13. Bölüm, Gece

5.1K 109 13
                                    

Güney.

Gece'ye dokunduğu son günün üzerinden neredeyse 5 ay geçmişti. Levent, o gün Güney'i arayıp gideceklerini haber verdiğinde şaşırmış gibi yapmak zorunda kalmıştı.

"Babam böyle olmasını istedi." demişti Levent. "Benim orada daha faydalı olacağıma inanıyormuş."

Güney şaşırmamıştı. Bunun, Engin Bey'i arayıp İdil'in her şeyi öğrendiğini söylemesinin ertesi günü olması kesinlikle tesadüf değildi.

5 ay boyunca İdil'den de Gece'den de haber almamıştı. Levent'le haftada 1 telefonda konuşuyorlardı ama ya havadan sudan ya da işten bahsediyorlardı. Ne zaman Levent telefonda evde olduğunu söylese, Güney Gece'yi hayal ediyordu. Levent'in kendisiyle konuşmasını izliyor muydu? Hiç özlemiş miydi? Bilmiyordu ve asla öğrenemeyecek gibi görünüyordu. Gece'yle olanlar bitmişti. Tek hatırladığı, kollarının arasında uyuduğu o sabah göğsünü ıslatan göz yaşları ve hüzünlü kokusuydu.

Levent'in telefonuyla yine onu gördüğü rüyalardan uyanmıştı bu sabah.

"Günaydın tembel herif."

Sesi neşeli geliyordu.

"Kimse sana ulaşamamış. Babam delirdi."

Uyku sersemliğiyle anlamayarak bir süre sustu.

"Ne? Ne zaman aramışlar ki?"

Levent'in güldüğünü duydu.

"Ne bileyim. Kimse ulaşamayınca babam beni aradı. Benim telefonlarımı açarsın diye düşünmüş."

Gözlerini ovuşturarak ekranı kulağından uzaklaştırdığında cevapsız aramaları gördü. Nasıl olmuşta ancak şimdi uyanabilmişti?

"Uyuyakalmışım. Önemli bir şey mi varmış?"

"Bu akşamki bir şeyden bahsediyorlardı, toplantı mı yemek mi ne. Buradayken oranın işleriyle de uğraşacağımı düşünmüyorsun herhalde." Levent telefonun ucunda güldü. "Neyse, ben görevimi tamamladım. Bir an önce şirkete gitsen iyi edersin."

Kendine sert bir kahve yapıp sigara içmek için balkona çıktı. Levent'in sesini ne zaman duysa, Gece aklına giriyor ve çıkmıyordu. Sesini duymak için neler vermezdi. Aynı 5 ay önce kapısını Gece çalmadan olduğu gibi şehri izledi. Kapıda onu gördüğünde içinde binbir türlü hayal yeşermişti. Ama hepsi bir cümleyle yıkılmıştı.

Sigarası bitince duş aldı ve giyindi ve şirkete doğru yola çıktı.


Tüm o telaşın akşamki büyük davet olduğu için ortaya çıkmıştı şirkete gittiğinde. Neden bu kadar telaş yaptıklarına anlam verememişti. Aylar önce bu bilgiyi almıştı ve kesinlikle katılacağını bir hafta önce onaylamıştı işte. Aslında endişelenenin sekreter değil Engin Bey olduğundan emindi. Levent gittiğinden beri, Güney'in sürekli elinin altında olmasını istiyordu. Bazen sabahın, bazen gecenin köründe bir mesaj veya bir aramayla onu şehrin ve bazen de ülkenin dört bir yanına gönderiyordu. Bundan rahatsız sayılmazdı çünkü çalışmak kafasının dağılmasını sağlıyordu.

Bu yüzden tüm gün deli gibi çalışıp akşam vakti davete gitmesi gerektiğinde eskiden yapacağı gibi sinirlenip söylenmek yerine sessizce arabasına binip yola koyuldu. Tek yapması gereken oraya gidip maksimum 3 saat boyunca insanlara gülümsemek ve basit şeylerden konuşmaktı.

Otelin büyük yemek salonuna girdiğinde, etrafa bakınarak bir kaç kişiye selam verdi. Sonra oturuyor olması gereken masayı bulana dek bir kaç kişiyle lafladı. Engin Bey henüz gelmemişti anlaşılan. En son, buraya vardığını görünce rahatlayan sekretere anlayışlı bir bakış attı ve masasına ulaştı.

"Hala her yere geç mi kalıyorsun?" Levent, gözgöze geldikleri an ayağa fırlayıp sarılmak üzere kollarını açmıştı. "Hoş geldin kardeşim."

Bundan daha şaşırtıcı olanı, kocaman, yuvarlak karnıyla oturduğu sandalyeden ona gülümseyen Gece'ydi.

YasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin