Selam okuyucularım. Bölüm biraz gecikti, kusura bakmayın❤ Ayrıca bu bölüm biraz durgun oldu. Umarım beğenirsiniz😍
Keyifli okumalar❤
***
Belimde bir sıcaklık hissetmemle yeri boylamam bir olmuştu. Uçurumdan aşağısı için fazla yumuşaktı ve çok kısa sürmüştü. Huzurlu bir ölüm bekliyordum.
"Katie?"
Ses çok tanıdık geliyordu. Benim şu an bilincimi yitirmiş olmam gerekmiyor muydu? Başımı sesin geldiği yere kaldırdım. Aidan'ın burada ne işi vardı? Sadece bakmakla yetindim. Kaşlarını çatmış endişeyle bakıyordu. Düşmemiştim. Hayattaydım. Ama neden?
Ben yaşamayı hak etmiyordum!
"Aidan, neden yaptın bunu? Neden kurtardın beni?"
Gözyaşlarım iki şerit halinde yanaklarımdan süzüldü. Her şey çok fazlaydı ve benim hiçbir şey taşıyacak gücüm kalmamıştı. Aidan bir süre baktıktan sonra parmak ucuyla göz yaşlarımı sildi.
"Şşşt. Ağlama, ben burdayım. Geçti artık."
Sarılıp elleri ile saçlarımı okşamaya başladı.
"O küçük çocuk bir an olsun aklımdan çıkmıyor, Aidan. Kim bilir, belki de ailesi şimdi onu arıyordur. Ama ben onu öldür..."
Sözümü bitirmeme izin vermeden işaret parmağını dudağıma bastırdı ve diğer eliyle de çenemden tutup başımı kaldırdı. Yeşil gözleriyle bana bakıyordu. Dikkatle bakmaya başladım. Şuan fazlasıyla yakındık. Hatta o kadar yakındık ki nefes alışverişlerimiz birbirine karışıyordu. Bir süre boyunca bu şekilde durduk. Ellerini çekip biraz daha yaklaştı. Ne yapmaya çalışıyordu şimdi?
"Katie!"
Sesin geldiği yöne baktım. Gelmişti. Buradaydı. O kadar ne hissettiğimi bilmez bir haldeydim ki, ne tepki vereceğimi bile düşünemiyordum. Hızla yanıma gelip beni kaldırdı ve sımsıkı sardı. Tükendiğini sandığım göz yaşlarım iki yandan akmaya başlamıştı. Hissizleşen kalbim, sarılışıyla o anın acısıyla sıkıştı. Tüm her şey aklımda dönüp duruyordu. Tekrar tekrar yaşıyor, kahroluyordum.
"İyi misin? Ne oldu?"
Başımı iki yana sallayıp içim çıkana kadar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Geriye hafifçe çekilip baktığımda, olanların endişesi ve şu an ki durumun tuhaflığından dolayı anlaşılması zor bir ifade vardı ve kaşları çatılı bir şekilde Aidan'a bakıyordu.
"Ne oldu?"
Aidan çoktan yanımıza gelmiş, endişeli gözlerle bizi izliyordu. Başını hafif eğmiş, gözlerini Andre'ye dikmişti.
"Az kalsın kendini uçurumdan atıyordu! Yetişemeyeceğimi düşündüm."
Korkmuş gözlerle bana baktı ama pek de şaşırmış görünmüyordu. Sadece bunu tahmin ediyor ama olmamasını diliyormuş gibi bir ifade vardı yüzünde.
"Sen nereden biliyordun?"
Aidan biraz yaklaştı.
"Kamp yapacaktım. Yer arıyordum. Sonra uçurumun kenarında birini gördüm. Doğal olarak da kenara çekmeye çalıştım. Katie olduğunu bilmiyordum."
Andre, Aidan hayatımı kurtarmış olmasına rağmen düşmanca bakışlar atıyordu. Aidan gözlerini bana dikti.
"İyi misin?"
Başımı iki yana şiddetle salladım. Gözlerim yeniden dolmaya başlamıştı bile. Nasıl iyi olabilirdim ki?
"Ben onun yanındayım. Teşekkür ederim."
Aidan, bir Andre'ye bir bana bakıyordu. Gözleri, duyduğu endişeyi gün yüzüne çıkarıyordu.
"Sonra görüşürüz."
Tepki veremiyordum. Arkasını döndüğünde bir süre gitmesini izledim. Gözden kaybolunca bana döndü.
"Sana ne oldu böyle? Neden kendini uçurumdan atmak istedin?"
Olanlar zaten aklımda dönüp dururken nasıl ona anlatabilirdim? Vampir olduğumu, benden yardım isteyen küçücük bir çocuğu öldürdüğümü nasıl söyleyebilirdim? Arkasına bile bakmayarak kaçıp gitmez miydi? Benden ölesiye korkup nefret etmez miydi? Bir ucube olduğumu yüzüme vurmaz mıydı? Hayatımda ailem haricinde sadece iki kişi vardı. Onları kaybetmeyi göze alamazdım. Bir anlığına gözüm karardı. Andre, kollarımdan tutup yere oturttu. Kelimeler boğazımda düğümlenmişti. Gözyaşlarım iki şerit halinde yanaklarımdan süzüldü.
"Katie, beni korkutuyorsun."
Yaşlarımdan dolayı bulanık gören gözlerimle ona baktım. Endişeliydi. Korkuyordu. Sol tarafta kalan küçük kızı ve kanlı ellerimi gösterdim. Oraya bakmaya cesaret edemezdim. Başımı eğdim. Oraya bakıp tekrar bana döndü.
"O... Onu b... ben öldür.... öldürdüm!"
Gözleri kocaman olmuştu. Ben bir katildim! Daha fazla dayanamayıp kendimi onun kollarına bıraktım...
~~~~~~
Andre'nin gözünden:
Katie birdenbire kollarıma yığılıvermişti. Ne diyeceğimi bilememiştim. Bir ona bir de o küçük çocuğa bakıyordum.
Onu ben öldürdüm...
Yapmış olabilir miydi? Gerçekten o mu öldürmüştü? Başımı iki yana sallayıp derin bir nefes aldım. Şimdi bunların zamanı değildi. Eve gidince bol bol konuşulacaktı. Kucağıma alıp ayağa kalktım. Bay Albert ve eşi de gelmişlerdi.
"Katie nasıl?"
Yanıma yaklaşıp Katie'nin saçlarını okşadı.
"Oldukça bitkin düşmüş. Eve götürsem iyi olacak. Kız yaşıyor olabilir. Katie onu öldürdüğünü söyledi ama emin değilim. Yaşıyorsa tedavi edilebilir."
Bay Albert başını salladı. Kanın kokusunu almış olmalıydı. Dişlerini sıktı.
"Siz de eve geçseniz iyi olur. Ben arkadaşlarıma onu başka bir yere götürmelerini söylerim."
Onayladıklarında arabaya doğru yol aldım. Arka tarafa Katie'yi oturttum ve bende yanına geçip sürüdeki arkadaşlarıma mesaj attım. Katie oldukça kötü görünüyordu. Gerçek kimliğini öğrenmiş ve birini yaralamıştı. Onu yalnız bırakmamam gerekiyordu. Yanında olmalıydım. İntihar etmeye bile kalkmıştı. Hepsi üst üste gelmişti.
"Gidelim."
Şoför koltuğundaki arkadaşım arabayı çalıştırdığında Katie yerinden sıçradı. Ona dikkatli baktığımda ağladığını gördüm. Bir şeyler sayıklıyor gibiydi ama tam anlaşılmıyordu. Biraz eğildim.
"Özür dilerim... Çok özür dilerim..."
Gözlerimi hüzünle kapattım. Rüyasında yaraladığı kızı görüyor olmalıydı. Keşke bu şekilde öğrenmiş olmasaydı...
Eve ulaştığımızda onu odasına taşıyıp yatağına yatırdım. Boncuk boncuk terlemişti. Bayan Lena'ya baktım. Anlamıştı. Başını salladı. Halletmesi için aşağıya salona indim. Bay Albert oldukça sıkıntılı görünüyordu. Biraz mesafe bırakarak yanına oturdum.
"Sence ne kadar sürede toparlayacak?"
Ona baktım. Gözlerini karşıya dikmişti. Önüme döndüm.
"Kızı öldürdüğünü düşünüyor. İntihar etmeye bile kalkmış. Toparlanması biraz zaman alacak..."
Kaşlarını çatıp başını salladı. Onun için çok zor olmalıydı. Bakalım zaman bize ne getirecekti?...
Evvetttt. Bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Beğenmediğiniz yer olduysa söyleyin. Sizce kitap nasıl ilerliyor? Diğer bölümde görüşmek üzere. Seviliyorsunuz❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI SİLÜET
VampireKanla boyanmış hayatlar, hapsolmuş bedenlerin kül kokusunu taşımakta... Sürgün yemiş karanlık bir ruh, birbiri ardına sıralanmış cesetleri sarmalıyor... İfadesiz, soğuk suretler, anlatıyor aslında gerçekleri... Hakikat mi yoksa rüya mı? Kim bilebili...