XXXVIII

1.1K 47 4
                                    

Aynı gün, akşam saat yediye doğru Raskolnikov, annesiyle kız kardeşinin oturduğu Bakaleyev apartmanına doğru yürüyordu; Razumihin yerleştirmişti onları buraya. Oturdukları dairenin merdivenleri sokağa açılıyordu. Raskolnikov eve yaklaştıkça, girip girmemekte kararsızlık geçiriyormuşçasına adımlarını yavaşlatıyordu. Ama artık dönemezdi, kararını vermişti. "Ne fark eder ki?.." diye düşündü. "Onların hem hiçbir şeyden haberleri yok, hem de benim tuhaf davranışlarıma alıştılar..." Elbiseleri berbat durumdaydı: Bütün geceyi yağmur altında geçirdiği için üzerindekiler çamurlanmış, buruş buruş olmuştu. Yirmi dört saattir kendi kendine verdiği savaştan, fiziki yorgunluktan, kötü havadan yüzü tanınmayacak hale gelmişti. Geceyi Tanrı bilir nerelerde geçirmişti. Ama işte hiç olmazsa bir karara varmıştı.

Kapıyı çaldı; annesi açtı. Duneçka evde değildi. Hizmetçi de bulunmuyordu bu saatte evde, Pulheriya Aleksandrovna sevinç şaşkınlığından önce hiçbir şey söyleyemedi, sonra onun koluna girip içeri götürdü.

   

— Geldin ha! –diye başladı; sevinçten kekeliyordu.– Seni böyle aptal gibi gözyaşlarıyla karşıladığım için kızma bana Rodya. Aslında gülüyorum ben, ağlamıyorum. Yoksa sen ağladığımı mı sanmıştın? Hayır, canım, sevinç içindeyim! Kötü bir alışkanlık bu bende. Nedense hep gözlerim sulanır. Babanın ölümünden beri böyle bu. Otur, canım, yorgunsundur... Ah, nasıl da çamur içinde üstün başın!

 

Raskolnikov :

 

— Dün yağmurda biraz ıslandım, anneciğim... –diyecek oldu.

 

Pulheriya Aleksandrovna hemen onun sözünü kesti:

 

— Hayır, hayır! Eski alışkanlığımla şu kadınca alışkanlığımla seni sorguya çekeceğimi sandın galiba? Telaşlanma!.. Ben artık anlıyorum, her şeyi anlıyorum... Buranın göreneklerini de öğrendim, doğrusu, daha akıllı buralılar. Düşünüp taşındım ve anladım ki, ben senin ne düşüncelerini anlayabilirim, ne de sana hesap sormaya hakkım var. Kafanda kim bilir ne gibi düşüncelerin, tasarıların var ve kim bilir neler neler düşünüyorsun? Oysa ben seni dürtüyor ve "Söyle bakalım," diyorum, "ne düşünüyorsun?" Ben işte... Ah Tanrım! Ne diye böyle ipe sapa gelmez şeyler düşünüyorum sanki! İşte, Rodya'cığım, Dmitri Prokofiç'in getirdiği şu dergideki yazını üçüncü kezdir okuyorum. Görür görmez bir ah çektim. "Be hey aptal kadın" dedim içimden, "gördün mü nelerle uğraşıyormuş oğlun? İşte bütün bilmecenin çözümü! Onun kafasında yeni birtakım düşünceler var, onlar üzerinde düşünüyor, sen de onu rahatsız ediyor, canını sıkıyorsun..." Yazını okuyorum, canım, kuşkusuz pek çok yerini anlamıyorum; eh, böyle de olması gerek zaten; nerede bende bunları anlayacak kafa?

 

— Gösterir misiniz bana o dergiyi anneciğim?

 

Raskolnikov dergiyi aldı, makalesine şöyle bir göz attı. Şu andaki durumuyla ne kadar çelişirse çelişsin, bir yazısını ilk kez basılmış gören her yazarın duyduğu o tuhaf, buruk tatlılığı duydu içinde; kuşkusuz, yirmi üç yaşın etkisi de vardı bunda. Ama bu bir an sürdü. Birkaç satır okuduktan sonra, kaşları çatıldı; yüreğinde dayanılmaz bir keder duyuyordu. Birden, şu son birkaç aydır kendi kendine karşı verdiği savaşı hatırladı. Can sıkıntısı ve tiksintiyle fırlattı dergiyi masanın üzerine.

 

— Yalnız, Rodya'cığım, ne kadar aptal olursam olayım, yine de senin çok yakında, bilim dünyamızın en önde geleni değilse bile, önde gelenlerinden biri olacağını anlayabiliyorum. Tutup senin gibi birinin deli olabileceğini düşünmek cesaretini gösterdiler! Hah–hah–ha! Sen bilmiyorsun, bunu gerçekten düşündüler! Şu işe bak, az kalsın Dunya bile inanacaktı! Rahmetli baban da iki kez dergilere yazı göndermişti: İlkinde şiirlerini –bunları defterimde saklıyorum, bir gün sana gösteririm–, daha sonra da koca bir öyküsünü –defterime çekmem için vermesini rica etmiştim–; basılmaları için ikimiz de nasıl dua etmiştik! Ama basmamışlardı! Altı yedi gün önce, Rodya'cığım, senin giydiklerini, yiyip içtiklerini, yaşayışını görünce dehşet içinde kalmıştım. Şimdiyse, yine bir aptal olduğumu anlıyorum; çünkü eğer istersen, aklın ve yeteneğinle bunların hepsine bir anda sahip olabilirsin sen... Demek ki, şimdilik böyle şeyler istemiyorsun, çok daha önemli işlerin var...

Suç ve CezaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin