XXVIII

1.3K 38 12
                                    

Bu anlamsız yas yemeği fikrinin Katerina İvanovna'nın kafasında hangi nedenlerle doğduğunu söyleyebilmek kolay değildi. Gerçekten de Marmeladov'un cenaze masrafları için Raskolnikov'un verdiği yirmi küsur rublenin yaklaşık yarısı harcanmıştı bu sofraya. Belki de Katerina İvanovna bütün kiracıların, özellikle de Amalya İvanovna'nın, rahmetli Marmeladov'un "onlardan hiç de aşağı olmadığını, belki de onlardan çok daha üstün olduğunu", hiç kimsenin rahmetliye karşı "burnu büyüklük" taslamaya hakkı olmadığını bilmeleri için ve böylece rahmetli kocasının anısına "gereken" saygıyı gösterebilmek için bu yemeği bir borç gibi görmüştü. Belki de onun bu davranışında en büyük etken, günlük yaşayışımızda her birimiz için zorunlu sayılabilecek birtakım toplumsal törenlerde, pek çok yoksulu ellerindeki son meteliğe varıncaya kadar bütün biriktirdiklerini sırf "başkalarından daha kötü durumda olmadıklarını" kanıtlamak; "başkalarınca ayıplanmamak" için harcamaya zorlayan yoksulluk gururuydu.

Katerina İvanovna belki bu fırsattan yararlanarak, kendisinin dünyada herkes tarafından terk edildiğini sanan bütün bu "değersiz ve aşağılık" kiracılara; "yalnızca görgü kurallarını ve yiyip içmesini bildiği"ni değil, böyle kötü bir kadere boyun eğmek için yaratılmış biri olmadığını, "soylu, hatta aristokrat bir albay evinde" eğitilmiş olduğunu; tahta silmek, geceleri çocuk bezleri yıkamak için yetiştirilmemiş olduğunu göstermek de istemiş olabilirdi. Böylesi gurur ve şöhret düşkünlüğü nöbetleri bazen yoksul ve ezilmiş insanlara da bulaşmakta ve bu durum onlarda zaman zaman sinirli, önüne geçilemez bir gereksinim halini almaktadır. Kaldı ki, Katerina İvanovna ezilmiş, sindirilmiş insanlardan da değildi. Bazı durumlarda onu tümden mahvetmek mümkündü, ama onu manevi olarak sindirmek, yani korkutup iradesine gem vurmak, ona boyun eğdirmek kimsenin yapabileceği bir şey değildi. Ayrıca Sonya'nın, onun gitgide aklını oynattığına ilişkin sözleri, hiç de öylesine söylenmiş, temelsiz sözler değildi. Gerçi bunun böyle olduğu henüz kesinlikle söylenemezdi, ama gerçekten de şu son sıralarda hatta on bir yıldır, öyle çok acı çekmişti ki, zavallı kafasının bir parça da olsa bundan zarara uğramış olması mümkündü. Tüm doktorların söylediği gibi, ilerlemiş verem durumu da insanda akıl dengesinin bozulmasına neden olabiliyordu.

Şaraplar ne çoktu, ne de çeşitli, Madera şarabı da yoktu. Bütün bunlar biraz fazla abartılmıştı. Ama şarap vardı. Votka, rom ve porto da vardı, hepsi de kötü cinstendi, ama herkese yetecek kadar vardı. Yemek olarak, kutya dışında daha üç dört çeşit kadardı, sonra gözleme de vardı ve hepsi de Amalya İvanovna'nın mutfağında hazırlanmıştı. Ayrıca, yemekten sonra içilmesi öngörülen çay ve punç için de iki semaver birden hazırlanmıştı. Satın alma işleriyle Katerina İvanovna'nın kendisi uğraşmıştı. Bu işte kendisine, yoksul bir Polonyalı yardım etmişti; bu adamın Bayan Lippevehzel'in evinde ne aradığını Tanrı bilirdi, ama işte hemen Katerina İvanovna'nın emrine verilmişti ve dün bütün gün ve bu sabah dili bir karış dışarıda, Katerina İvanovna'nın ardı sıra kendini parçalarcasına koşturup durmuştu. Ama galiba bu durumunun fark edilmesi için de özel bir çaba göstermişti. Olur olmaz nedenlerle Katerina İvanovna'ya başvuruyor, hatta onu Gostinniy Dvor'da bile arayıp buluyordu. Bir de durmadan "Pani Harunjina" deyip duruyordu ki, başlangıçta "bu lütufkar; bu yüce gönüllü" adam olmasa mahvolacağını söyleyen Katerina İvanovna bile sonunda ondan bıkmıştı. Aslında Katerina İvanovna'nın huyuydu bu; daha ilk kez gördüğü birini allayıp pullamak, utandıracak kadar göklere çıkarmak; onda övgüye neden olacak bin bir erdem bulmak, biraz sonra da bu erdemlerin varlığına büyük bir içtenlikle ve gerçekten inanmak, ama sonra birdenbire düş kırıklığına uğrayarak, her şeye tükürmek, övüp göklere çıkardığı, neredeyse tapacak gibi olduğu adamı yerden yere çalmak, onda huy halini almıştı. Şakacı, neşeli, barışçıl bir yaradılışı vardı, ama aralıksız uğradığı başarısızlıklar, mutsuzluklar ve çektiği acılar yüzünden, herkesin barış ve neşe içinde yaşaması, başka bir biçimde yaşamaya cesaret edememesi için öylesine taşkın bir istek duymaya başlamıştı ki, hayatta karşılaştığı küçücük bir uyumsuzluk, uğradığı küçücük bir başarısızlık onu bir anda çileden çıkarıyor, onca parlak umutlardan ve güzel düşlerden sonra, kaderine lanet okumaya, eline geçeni yerlere çalmaya, başını duvarlara vurmaya başlıyordu. Amalya İvanovna da nedense birdenbire büyük bir önem ve saygı kazanmıştı Katerina İvanovna'nın gözünde. Bunun belki de tek nedeni, şu yas sofrası, Amalya İvanovna'nın sofranın kurulmasıyla ilgili her türlü işe içtenlikle koşturmasıydı. Sofrayı o hazırlamış, peçeteleri, yemek takımlarını o sağlamış, yemekleri kendi mutfağında o pişirmişti. Katerina İvanovna mezarlığa giderken ona her alanda yetki vermiş, onu kendi yerine bırakmıştı. Gerçekten de mezarlıktan döndüklerinde her şeyi pek iyi hazırlanmış bulmuşlardı. Masanın üzerine oldukça temiz bir örtü örtülmüştü, tabaklar, çatallar, bıçaklar, kadehler, hepsi değişik kiracılardan alındıkları için, değişik cins; boy ve türlerde olmakla birlikte, tam belirlenen saatte hiç eksiksiz hazırlanmış bulunuyorlardı. Üstlendiği işi başarıyla gerçekleştirdiğini gören Amalya İvanovna, üzerinde siyah bir elbise, süslenmiş, hotozuna yeni siyah kurdeleler takmış olarak; mezarlıktan dönenleri biraz da gururla karşılamıştı. Hak edilmiş olmasına rağmen bu gurur Katerina İvanovna'nın nedense hoşuna gitmemişti: "O olmasa sanki bu sofrayı kuramayacaktık sanacak herkes!" Yeni kurdelelerle süslü hotozu da hoşuna gitmemişti: "Yoksa şu ahmak Alman karısı ev sahibi olduğu için, yoksul kiracılarına acıyıp yardım etmeyi kabul ettiği için mi böyle gururlanıyor? Acıyıp! Demek öyle ha! Bir albay, neredeyse vali olmak üzere olan bir albay olan Katerina İvanovna'nın babacığının evinde kırk kişilik ziyafet sofraları kurulurdu ve orada Amalya İvanovna, daha doğrusu Lyudvigovna gibilerini mutfağa bile sokmazlardı..." Katerina İvanovna hemen bugün Amalya İvanovna'ya haddini bildirmeye karar vermekle birlikte –yoksa kim bilir ne sanacaktı bu kadın kendini– şimdilik duygularını açığa vurmaktan caydı. Şimdilik ona karşı soğuk davranmakla yetinecekti. Bir başka tatsızlığın daha payı olmuştu Katerina İvanovna'nın sinirlenmesinde. Mezarlıktaki törene, ne yapıp edip buraya da gelen Polonyalıdan başka, kiracılardan hiç kimse gelmemişti. Ama yas sofrasına, yani yemeğe, en yoksuluna, en önemsizine varana kadar herkes gelmişti. Üstelik bunlardan çoğu her zamanki kılıklarında bile değillerdi, üstleri başları dökülüyordu. Önemli, hatırı sayılır çağrılılara gelince, sanki aralarında anlaşmışlarcasına hiçbiri gelmemişti. Örneğin, bütün kiracılar arasında en önemli kişi olan Pyotr Petroviç Lujin gelmemişti. Oysa Katerina İvanovna daha dün önüne gelen herkese, yani Amalya İvanovna'ya, Poleçka'ya, Sonya'ya, Polonyalıya... Pyotr Petroviç'in soylu, yüce gönüllü, zengin bir insan olduğunu, geniş bir çevresi bulunduğunu, ilk kocasından eski bir dostu olduğunu, babasının evine de kabul olunduğunu ve kendisine önemli bir emekli maaşı bağlatmak için olanca gücüyle uğraşacağına söz verdiğini anlatıp durmuştu. Burada şunu da belirtelim ki, Katerina İvanovna birinin zenginliğiyle, geniş çevresiyle övünürken, bunu her türlü kişisel çıkar ve hesaptan uzak, içten bir duyguyla, yalnızca övme ve övülene daha büyük bir değer verme zevkiyle yapardı.

Suç ve CezaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin