•••••••••
Gözlerim takıldığı boşlukta uzun süre oyalandı. Eskiden gelen bir alışkanlık olarak ayaklarımı birbirine sürttüm ve yattığım rahat ve geniş koltukta yan döndüm. Gözlerimi kapatıp uyumak istiyordum ama olmuyordu. 3 gün önce o insanların evinden bir şey çaldığım için kendimi çok kötü hissediyordum.Ve bunu düşünmekten uyuyamıyor dum. Gözlerim artık fazlası ile şişmiş ve mor halkaları da beraberinde getirmişti.
Burak resmen horul horul uyuyordu. Gidip boğazını sıkıp artık horlamaması gerektiğini söylemek istiyordum. Beraberinde iki üç tokat patlatsam fena olmazdı aslında.
Sinirle yorganı tekmeledim ve ayağa kalktım. Dışarının soğuğuna tezat evin içi cayır cayır yanıyordu. Şortlu pijama takımının içinde bile terlemiştim.
Kapıyı sessizce araladım ve mutfağa ilerledim. Işığı açıp karşı odada kalan ve kapısı açık uyuyan irem i rahatsız etmemek adına ışığı açmadım.
Büyük bir bardağa tezgahta ki sürahiden su doldurdum ve bir dikişte bitirdim.
Bir süre dikildikten sonra derin bir uff çekerek arkamı döndüm ve tezgaha oturdum.
İlk gece içimde pişmanlık gram yoktu. Kendimi az da olsa bu insanlara kanıtladığım için mutlu ve heyecanlı hissediyordum. Fakat sonradan yaptığımı anlamıştım. Bunu kendim tercih etmiştim. Alışmam daha doğrusu kabullenmem gerekiyordu.
Bu eve de o gece taşınmıştık. Daha doğrusu o soygunu yapacağım gün. Aynı düzendeydi fakat daha büyüktü. En azından burak ve benim odam fazlası ile genişti. İki dolap vardı ve bir tanesi sadece bana aitti. İçinde bana ait olmayan bir sürü fiyat etiketi çıkarılmamış giysi vardı. Makyaj ürünlerini söylemek bile istemiyordum.
Ve en önemli gelişme. Halam aklıma gelmiyordu. O aptal kadın eminim ki hakkımda tonlarca dedikoduyu çoktan çıkarmıştı. Parayı bulamayınca daha çok delirmişti. Belki annem ve babam ile bir iletişimi var ise onlara bile söylemişti.
"Dur! Tahmin edeyim. Pişmanlık zihnini ele geçirdi değil mi?" İrkildim ve karşımda ki insana baktım. İrem.
Işığı açtı ve alayla havalanmış kaşları ile bana yaklaştı. Bende tezgahtan indim ve karşısına dikildim.
"İçin içini yiyor. Yaptığın şeyin doğru olmadığını biliyosun ve bu canını acıtıyor." İrem şu anda dışa vuramadığım duygularımı kelimelere vuruyordu. Fakat yüzünde alay vardı. Bunun altından bir şey çıkacağına eminim.
"Nasıl yaptın bilmiyorum ama altın ve para kesesini çalmayı başardın. Bu senin şansındı, ama bir daha tereyağından kıl çekermiş gibi halledemeyeceksin bu işleri. " sakince tebessüm ettim. Sadece dinliyordum. Cevap versem kavga çıkardı.
Kavga çıksa zihnim yorulurdu. Zaten yorgun olan zihnime bunu yapmak istemiyordum.
"Barlası etkilemek için yapamayacağın şey yok değil mi?" Dilim ile dudaklarımı ıslattım ve gözlerinin içine baktım.
"Ne diyorsun ya sen?" Elinin tekini saçlarıma getirdi ve okşamaya başladı.
Temas! En nefret ettiğim samimiyetsiz temaslardı. Elini kırmam için bile bir bahaneydi.
"Kendini ona nasıl kabul ettirdin ve bu evde kalmaya başladın bilmiyorum ama teklifin cazip gelmiş olmalı. Yoksa seni inletiyor mu?" Bana bu konu hakkında sözler söylemesi damarıma basan son nokta olmuştu. Zaten halam sürekli bu konuda beni vururdu fakat ona olan muhtaçlığımdan dolayı susardım. Ama tanımadığım bu aptalı öldürebilirdim bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRLAR DÖNGÜSÜ
Teen Fiction"Elim kalbine değse, acır mı canın? Hayır diyeceksin ama Elim senin kalbinde. Her geçen gün biraz daha acıyorsun. Her geçen gün çok fazla ölüyorsun." "Her geçen gün senin kalbinden can buluyorum ve bu hiç doğru gelmiyor. Alnına dayadığım bu silah v...