Boruto'nun ağzından:
Tam üç yıldır Sensei ile birlikte seyayatteydim. Bu sürede çok şey öğrenmiş, tahmin ettiğimden daha fazla güç kazanmıştım. Bunların hepsini de Sensei'me borçluyum.
Bu yolculuğun asıl amacı Sarada'yı bulmak olduğu halde ne kadar denersek deneyelim yerlerini bulamamıştık. Sanki yer yarılmış içine girmişlerdi. Yerlerini bulamamış olsak da Sarada'ya ait başka bir şey bulmuştuk. O da alın bandıydı. Bir uçurumun kenarında bulmuştuk. Elimizdeki tek şeyde buydu.
Arada babamın bize gönderdiği görevleri yerine getiriyorduk. Çoğunlukla ulaşım imkânının az olduğu bölgelere gidiyorduk. Böyle görevleri bize özel olarak veriyorlardı. Gözlerden uzak olan bölgeler Doku'nun saklanabileceği türden yerlerdi. Bu yüzden görevleri kabul ediyorduk.
Şimdiki görevimiz küçük bir kasabadaydı. Kum köyüne ulaşması gereken bir kaç özel eşyayı korumak için görevlendirilmiştik. Yamanaka klanının kullandığı zihin kontrollerini chakra harcamadan normal bir başlıkla yerine getirmemizi sağlayacak türden araçlardı bunlar. Yapmamız gereken tek şey kum köyünden shinobiler aletleri almaya gelene kadar onlara göz kulak olmaktı.
Boruto: Amma sıkıcı bir görev ha. Kaç yıl oldu şöyle heyecanlı bir görev vermiyorlar.
Sasuke: Ne vermelerini isterdin?
Boruto: Ne bileyim, bir ara bizimkilerle bir göreve gitmiştik. Beyaz canavardan bahsediyorlardı. O sıra baya heyecanlanmıştım. Öyle bir şey mesela. Görev dediğin hareketli olmalı değil mi?
Sasuke: Umarım öyle bir görev gelmez Boruto. Yoksa sonuçları iyi olmayabilir.
Boruto: Neden ki?
Sasuke: Çünkü senin bahsettiğin şeyler son savaşta bizi epeyce zorlamıştı. Bir daha o şeylerle uğraşmak istediğimi sanmıyorum.
Boruto: O kadar kötü mü ya?
Sasuke: Milyonlarca insan öldü Boruto. Sence iyi mi?
Boruto: Ehehe... şey...
Sasuke: Bende öyle düşünmüştüm.
Bu konuyu kapatma ihtiyacı gissedip guruldayan karnımı öne sürdüm.
Boruto: Eee... benim karnım acıktı da...
Sasuke: Hmph... fazla oyalanma.
Boruto: Hai!
Köye geldiğim sırada gözüme takılan hamburgerciye gittim. Hemen en köşeye geçip menüyü açtım ve büyük boy hamburger sipariş edip beklemeye başladım.
Ah Sarada... onu düşünmeden geçirdiğim tek bir gün olmadı. Geceleri rüyama girip duruyor, sürekli aynı şeyi fısıldıyordu bana.
"Sözünü tut Boruto..."
Ona verdiğim sözü bozma niyetinde değildim. Ama arada bu sözü yardım istercesine söylemesi kafamı karıştırıyordu. Acı mı çekiyordu yoksa? Canını mı yakıyorlardı? Yoksa yapmak istemediği şeyler için mi zorluyorlardı? Bilmiyordum... Bildiğim tek şey tüm bu olanları gerçekten istemediğiydi.
"Özür dilerim Boruto. Başka çarem yok."
Kesinlikle kendi isteği değildi. İsteyerek yapmıyordu. Eğer gerçekten isteseydi beni bayılttıktan sonra öldürmesi gerekirdi değil mi?
Önüme gelen büyük boy hamburgeri dakikalar içinde mideme indirip Sensei için birkaç tane onigiri alarak hamburgerciden çıktım. O sırada köyün etrafında yüksek miktarda chakra hissettim. Daha önce bir yerde daha hissetmiştim bu chakrayı. Sensei'nin yanına gitmeden önce chakrayı takip ederek ormana daldım. Yaklaştıkça hissettiğim yoğun chakra ister istemez beni korkutuyordu ama ben eski Boruto değilim. Her kimse onu alt edecek güce sahibim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgelerdeki Parıltı ~BoruSara~
Ficção Adolescente~TAMAMLANDI~ Uchiha Prensesi Uchiha Sarada Uzumaki'nin en güçlüsü Uzumaki Boruto Boruto'nun yaptıklarına ve gösterdiği cesarete karşın kendisini işe yaramaz hisseden Sarada köyünü koruyabilmek için elinden geldiği kadar güçlenmeye çalıştı. Ne kadar...