"Aç şu telefonu," sinirden elimdeki telefonu yatağa fırlattım ve ellerimi saçlarımdan geçirdim.
Yine her zamanki gibi bir aptallık yaparak Jimin'i arıyordum ve Jimin sürekli meşgule atıyordu.
Normalde insanlar gurur yapar, telefonu kapatırlar ya, ben daha çok hırs yapıp daha çok arıyordum.
Yüzsüzlük.
Dün Jisoo'nun evinde kaldığımda Jimin'in bana dediği şeyler hakkında çok düşündüm.
"Özür dilerim, ama kalbine pek iyi bakmadım. Tıpkı bakamayacağım ve senin de hiçbir zaman kalbini tamamen bana teslim etmeyeceğin gibi,"
Aklıma Jimin'in söyledikleri bir kez daha geldi ve yine bir Jennie klasiği olan şeyi yaptım; kaşlarımı çattım.
Bu cümlesinde ne demek istemişti anlamıyordum. Sanki karşımdaki Çince konuşuyordu da, ben de ona aptal aptal bakıyordum. Tamam biraz saçma bir örnekti.
Hızlıca yatağa yöneldim ve telefonu aldım ve tekrar aradım. Bıkmıyordum, o açana kadar arayacaktım. Biliyorum çok yüzsüzlük yapıyordum ama şu an gurur denen şey zerre umrumda değildi.
Aradım, açmadı. Tekrar aradım, tekrar açmadı, yine aradım, tahmin edin ne oldu; açmadı!
Telefonu bu kez sakince yatağa koydum ve pijamalarımı çıkarıp, dar kot bir pantalon ve üstüne de beyaz gömleğimi giydim. Gömleğimin üstüne lacivert kazağımı giyip, gömleğin yakasını çıkarttım.
Son olarak saçlarımı da dağınık bir topuz yaparak evden çıktım.
Bugün babam eve gelmemişti.
Omuz silktim. Her ne kadar umrumda olsa da, dışarıdan umursamaz görünmek hoşuma gidiyordu.
Saat yaklaşık 5 civarıydı ve bugün Cumartesi olduğundan dolayı okullar tatildi.
Yolda kararlı bir şekilde yürürken durdum. Nereye gidiyordum ben? Tamam Jimin'i bulmak istiyordum ama Jimin neredeydi.
Montumun cebinden telefonumu çıkardım ve Jimin'i en iyi tanıyan kişiyi aradım.
"Alo?"
"Eniştelerin bir tanesi!" Bir yandan yürüyüp, bir yandan telefonla konuşuyordum.
"Ne?" Şaşırmış olmalıydı. Açıkçası ben de kendime şaşırmıştım. Yani zamanın da arkasından az sövmemiştim.
"Niye şaşırdın ki?" Sesimi incelttim ve tatlı olmaya çalıştım. Bu bana çok aykırı bir davranıştı ama eğer Jimin kimseye onun yerini söylememesini ikaz ettiyse, şirinlik yaparak zorla yerini öğrenmeliydim. "Sen benim canım Jisoo'mun kalbini çalan kişisin. Söyle bana, sen değilsin de kim benim bir tanecik eniştem?"
"Evet öyleyim de... Neyse ne için aramıştın?" Açıkçası biraz bozulmuştum. Yani ben orada bir dahaki güneş tutulmasına kadar asla tekrar etmeyeceğim vıcık vıcık şeyler söylemiştim ama o ise hiçbir şey dememişti.
"Şey..." Dedim ve ardından yumruğumu ağzıma götürüp boğazımı temizledim. "Acaba Jimin'in yerini biliyor musun?"
"Doğum günümü kutladığımız barda."
Aniden gelen cevap üstüne durdum. Bara mı gitmişti? Cidden derdi neydi bunun?
"Tamam," telefonu suratına kapattım ve muhtemelen bir dahaki güneş tutulmasına kadar göremeyeceğiniz şirin Jennie modumdan çıktım.
.
.
.
Barın önüne geldiğimde bir süre tereddüt ettim. Bu barda pek iyi anılarım yoktu. Zaten pek güvenilir bir yer de değildi. Hem ya Jimin'i başkası ile görürsem, bunu kaldırabilir miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
solo ❦ JenMin
Fanfiction"Hani o çok sevdiğin yalnızlığın varya, seni ondan bile kıskanıyorum." -bir civciv ile bir kedi- Park Jimin X Kim Jennie