Daha önce hayatınızın her anında yanınızda olan birini hayal edin. Saçlarınızı okşayan, size masallar okuyan, ne yaparsanız yapın sizi her daim destekleyen birinin varlığını düşünün. Sehun için bu kişi kuşkusuz annesiydi. Ve fark ettirmese dahi bunun eksikliyle her gün biraz daha fazla çöküyordu. Varlığını hiç olmadığı kadar özlüyordu.
Ama elinden gelen başka bir şey yoktu. Kendi oğluna annelik yapabilmek için kendi annesini silmesi gerekiyordu. Sehun için bu dehşet verici bir şeydi. Yine de kendi oğlu için feda edemeyeceği hiçbir şey olmadığını düşündü.
Bu uğurda mutluluğunu feda etse dahi umrunda değildi.
Jonginin çarptığı kapının ardından ne kadar süre baktığına emin olamıyordu. Dizleri ağrıyana kadar, göz yaşları yüzünden etrafı bulanık görmeye başlayana kadar orada kalmış olmalıydı. Aşağıya kattan Baekhyunun bir şeye bağırdığını duyana kadar da yerinden kalkamadı.
Gürültü sesleri yükseldiğinde yerden destek alarak ayağa kalktı. Görünüşü hala bulanıktı. Ve dün gece bir viski şişesini bitirmiş gibi sersemlemiş hissediyordu.
Aşağıya inip neler olduğunu kontrol etmesi gerekiyordu. Ama o an buna o kadar isteksizdi ki adımlarının onu beyaz kapaklı gardıropuna götürmesine izin verdi. Evi çok büyük değildi. Bu yüzden bir kez daha Jaeyle aynı odayı paylaştığı için mutlu hissetti. Başka odaya geçmek için hiç enerjisi kalmamıştı çünkü. Jongin bütün enerjisini giderken çarptığı kapının ardından götürmüştü.
Dolabının kapağını açıp yatağının üzerine birkaç tane kıyafet çıkardı. Kazaklarından, ceketlerinden, atkılarından her birinden ikişer tane seçmeye özen gösterdi. Jae'nin zaten bir yığın kıyafeti vardı. Eğer gitmek istiyorsa valizini minimum seviyede tutması gerekiyordu.
Adım seslerini duyduğunda yaptığı işi durdurup başını kapıya doğru çevirdi. Kısa bir an Jonginin tekrar geldiğini düşündü. Ortalığı dağıtacağını, tekrar Sehuna bağıracağından o kadar emindi ki bir adım geriye çekilirken buldu kendini. Sanki duvar Sehunu çekip, onu yok edebilirmiş gibi sırtını beyaz duvara verdi.
Gelen kişi Baekhyundu. Meraklı bir şekilde kapının orada Sehunun ne yaptığını anlamaya çalışıyor gibiydi. Saçları dağınıktı. İki saniye önce birinin yüzüne yumruk atmışta, çıkarken buraya uğramış gibi bir hali vardı.
"Gidiyorum Baekhyun. Tüm bu olanlar benim için çok fazla."
Yatağının üzerine bıraktığı el çantasının içine birkaç tane kıyafet tıktı. Komodinin üzerinde ki parfüm ve açılmamış biberon şişesini koymayı unutmadı. Nereye gideceğini, ne yapacağını, Jae'ye nasıl bakacağını bilmiyordu. Aklında dolaşan tek cümle buradan uzaklaşmaktı. Jae'nin bir kurt olarak yetişmesine izin veremezdi. Bir kurt olarak yetişip, o ormanda günlerini çürütecek olmasının düşüncesi bile Sehunu dehşete düşürüyordu.
Baekhyun başta ne yapması gerektiğini bileden yatağın ucunda durdu. Terli ellerini eşofmanının üstüne sildi. Sehun onun mahçup olduğunu bulunduğu yerden dahi görebiliyordu. Fakat o an aklı o kadar doluydu ki, Chanyeol meselesini sormayı daha sonrası için not etti.
"Nereye gideceksin?"
"Bilmiyorum."
Köşeye küçük bir miktar para biriktirmişti. Birkaç hafta onunla idare edebileceğini düşünüyordu. Daha sonrası için düşünmeyi ise sonraya sakladı. Bir bebeğin ne kadar masraflı olduğu, bir bebekle nasıl çalışacağını ya da Baekhyun olmadan ev kirasına nasıl yetişeceğini düşünemedi. Aklı bunları çoktan önemsiz kategorisine almıştı ve hepsini halletmeyi sonraya sakladı.
