XXI

1.6K 51 23
                                    

Raskolnikov bir kez daha, "Yoksa hâlâ, düş mü görüyorum?" diye düşündü. Karşısında duran beklenmeyen konuğa güvensizlikle, kuşkuyla baktı. Sonunda şaşkınlık içinde:

— Svidrigaylov! Ama bu... Çok saçma! Olacak şey değil! –diye söylendi.

Onun bu şaşkınlığı konuğu hiç de şaşırtmışa benzemiyordu:

— Size uğramamın iki nedeni var, ilki sizinle tanışmak istemem. Nicedir son derece ilginç şeyler duyuyorum hakkınızda. İkincisi, doğrudan doğruya kız kardeşiniz Avdotya Romanovna'nın çıkarlarının söz konusu olduğu bir girişimde benden yardımınızı esirgemeyeceğinizi umuyorum. Hakkımdaki düşüncelerinden dolayı kız kardeşiniz birinin tavsiyesi olmadan bana kapısından içeri adım bile attırmaz. Ama siz yardım ederseniz, öyle sanıyorum ki...

Raskolnikov onun sözünü keserek:

— Yanılıyorsunuz, –dedi.

— İzninizle sorabilir miyim? Onlar daha dün geldiler, değil mi?

Raskolnikov karşılık vermedi.

— Dün geldiler, biliyorum. Ben de önceki gün geldim zaten. Bakın Rodion Romanoviç, kendimi temize çıkarmaya çalışacak değilim, ama açıklamama izin verin. Boş inançları bir yana bırakarak sağduyu ile düşünecek olursak, bütün bu olup bitenlerde benim yönümden özellikle suç sayılabilecek bir şey var mı?

Raskolnikov konuşmadan ona bakmaya devam ediyordu.

— Yani benim suçum, kendi evimde korunmasız bir kızı sıkıştırmam ve onu "tiksinç önerilerimle aşağılamam"dır, öyle değil mi? (Herkesten önce kendim itiraf ediyorum bunu!) Yalnız, kabul ediniz ki, ben de bir insanım... et nihil humanum... Kısacası, ben de aşık olur, sevebilirim (ne yaparsınız, böylesi şeyler bizim irademizle olmuyor). Bu durumda da her şeyin açıklanması son derece doğallık kazanıyor. Burada bütün sorun şu: Ben bir canavar mıyım, yoksa bir kurban mı? Kurbansam, nasıl bir kurban? Düşünün, ben sevdiğim kıza benimle birlikte Amerika'ya ya da İsviçre'ye kaçmasını önerirken, belki de ona karşı sonsuz bir saygı besliyorum içimde. Yalnızca bu da değil. Her ikimiz için mutlu bir gelecek kurmayı düşünüyorum. İnsan aklı, algılaması, tutkuların tutsağı oluyor çoğu kez. Ben belki de ondan çok kendime kıydım...

Raskolnikov onun sözünü tiksintiyle keserek:

— Hayır, –dedi,– hiç de dediğiniz gibi değil! Siz ister haklı olun, ister haksız, ben sizden tiksiniyorum! Sizi tanımak, bilmek istemiyorum. Kovuyorum sizi! Defolun!

Svidrigaylov birden bir kahkaha attı:

— Pes doğrusu! Sizi kandırmak olacak şey değil! Kurnazlık edeyim dedim, ama hayır, siz sorunun en can alacak noktasına parmak bastınız!

— Ama siz şu anda bile kurnazlık ediyorsunuz...

Svidrigaylov çıngıraklı bir kahkaha daha atarak:

— Ne olmuş sanki? Ne olmuş? –dedi.– Bonne Guerre derler buna, bu kadarcık bir kurnazlığa da mı izin yok artık? Ama siz benim sözümü kestiniz. Öyle ya da böyle, ben bir kez daha tekrarlıyorum: Eğer bahçedeki o olay olmasaydı, hiçbir tatsızlık da olmayacaktı. Marfa Petrovna...

Raskolnikov onun sözünü kabaca keserek:

— Duyduğuma göre, –dedi,– Marfa Petrovna'yı da öbür dünyaya siz göndermişsiniz?

— Demek bunu da duydunuz? Hoş, duymamanız olacak şey değildi ya... Sorunuza gelince, bu konuda vicdanım tümüyle rahat olduğu halde, doğrusu nasıl yanıt vereceğimi bilemiyorum. Yani korktuğumu, çekindiğimi falan sanmayın. Bu konuda gizli kapaklı hiçbir şey yok, her şey apaçık ortada: Doktor raporları, tıka basa yemek yedikten ve bir şişeye yakın da şarap içtikten sonra, tok karnına banyoya girmenin neden olduğu inmeden söz ediyor. Raporlarda başkaca hiçbir şey yok. Bu kesinlikle böyle. Ama ben epeyce düşündüm olay üzerinde, özellikle de buraya gelirken, trende: Bu acı, bu mutsuz sonda benim hiç mi payım yok? Onu sinirlendirdiğim için ya da başka herhangi bir nedenle benim yüzümden olmasın tüm bunlar? Ama böyle bir şeyin söz konusu olamayacağı sonucuna vardım.

Suç ve CezaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin