Bütün vücudumu saran battaniye yüzünden neler olduğunu göremiyordum. Gerçi tahmin etmek de pek zor değildi.
Büyük ihtimal civciv beni kaçırıyordu.
Peki ben neden her şeyi kabul edip, kurtulmaya çalışmıyordum?
Mantıklı düşünürsek, fiziksel güç olarak benden daha güçlüydü ve ben ne kadar çırpınsam da onun istediği olurdu.
Ben de bu yüzden gözlerimi daha sıkıca yumdum ve içimdeki bütün öfkeyi, beni bırakınca kusmaya karar verdim.
Nasıl bu kadar yüzsüz olabilirdi? Babamın ağabeyini öldürdüğünü düşünüyordu. Peki bir insan neden ağabeyinin katilinin kızına aşık olurdu ki?
Doğru ya, bizimki pek aşk değildi. Aşk, sıradan insanların ağzında dolanan, birkaç ay süren ve en sonunda geçen bir histi. Aşk, masum bir histir. Bizimki masum değil.
Saplantı gibi bir şeydi. Psikopatça. Yani benim için öyleydi. Önceden de "aşk" kavramını karşılayan hisler hissettiğim olmuştu fakat bu çok farklıydı.
Bana iyi gelmeyeceğini bile bile, beni üzeceğini bile bile, etimi kemiğinden ayıracağını bile bile, bütün bunları bile bile sevdim ben Jimin'i.
Bu kesinlikle masum değil.
Şimdi de belki kendimi kandırıyorumdur. Belki beni kaçırmasına dünden razıyımdır ve bundan sesim çıkmıyordur.
Bilemiyorum. İçimdeki kız öldüğünden beri hiçbir şeyden emin değilim. Hayatı bitki gibi yaşıyorum.
Nefes al, nefes ver
Geçecek,
Geçmedi?
Nazikçe yere bırakıldığımda düşüncelerimden sıyrıldım ve beni saran battaniyeden kurtulmaya çalıştım.
Kurtulmaya çalıştıkça daha çok dolanıyordum ve şu lanet battaniye yüzünden çok komik bir duruma düştüğümden emindim.
Histerik bir kahkaha duydum. Battaniyenin içinde olduğum için kimse göremedi fakat, bu tanıdık kahkahanın sahibi yüzünden aptal bir sırıtma yayıldı yüzüme.
Sırıttığımı fark ettiğim an, kendime kızdım.
Daha sonra bir kez daha kızdım çünkü beni sarıp, battaniyeden çıkmama yardım eden kolların sahibi yine kalp atışlarımı hızlandırmıştı.En sonunda battaniyeden kurtulduğumda, tanıdık olan soğuğun ciğerlerime dolmasına izin verdim.
Gözlerine bakamıyordum. O gözler bana, kendime verdiğim onca sözümü çiğnetebilirdi. Sonrasında... Sonrasında ne olurdu biliyor musunuz? Jimin'i affederdim ve eve gittiğimde avuç içlerimi kanatıp ağlardım.
Ben de böyle ironik bir kişiliktim işte.
Jimin'in gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Ona karşılık yere bakıyordum ve kaşlarım çatıktı.
Patlamak ve sinirimi kusmak için doğru zamanı bekliyordum.
Hadi oradan, sen ona kızamazsın. Sende bu cesaret yok!
Kaşlarımı daha çok çattım. Jimin karşımda sessizce duruyordu. Hiçbir şey demiyordu. Sadece bana bakıyordu. Ben ise, sırf onunla göz göze gelebilirim diye nerede olduğuma bile bakamıyordum.
Birden şekilli ve kemikli parmaklar çenemi kavrayınca, çatık olan kaşlarım düzeldi. Yenilgiyi kabullenip, Jimin'in gözlerinin tam içine baktım.
Gerçekte her ne kadar yıkılmış, son derece mutsuz bir kız olsam da, şu an Jimin'in gözlerine kendimden emin ve güçlü baktığımdan emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
solo ❦ JenMin
Fanfiction"Hani o çok sevdiğin yalnızlığın varya, seni ondan bile kıskanıyorum." -bir civciv ile bir kedi- Park Jimin X Kim Jennie