Boş bir gökyüzünün altında iki dolu kalp oturmuş, suskun, miskin iki genç.Kadının kalbi ömrünce tadamadığı ancak adama bağışladığı sevgisiyle doluydu.
Adamın ki ise, adamın ki. Sevgisini bağışladığı bütün herkesi dakikalar içerisinde kaybetmesiyle içinde yanan sevgisinin hüznüyle doluydu.
Öyle yada böyle. İkiside doluydu.
En sonunda kafasını gökten ayıran ilk kişi Aden olmuştu. Kafasını genç adamdan yana çevirdi. Adam gözleri dolu dolu gökyüzünü izliyordu. Acaba kalacak bir yeri, yiyecek yemeği var mıydı.
Kadının onu tanıması yalnızca bu kayalıklardan oluşan yerdeki anlarıyla sınırlıydı. Ama o, onu daha fazla tanımak istiyordu. Daha fazla bilmek. Onun için kalbini daha fazla doldurmak. Hayatına dair bir şeyler bilmek istiyordu. Belki de kadın sadece hayatında ufacık bir yeri olsun istiyordu.
Çünkü kadın, çok seviyordu.
Ulaş üzerinde ki bakışların ondan ayrılmadığını fark edince oda başını genç kıza çevirdi.
"Bir şey mi sormak istiyorsun, Aden?"
Genç kadının yüreği parıldadı. Ne de güzel kıvrılmıştı dudakları adını söylerken. Ne de güzel bir ses tonuydu bu. Ne ilahi bir ses tonu.
"Sanırım, hayır"
"Bir şeyleri bilmek istiyorum"
Dedi genç kadın. Adam gülümsedi. Kadının yüreği yeniden parladı.
"O halde neyi bilmek istediğini söyle ki bilmene yardım edeyim"
"Bir evin var mı? Geceleri ben yatağımda rahat uyurken sen nerede uyuyorsun? Ben her acıktığımda karnımı doyurabilirken sen me yiyorsun? Ben üşüdüğümde ısınabilirken sen ısınabiliyor musun?"
Kadın hızlıca sorularını sıraladı. Adam şaşkınlıkla onu izledi bir süre.
'Olamaz' dedi içinden. 'Bu kadar olamaz, beni tanımadan bu kadar sevemez. Bu bu mümkün değil.'
Dedi ama içinden. Zaten adam hep içinden derdi bir şeyleri. Bu yüzden pişmandı ya. Doya doya sevdiğini söyleyemedi. Ailesi gitti. O içinden konuşmayı bırakamadı.
"Bir evim var"
Diye yanıtladı kısaca. Kadın kafasını omzuna doğru eğerken devamını beklediğini belli edercesine adamı izlemeye koyuldu.
"Çalışıyorum, fazla parası olan bir iş değil ama beni idare ediyor. Aç kalmam ki fazlada acıkmam. Sabah yediğim akşama kadar götürür beni. Üşümem de merak etme. Havalar henüz benim üşüyeceğim kadar soğumadı."
Adam ilk defa bu kadar uzun konuştu.
Kadın ilk defa biri konuşurken en ufak bir harfini bile pür dikkat dinledi.
"Biraz da sen anlat o halde, evin var mı? Nerede kalıyorsun yani yetimhaneden sonra?"
Adam ilk defa kadın hakkında bir şey sormuş sayılıyordu. Tabi daha önce Ailen yok mu? Sorusunu es geçersek.
"Yetimhaneden ayrıldığımda lise sondaydım. O yüzden okulun yurdunda kaldım. Sonra üniversite sınavını kazandım. Üniversiteye gideceğim için üç aylık süreçte çalışıp para kazandım. Sonra İstanbul'a geldim. Ancak her şey istediğin gibi gitmez. Üniversiteyi daha ilk senemde dondurmak zorunda kaldım. Sonra da gidemedim zaten. Çünkü sürekli çalışıp geçimimi sağlamak zorundaydım. İyi bir iş bulunca üniversite defterinide kapattım, işi kaybetmemek için. Şu anda bir evim var. Küçük ama görsen sende seversin harika bir manzarası var"
Uzunca konuşması adam tarafından dinlenilmiş miydi emin değildi?
Ama adam pür dikkat dinlemişti.
"Nerede evin? Manzarası nereye bakıyor? Kız kulesi veya galata mı?"
Adamın sorusuyla kadın hafifçe güldü ve "hayır" dedi. Adam kadından kısa süreli ayırmış olduğu bakışlarını ona geri yöneltirken kaşları hafifçe çatıldı. "Neresi ya?" Diye sordu.
Kadın kafasını kaldırıp eliyle etrafını gösterdi. Ve "burası" dedi. Sonra adama baktı tekrar "ve sen" dedi. Adam anlamazken kadın eliyle arkasını gösterdi. Adam arkaya dönünce biraz uzakta -orman kısmı ve kayalıklara bakan kısmı görebilecek seviyede- minik bir ev gördü. Kutu gibi görünüyordu buradan. Çokta uzak değildi. Burdan kalkıp yürüseler en fazla üç dört dakika da oraya ulaşırlardı.
"İstanbul'a geldiğim ilk yıl kimsesiz bir kadının fırınında çalışıyordum. Çok severdim. Ailem konumuna getirmiştim. Yaşlı bir teyzeydi. Ev onundu. Birlikte kalıyorduk çünkü benim kalacak hiç bir yerim yoktu." Dedi ve yutkundu. "Hastaydı biraz" adamdan aldığı bakışlarını denize çevirdi.
"Sonra oda öldü, ailem gibi. Yalnızlığa mahkummuşum gibi, tekrar yalnız kaldım. Sonradan öğrendim ki Selma teyzenin doktoru ona fazla ömrü kalmadığını söylemiş. Bunun üzerine Selma teyze bir vasiyet yazıp mahkemeye vermiş. Vasiyetinde evini ve fırınını bana bıraktığını yazmış"
Kadının gözleri doldu, Adamın içi burkuldu.
Kadın burnunu çekti hafiften ve başını göğe kaldırdı. Hala bomboş olan göğe bakıp "ne dersin oda burada mıdır?"diye sordu adama. Adam kısaca göğe bakıp kadına döndü tekrar ve ona doğru biraz yaklaşıp
"Onlar hep burdalar Aden, hel yanımızdalar. Yıldızsız gecelerde bile ordalar. Sadece bulutların arkasına gizlenip bazen yalnız kalmamızı sağlıyorlar"
"Kim bilir belki bunu bazen yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğumuzu hissettikleri için yapıyorlardır. Ya da belki, belkide yalnızlığımızı bozabileceğimiz birilerine ihtiyaç duyduğumuzdan bizi yalnız bırakıyorlardır ki o birileri çıkıp gelsin"
Adam gülümsedi. Ve sorusunu kadına yöneltti.
"Bu gece yıldızsız bir gece olmasaydı? Ben yalnız olmasaydım gelecek miydin yine de Aden?"
...
Bu kitaba başlarken kısa hikaye olarak kurguladım ki bir kaç bölüm sonrasında final yapacaktım. Ama şu an kıyamıyorum kitaba. Yinede sanırım dediğim gibi olacak. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Altında •|• Texting
Kısa Hikaye[Sonu olmayan tamamlanmış bir hikaye] "Benim gönlüm sarhoştur" Uzattığı kelimelerinin ardından genç kadın telefonunu çıkardı. Ve daha önce bir yolla aldığı numarasına tıkladı. Bunu yapacaktı. Bilinmeyen Numara: Benim gönlüm sarhoştur "Yıldızların...