XVII

1.7K 60 6
                                    

Gelenleri karşılayan Zosimov neşeyle bağırdı:

— İyi, gayet iyi kendisi!

On dakika önce gelmişti o da, divanda, dünkü yerinde oturuyordu. Kendisinde nicedir görülmeyen bir biçimde özenle yıkanıp giyinmiş ve saçlarını taramış olan Raskolnikov da karşı köşede oturuyordu. Oda bir anda doluvermişti, ama Nastasya bir kolayını bulup ziyaretçilerin ardı sıra içeri girmiş ve konuşulanları dinlemeye koyulmuştu.

Raskolnikov gerçekten de, hele düne göre, iyice sayılırdı. Yalnız yüzü sapsarı, solgun ve asıktı. Dış görünüşüyle bir yaralıyı ya da müthiş acı çeken bir adamı andırıyordu: Kaşları çatılmış, dudakları büzülmüş, bakışları ateşliydi. Az ve isteksiz konuşuyordu; konuşurken büyük çaba harcıyormuş ya da bir ödevi yerine getiriyormuş gibi bir hali vardı; arada bir hareketlerinde tedirginlik göze çarpıyordu.

Parmağında ağrılı bir çıban çıkmış ya da kolu ağrıyan ya da buna benzer durumda bulunan birine büsbütün benzemesi için, kolunda sargısı ya da parmağında yakısı eksikti. Yine de annesiyle kız kardeşi içeri girince, solgun ve asık yüzü bir an için bir ışıkla aydınlandı; ama bu, yüzünün az önceki hüzünlü dalgınlığına, yoğun bir acı anlatımı eklemekten başka bir işe yaramadı. Yüzünü aydınlatan ışık çabucak söndü, ama acı anlatımı kaldı. Ve hastasını, mesleğe yeni başlamış genç bir hekim ilgisiyle incelemekte olan Zosimov, yakınlarının gelişiyle onda sevinç yerine, bir iki saat kadar sürecek olan kaçınamayacağı bir işkenceye dayanma kararlılığı gördü ve buna şaştı. Zosimov yine, konuşmalar boyunca hemen her sözün, hastasının yaralarından birine dokunarak onu nasıl deştiğini de gördü. Öte yandan bir gün önce en küçük bir sözden neredeyse cinleri tepesine çıkan dünkü saplantılı gencin, kendini tutabilme ve duygularını gizleyebilme başarısına da şaştı.

Raskolnikov annesiyle kız kardeşini güler yüzle kucaklayıp öperken:

— Evet, –dedi,– hemen hemen tümüyle iyileştiğimi şimdi kendim de görüyorum.

Pulheriya Aleksandrovna'nın yüzü hemen sevinçle ışıdı. Raskolnikov, Razumihin'e döndü, elini dostça sıkarken:

— Ve bunu dünkü havamda söylemiyorum, –diye ekledi.

Hastası ile aralarındaki konuşma on dakikada bitiverdiği için konukların gelişine çok sevinen Zosimov:

— Bugün ben de çok şaştım ona, –diye söze başladı.– Böyle giderse üç dört güne kalmaz, tümüyle eski halini... yani bir ay önceki, hatta iki ay... belki de üç ay önceki halini bulacak. Aslında bu çok zaman önce başlamış ve içten içe gelişmiş bir durum olsa gerek, öyle değil mi? –Onu kızdırmaktan hâlâ çekiniyormuş gibi ihtiyatlı bir gülümseyişle ekledi.– Kabul edin ki, bu işte kabahatli olan belki de sizsiniz?

Raskolnikov soğuk bir tavırla:

— Çok mümkün! –dedi.

Cesareti artan Zosimov:

— Bunu söylemekten amacım şu, –diye devam etti.– Tümüyle iyileşmeniz sizin kendi elinizde olan bir şey. Sizinle konuşabilmenin mümkün olduğu şu anda, hastalığınızı yaratan etkenleri, yani hastalığınızı kökünü yok etmeniz gerektiğini kabul etmenizi isterdim. Böyle yaparsanız, iyileşebilirsiniz, yoksa durumunuz daha da kötüleşebilir. Hastalığımızı yaratan ilk etkenlerin neler olduğunu ben bilmiyorum, ama siz herhalde biliyorsunuzdur? Siz akıllı bir insansınız, sanırım kendinizi gözlemlemişsinizdir. Kanımca hastalığınızın başlangıcı, üniversiteden ayrıldığınız günlere denk düşüyor. Boş durmanız hiç doğru değil, bunun içindir ki, çalışmanız ve kendiniz için kesin bir amaç belirlemeniz, sizin için çok yararlı olacaktır.

Suç ve CezaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin