1.3

2.7K 177 156
                                    

Ellerimle, destek alırcasına, tam dibimde, kafasını bana doğru eğmiş ve sırıtan Jimin'in ceketinin ucunu tutuyordum.

Aslında pişman değildim. Hem de hiç pişman değildim. Bir daha olsa yine yapardım fakat bu düşüncem yanaklarımın yanmasını engellememişti.

Çok komik gözüktüğümden emindim. Kafamı biraz eğmiş ve mahcup bir şekilde yere bakıyordum.

Alt dudağımı dişledim.

Jimin yüzümü avcunun içine aldı ve göz göze geldik. Gözlerimi kaçırmak istesem de yapamıyordum.

Yüzüm Jimin'in iki avcunun arasındaydı ve Jimin kafamı biraz kaldırdı ve ardından o da eğildi...

Yapacağı şeyi anladığım an gözlerimi kapattım. Beni öpecekti!

Tamam, bu kadar heyecanlanmam yanlıştı çünkü daha iki dakika öncesine kadar onu ben öpmüştüm ama...

Kalbim adeta can çekişiyordu.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında onu itmedim. Ama karşılık da vermedim. Sadece bitirimesini bekledim. İçimden her ne kadar karşılık vermek gelse de, yapmadım.

Garip biriyim, asla iç sesimi dinlediğim söylenemez.

Jimin beni kendisinden ayırdığında bir süre birbirimize baktık. İkimizden de ses çıkmıyordu. Ne o bir şey diyordu, ne de ben. Sadece öylece birbirimize bakıyorduk.

Bir inceledim de onu... Çok hoş bir fiziği ve yakışıklı bir yüzü vardı. Sarı saçları ile çok tatlı görünüyordu. Aslında fena değildi.

Ama ben dış görünüş olarak, kendim haricinde kimsenin görünüşünü umursamazdım. İnsanların dış görünüşü pek de umrumda değildi, hatta güzel ve yakışıklı insanlara karşı hep bir ön yargım olmuştu.

İnsanlar kusurlarını ya bedenlerinde, ya da yüreklerinde barındırırlar.

Ama şu anda bu cümleyi bana yediren biri karşımda duruyordu.

Bana içinde çözemediğim bir anlamla bakıyordu.

Gözlerinden de öpebilir miyim?

Bütün her şeyi bir telefon sesi bozdu. Arka cebim titremeye başladı ve ardından da zil sesi geldi. Evet, telefonum çalıyordu.

Yutkundum ve telefonumu çıkarıp, arayan kişiye bakmadan telefonu açtım.

"Efendim?"

"Kızım?" Telefonu kulağımdan çektim ve arayan kişiye baktım.

Babam

"Ne oldu?" Sesim titremişti. Babam mı arıyordu? Bu gerçek miydi? Hayat bugün tüm kozunu bana mı oynuyordu? Önce kalbimi sonra da aklımı yok etmeye çalışıyordu herhalde.

"Konuşalım mı?"

"Neredesin?"

"Ofisteyim,"

Telefonu kapattım ve bana merakla bakan Jimin'e döndüm.

"Gitmem gerek," diye bir şeyler mırıldandım ve arkamı dönüp yürümeye başladım.

Kolumdan tuttu ve beni durdurdu. Arkama döndüm ve ne yapacağına baktım. Parmaklarını parmaklarıma geçirdi ve elimi tuttu.

"Hadi gidelim," dedi ve yürümeye başladı. Onun orada olduğunu unutup salak salak sırıtmaya başlamıştım.

Bir süre yürüdük. Fakat Jimin can alıcı soruyu sorunca durdum, benim durmamla o da durmuştu.

solo ❦ JenMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin