006

4.7K 366 82
                                    

Alışmıştım.

Küçüklükten beri gözlüklerim yüzünden alay edilmesine, Baekhyunun her sabah suratıma tiksinirmiş gibi bakmasına, kendimden bu denli nefret etmeye alışmıştım.

Daha okula bile başlamadan çevrenizde ki insanlardan çirkinlik ile ilgili deyimler duyunca kendinizi güzel hissetmeniz bir hayli zor oluyordu. Ama dediğim gibi çirkin olmaya alışmıştım ve bu alışmışlık beni dünyada en çok seven kişinin sonsuza kadar annem olacağını düşündürmüştü. Annem de severdi beni, işini sevdiği kadar olmasa da kendince güzel severdi.

Karşımda ki bulanık nehirin akıntısında dalgalanan yüzümü bir süre inceledim. Buraya ilk geldiğimden çok da farklı görünmüyordum. 3-4 numara dede gözlükleri, ince diş teli ve tabi ki yüzümde ki markalaşmış yara izi ile bir bütündüm. Arada canım sıkılıyor, ince bir dal parçasıyla nehirde ki yansımamı karıştırıyordum. Çirkinliğim, berrak suyun yüzeyinde dağılıp tekrar bir bütün oluşturuyordu.

Bacaklarımı suya düşmemek adına kendime doğru çekmiştim. Burada ne halt yiyorum bilmiyorum, şu an Yixingin değimiyle alfa denen herifle 4. yavrumuzu yapıyor olmalıydık. Ama ben Yixingin beni gülerek gönderdiği odanın kapısından, uzaydan bile görübilecek bir somurtma ile ayrılmıştım. İşte sonrasında da buradaydım. Günlerini Tıp adına çalışarak yararlı işler yapan ben, bir dal parçası ile nehiri karıştırarak günümü geçiriyordum.

Böyle bakınca okula gittiğim, ders çalıştığım ve içinde üniversite geçen her şey bana üzerinden yıllar geçmiş gibi hissettiriyordu. Ve bu hissiyat bağıra bağıra ağlamak istememe sebep oluyordu.

Ağlayamadım. En azından Yixing korkutucu bir şekilde çirkin yansımamın yanında belirene kadar hiç ağlamadım. Sonrasında korkudan çığlık atarak ağlamıştım ama bu gamzeli çocuğun zerre umrunda değildi.

Acımasız bir şekilde beyaz kazağımın ensesinden kavramış beni tabiri caiz bir şekilde yerlerde sürüye sürüye götürmeye başlamıştı.

"Çok kötüsün Sehun" Demişti ben bağırarak tutuşundan kurtulmaya çalışırken. Dal gibi ince bedenine rağmen şaşılacak derece de bir güce sahipti. Ve ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım çamurlu parmaklarından kurtulamadım. "Çok kötüsün, ne kadar seni aradım biliyor musun?

"Ne bileyim? Ben mi ara dedim sanki?"

Akşam üstü olduğunu düşündüğüm bir zaman diliminde Yixing ve tayfası görünüşümü yapabildiklerileri kadar toparlamaya çalışmışlardı. Kıyafetlerimi değiştirmişler, burnumu garip bir nesne ile pudralamışlar ve bi ara gerçekten kör olduğumu fark edene kadar gözlüklerimi çıkartmayı bile denemişlerdi. Ama çirkinlik yüzüme öylesine işlemişti ki, yapabildikleri en iyi şey, benim yüzümde en kötüsüne dönüşmüştü.

Buna takılmadım. Hiç tanımadığım bir adam için güzel görünmeye çalışmak umrumda değildi. Odasına girmek hakkında umrumda olan tek şey ancak kıçını tekmelemek olabilirdi.

Yixing beni insanların tuhaf bakışlarına rağmen köy meydanına kadar sürüklemeye devam etti. İnsanların bakışları altında kızaran yanaklarım bi yana, bu rezilliğin bitmesi adına nefesimi tutmaya başladım.
Gerçekten bazen acımasız tavırları tarafından şaşkınlığa uğruyordum.

"Beni yorma Sehun" diye mırıldandı bitkin bir şekilde. Bedenimi ahşaptan yapılma bir kapının önüne dikmiş, ciddiyetle bozduğu kazağımın yakalarını düzeltiyordu. Tepki vermeden önünde durmaya devam ettim. Yüzünde ki ciddi ifade nefes almaktan bile çekinmemi sağlıyordu. "Oraya gir ve en az 4 tane yavru yapmadan geri gelme. Anladın mı beni?"

Tam ağzımı açıp erkeklerin hamile kalamadığını, bunun tüm bilim kitaplarında yazdığını ve saçmaladığını söyleyeceğim vakit bedenimi ileriye doğru ittirdi. Ayaklarım birbirine doğru karıştı ve ben daha ne olduğunu anlayamadan kendimi kıçımın üzerinde, ahşap kapıdan geçmiş bir vaziyette buldum.

Alpha BetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin