Gece'yle ilgili kısımları yazmama yardımcı olan Melis'e, ve tabii ki okuyup oy veren herkese çok çok teşekkürler! :)
Ve, keyifli okumalar.
* * *
Gece
Ertesi gün öğleden öncesi için izin almış olmasına rağmen 7'de uyandı. Duş aldı, hafif bir kahvaltı yaptı ve Levent'in hediyelerinden siyah bir kazakla, kalçalarını saran siyah deri eteğini giydi. Değeri en az 2 aylık maaşı olan topuklu ayakkabılarını da ayaklarına geçirdi. Saçlarına fön çektirip makyaj da yaptıktan sonra hazırdı. Vakit gelmişti.
Seçmelerin olduğu binaya girdiğinde tahmin ettiği gibi bir görüntüyle karşılaştı. En az 50-60 kız sıralanmıştı. Hepsi değil ama çoğu güzel, güzel olmasa bile oldukça çekici kızlardı.
"Gece Alptekin."
dedi bir masanın ardında oturan ciddi görünümlü kadına bakarak.
"Seçmeler için gelm-"
"Ajansınızdan sahnenin senaryosunu almış olmalısınız. Sıraya geçin."
Kalbi deli gibi atarak kadına baktı.
"Hayır. Senaryoyu almadım."
Kadının eline tutuşturduğu 3 sayfaya iç çekerek baktı. Maili daha önce görse ne olurdu sanki? Ajans senaryoyu önceden alabileceğini söylememişti bile. Dün tüm gece kendini oyalamak için kurduğu hayaller bir anda yıkılmıştı sanki.
Derin bir nefes alıp okumaya başladı yine de. Önündeki kızların yarısının odaya girip çıkması 1.30 saati bulmuştu, bir o kadar daha vakti vardı. Tekrar tekrar okudu, etrafındakilere aldırmadan yüksek sesle canlandırdı bazılarını. Zaten diğer kızlar da başkalarını umursamadan aynısını yapıyordu. İçeri girmesine tek bir kız kalmıştı ki telefonu çantasında titredi. Önce bakmamayı düşündü, dikkati dağılsın istemiyordu ama zihninin derin köşelerinden bir ses onu bakması için zorluyordu.
Bugün öğle yemeğinde ne yapıyorsun?
Yazan, hala telefonuna kaydetmediği adamdı. Güney. Whatsapptan yazmıştı. Sanki öylesine, önemsiz bir şeymiş gibi. Gece, farkında olmadan gülümsedi. Bir an için sanki sevgilisi yokmuşta, Güney yeni görüşmeye başladığı biriymiş gibi düşünmeye çalıştı. İnanılmaz heyecan verici olurdu. Ve anında kendini berbat hissetti.
"Sıradaki."
Başını kaldırıp kapıdan uzanan iyi giyimli adama baktı. Telefonunu çantasına attı ve içeri girdi.
On beş-yirmi dakika sonra yüzünde bir gülücükle çıktı odadan. İyi gitmişti, en azından kendisini çeken kameranın arkasında, bir masada oturan 3 kişi öyle olduğunu söylemişti. Doğalsın, güzel, çok iyi. Kesin bir şey yoktu gerçi. Duruma göre ajansının ona ulaşacağını söylediler. Binadan çıkarken tekrar telefonuna baktı. Whatsapptan bir bildirim daha.
Bana nerede olduğunu söyle. Sadece görmek istiyorum.
Bu, genç kadının sırtından yukarı bir elektrik akımının yükselmesine sebep oldu. Güneyi sadece görme fikri bile onu heyecanlandırıyordu. Hayır , hayır, hayır. Daha ne yaptığının farkına varamadan parmakları klavyede kaydı.
Olive Garden'da öğle yemeği yiyeceğim.
İnanamıyordu. Daha dün onu "sadece görmüştü" ve sonuç felaketti. Yine de, bir kez daha hakim olamamıştı kendine. Olive Garden kendi iş yerinden çok Kayalar Holding'e yakındı, buna rağmen oranın adını yazıvermişti. Bir taksi çevirip doğruca restorana gitti. Bahçe kısmına çıktığında Güney'in çoktan geldiğini gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak
RomanceBir araya gelmeleri yasak; birbirlerine karşı koymaları ise imkansız olan bir adam ve bir kadının hikayesi.