017

3.4K 250 47
                                    


"Bir anlaşma yapmıştık."

Jongin bakışlarını hemen arkamda ki bedene doğru çevirdi. Çikolata kahvesi gözleri henüz adını koymaya korktuğum bir ifade ile arkadaşımı süzüyordu.

Bedenimi Baekhyuna çevirip onunla yüz yüze gelmedim.
İhaneti boğazımda yutkunmamı zorlaştıran bir yumru gibi varlığını korurken ona bakmak işkenceden farksızdı.
İnsan sadece neden diyordu. Bunca zaman yanında kalmışken, bunca zaman sana tüm sırlarımı açmışken neden bunu yaptın Baekhyun? Neden onca seçeneğin arasında beni öldürecek olanı seçtin?

Sorular çok fazlasıydı ama kimse cevaplamak adına bir girişimde bulunmuyordu. Ben de ağzımı açmaya korkuyordum. Ağzımı açtığım an Jonginin ilgisi bana dönecekti ve bu dünyada istediğim son şey bile sayılmazdı.

"Anlaşma mı?" Jonginin kaşları çok komik bir espiri duymuş gibi yukarıya doğru kalktı. Dudaklarında her an ortaya çıkacak bir tebessümün varlığı asılıydı. Ürpertici bir güzelliği var diye düşünmeden edemedim.

Hemen ardından bu düşüncenin yerini kaçma planları aldı. Dünyanın en tiksinç adamını güzel kelimesiyle yan yana getirmemeliydim sonuçta.

"Ben insanlarla anlaşma yapmam, ufaklık."

"Chanyeolun nerede olduğunu söyleyeceksin."

Jonginin dudaklarından bir hırıltı duymadan önce mutfak kapısından koşarak kaçma düşüncesiyle doluydum. Ama sanki düşüncelerimi duymuş gibi hırlaması bir adım geriye doğru çekilmeme sebep oldu. Henüz Baekhyunla kavga ettiğini idrak edemiyordum, idrak ettiğim vakit derin bir nefes aldım.

Sakin ol Sehun, sana değildi. Aptal kurt adam düşüncelerini duyacak kadar iyi değil.

Bakışlarımı Jonginin gerilmiş yüzünde gezdirdim. Anlaşılan hor gördüğü insan ırkından emir almak hoşuna gitmiyordu ve Baekhyun henüz bunu fark etmemişti.
Acaba hor gördüğü o insan ırkından bir çocuğu olduğunun farkında mıydı?
Gerci Jae bana göre benim çocuğumdu. Ne kadar düşünürsem düşüneyim Jongini baba rolüne koymakta zorluk çekiyordum.

"Sana Sehunun yerini söylersem-" diye hevesle cümleye başlayan Baekhyun, Jonginin bileğimi kavramasıyla birlikte sesini kesti. Anlaşılan kurt adam tartışmayı burada bitiriyordu.

Sesli bir şekilde yutkundum. Konunun tekrardan bana dönmesi bedenimin gerilmesine sebep oldu. Öyle ki kollarımın arasında uyuyan Jae'yi daha sıkı tuttuğumun farkında bile değildim.

"Konuşmamız gerekiyor Sehun."

Dudaklarımdan alaycı bir hah sesinin çıkmasına engel olamadım. Evet bu adamdan ölesiye korkuyordum, evet bu adamdan ölesiye kaçmak istiyordum. Alaycı davranmak şu şartlar altında belki yapmam gereken en son şeydi. Ama dayanamamıştım işte.

Beni ormana çekerken, peşime adam takarken, evime girerken konuşmayı en son seçenek haline getiren adam konuşmaktan bahsediyordu. Öylesine komikti ki çıkardığım hah sesi gürültülü bir kahkahaya dönüştü. Eğer Jae kollarımın arasında kıpırdanmasaydı sabaha kadar buna gülerdim.
En azından Jonginin yüzüme öfkeyle bakacağı kadar güldüğümü bilmek beni rahatlattı.

"Ne konuşmasından bahsediyorsun, Tanrı aşkına? Bizim konuşacak hiçbir şeyimiz yok."

Sesim titremedi, duruşum eğrilmedi. Bu kendimle gurur duymama sebep oldu. Korkumu bir kenara atıp karşısında dimdik durabiliyordum. Bak Jongin diyordum. Seni atlattım, bir çocuk doğurdum, rezil oldum ama düşmedim. Tökezledim ama hiçbir zaman senin için düşmedim.

"Sehun" diye başladı cümlesine ama devamını getirmedi. İlgi dolu bakışlarının Jae'ye dönmesi zaten her şeyi açıklıyordu.
Annelik dürtüsü müdür, Jongin korkusu mudur nedir bilmem Jaeyi iyice göğsüme yasladım. Ufaklık her şeyden habersiz bir şekilde kollarımda uyumaya devam etti, babasının bir pislik olduğundan tamamen habersizdi.

Alpha BetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin