14. Bölüm, "Sahiden, ne bekliyordun ki?"

4.6K 98 8
                                    


"Baban küplere binmedi mi?"

Davetten sonra, Levent ve Gece Güney'in evindeydiler. Güney sigara içmek için balkona çıktığında, Levent'te onunla gelmişti.

"Eh, biraz. Ama hala evlenmemiz konusunda şüpheci. "

Bunu hala resmi olarak evlenmedikleri için sormuştu. Engin Kayalar, basının ve tabi haberleri okuyan halkın fikirlerini çok önemseyen bir adamdı ne de olsa. Evlenmeden çocuk sahibi olmalarını onaylayacak değildi.

Güney, derin bir nefes çekip gökyüzüne bırakırken aklından yine aynı düşünce geçti. Dünyanın en iç karartıcı sorusu olabilirdi zihnindeki. Bebek gerçekten Levent'in miydi?

"Aslında çok heyecanlı. Büyük ihtimalle hep erkek torun hayalleri kuruyordu ama kız olduğunu duyunca da-"

"Kız mı?"

Levent, eğri bir gülümsemeyle başını salladı. Onda değişen bir şeyler vardı. Muhtemelen hayatının aşkıyla birlikte olmak ve ondan çocuğu olacağı düşüncesi, onu epey değiştirmişti. Kimi değiştirmezdi ki?

"Neyse ya. Buz gibi burası, ben içeri geçiyorum. Çabuk ol."

Levent gittikten sonra bir sigara daha yakmamak için kendini zor tuttu. Bir yandan çok stresliyken bir yandan da aylar sonra hem Gece'yi hem Levent'i görme fırsatını iyi değerlendirmek istiyordu. Ne kadar değerlendirebilecekse.

Mutfaktan salona geçmek üzereyken kısık bir sesle olmasına rağmen, kulağına normalden daha hararetli bir şekilde söylenen kelimeler çalındı.

"...alakası yok. Her fırsatı kullanıyor resmen."

"Saçmalama Gece. Öyle bir şey yok. Hem öyle olsa bile, gerçekten ilişkimizin tehlikede olacağını mı düşünüyorsun?"

Güney donup kaldı. Kendisiyle ilgili bir şey konuştuklarına emindi. Levent'in sesini Gece'yle konuşurken hiç böyle sert duymamıştı.

"Durduk yere olay çıkaran biri olmadığımı bilmiyormuş gibi davranma. Bir tuhaflık sezmesem konusunu bile açmam."

Neredeyse nefesini tutmuş bir şekilde salona bir kaç adım daha yaklaştı.

"Yanlış şeyler seziyorsun o zaman. Sözüme güven."

Ayak seslerini duyar duymaz normal bir şekilde yürüyüp salona girdi. O girerken, Levent çıkıyordu. Lavaboya gitmeden önce gergin bir şekilde gülümseyip "hamilelik hormonları" diye homurdandı.

Güney, gergin olduğunu belli etmemeye çalışarak Gece'nin karşısındaki koltuğa oturdu. Kocaman karnına bakmamak için büyük çaba harcaması gerekiyordu.

"Alıştın mı?"

Aslında nezaketen Rusya'daki hayatlarından biraz bahsetmişlerdi ve Gece bir an önce İstanbul'a dönmek istediğini defalarca tekrarlamıştı ama Güney'in bu sorusunun altında, kendisinin bile kabullenmekte zorlanacağı bir anlam vardı.

Genç kadın yalnızca omuz silkti. Gitmeden önce kendisine ne kadar öfkeli olduğunu hatırlayınca, aradan geçen sürenin ve aradaki mesafenin bazı şeyleri hafiflettiğini anlamak zor değildi. Artık ondan nefret ediyor gibi görünmüyordu, ama daha fazlası da yok gibiydi. Sanki tüm o zaman, bütün hislerini alıp götürmüştü.

Böyle olması en iyisi, kardeşimle bir çocuk sahibi olacaklar diye düşünürken kafasının içinde bir ses canının acıdığını haykırıyordu. O kadar çok özlemişti ki...

"Levent kız olduğunu söyledi." dedi sakin kalmaya çalışarak. "İsim düşündünüz mü?"

Gece gülümseyip elini karnının üzerine koydu.

"Eh, bir kaç tane. Senin önerin var mı?"

Güney şaşkın bir şekilde kaşlarını kaldırdı.

"B-bilmem."

Kafası o kadar karışık bir haldeydi ki. Aniden, bacağının dibinde titreyen telefonun ekranına gayri ihtiyari baktı.

Pelin Aksu

Daha erken dönemez misiniz?

O daha ne olduğunu anlamadan Gece koltuktan fırlayıp telefonu eline almıştı. Telefon, Levent'indi. Kadının çatık kaşlarla ekrana bakmasını izledi.

"Yanlış şeyler seziyormuşum. Hamilelik hormonlarıymış. Onu benim külahıma anlat."

Yoksa, kendisi hakkında olduğunu sandığı konuşma bu muydu? Şaşkın bir şekilde ayağa kalktı.

"Kıskançlık krizleri mi?"

Bu soru hem o kadar komik hem o kadar acıydı ki. Aralarında geçen onca şeyden sonra şimdi Gece, Levent'i mi kıskanıyordu? Aslında şaşılacak şey değildi. Kendisi sadakatsiz olan insanlar, en güvensiz ve en şüpheci insanlar olurlardı. Aldatmayı en iyi kendileri bildikleri için.

Gece utanmış görünerek telefonu koltuğa bıraktı ve tekrar oturdu.

"Gerçekten normal gelmiyor. Her fırsatı kolluyor..."

"Kim bu?"

"Rusya'da ki şirkette, Levent'in asistanlarından biri. Diğeri Rus."

Suratı düşmüştü ama zorla gülümsemeye çalışır gibi bir hali vardı. Güney, onun Levent'i nasıl kıskandığını daha fazla dinleyemeyeceğini, hatta bu duruma daha fazla katlanamayacağını anladı.

"Benim artık yatmam gerek. Levent geldiğinde siz de kalkarsanız iyi olur."

Gece adeta irkilerek ona baktı.

"Sanırım az önce kovulduk."

"Siz de uzun yoldan geldiniz, yorulmuşsunuzdur."

Gece çoktan ayağa kalkmıştı.

"Tabi, ne bekliyordum ki."

Güney onun ses tonuna dayanamayarak kalkıp, önünde dikildi.

"Sahiden, ne bekliyordun ki?"

Bir an için, ikisi de birbirini boğazlayacakmış gibi bakıştılar. Sonra Gece karnını tutarak bir adım geri çekildi. Güney, zihnindekini sormak için yanıp tutuşuyordu ama yapamazdı.

Neyse ki Levent geri döndü.

"Ben çok yorgunum, gidip biraz dinlenebilir miyiz?" Gece, Levent ne olduğu soramadan konuşmaya başlamıştı. "Bizi ağırladığın için çok teşekkür ederiz Güney. Dönmeden bir kez daha görüşmek için vaktiniz olur eminim. Eğer aklına bir isim gelirse, Levent'e söylemeyi unutma."

Bakışlarındaki inat onu çıldırtsada, onlar gittikten sonra havada asılı kalan kokuyu içine çekti.

Onu tekrar görmek, tekrar nefes almaya başlamaktan farklı değildi. Uzun süredir ölmüşte, hayata dönmüş gibi.

Şimdi yerinde duramıyordu. Tüm olanlara rağmen; hamileliği, ona karşı ters tavrı ve diğer her kötü bakışa rağmen vücudunda aniden bir enerji ortaya çıkmıştı. Sağa sola yürürken aklından binbir türlü şey geçiyordu. 

Sonunda yatak odasına gitti ve telefonunu alıp yatağa uzandı. Kişilerden Gece'yi bulup yeni mesaj simgesine tıkladı.

"İsim önerisi istemiştin. Pelin'e ne dersin."

Gönder'e basıp telefonu başucuna koydu ve gözlerini kapattı.

YasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin