《0.2 : Kilolu?》

1K 71 20
                                    

O sabah alarmın sesi bile bir farklıydı sanki. Gözlerimi açtığımdaysa hala şirket binasındaki yurt odasındaydım. Büyük bir mutlulukla yataktan fırlayıp banyoya gitmeye koyuldum. Saatin altı olması ve benim bu saatte uyanmış olmam bile enerjimin önüne set kurmuyordu. Sanırım uzun zaman sonra bir sabah gerçekten mutluydum. Gözüm Rachel'a kaydı. Yorganıyla savaş içerisindeydi ve bu beni güldürmüştü. Yanına gidip nazikçe(!) dürtüklemeye başladım.

"Rachel, hadi kalk. Hadi ama ya! Kalkmazsan başından aşağı su dökerim!" Biraz çimdiklemiş olabilirim de olmayabilirim de.

"YA, Park Sun Hee!"

"Döndüğümde kalkmış olmazsan cidden dökerim. Yaparım bunu Yoo Rachel!" deyip ayaklarımı popoma vura vura banyonun yolunu tuttum. Yüzümü yıkayıp, tonikledim ve elimde kalan sınırlı sayıdaki nemlendirici maskelerden birini yüzüme yerleştirip odaya geri döndüm. Rachel uyanmıştı.

"Günaydın bebek."

"Sana da günaydın bayan suyu başından aşağı boşaltırım."

Kıkırdadım ve dolabımın oraya doğru yürüdüm, basamakları tek seferde atladım. Diğer oda arkadaşlarımız da uyandığından ses yapıp yapmadığımı önemsemiyordum. Gerçekten isimlerini bile bilmiyordum bu kızların. Hala da bilmiyorum. Dolabımdan var olan tek siyah pantalonumu ve en sevdiğim örme, ince, salaş kazağımı aldım. İkisini birden elimde tutarak Rachel'a döndüm. Yatağında telefonuyla uğraşıyordu.

"Nasıl sence? Fark etmişsindir, biraz(!) fazla kilolarım var. Ona rağmen güzel görünür müyüm?"

"Aslında boyun olduğu için kilonu fazla göstermiyorsun. Kazak da bol olduğu için güzel durur bence."

"Teşekkür ederim." tekrar ayaklarımı vura vura banyoya döndüm ve üzerimi giydim. Maskemi de çıkartıp yüzüme birkaç kez nazikçe vurdum ve saçımı taradım. Kapıyı açıp yatağıma döndüm. Telefonumla uğraşmaya başladım. Saat daha yediye on vardı. Gözüm telefondayken Rachel ve diğerlerinin birkaç kez önümden geçtiğini gördüm. Birden Rachel kendini üzerime attı. Ben de refleks olarak bağırdım.

"Ya, Yoo Rachel!" Kore aksanı kullanmıştım. Yu Rayel.

"Hoş aksan. Güzel Korece konuşabilirsin."

"Teşekkür ederim ama eğer üstümden kalkmazsan Korece öğrenebilecek kadar yaşayamayacağım!" Sonlara doğru sesim yükselmişti ve o sırada kalan son oksijenimi kullandığıma dair sesler de gelmişti. Hızlıca üzerimden kalkıp yanıma yattı. Saate baktım ve şokla ona gösterdim. Sekize çeyrek vardı. Birbirimize bakıp hızlıca yerimizden kalkıp koşmaya başladık. Sahiden diğerleri odadan çıkarken nasıl fark etmemiştik? Ya da saat ne ara bu kadar hızlı ilerlemeye başlamıştı? Bir o bir ben düşüyordu, hele basamaklarda bir düşmüştüm! Bir an dizim Bu ne be, ben istifa ediyorum, diye bağıracak sandım.

Asansörün tıklım tıklım olması sebebiyle merdivenlerden inmek zorunda kalmıştık. Yurt en üst yani beşinci katta, başkanın odası 3.kattaydı. Merdivenleri koşarak iki dakikadan az bir süreyle inerek K-Pop'un en hızlı stajerler adayları olma ünvanını kazanmıştık. Daha çıkış yapmadan, bu ne büyük başarı(!)

Kapıyı çalıp içeri girdiğimizde tüm gözler bize döndü. Başkanınkiler dahil! Öyle gerilmiş ve utanmıştım ki... Zaten insanların bana bakmasından hiçbir zaman hoşlanmamıştım. Başkan köşede kaybolmuş iki boş sandalyeyi göstererek oturmamızı işaret ettikten sonra gür sesi tüm odayı kapladı. İngilizce konuşması biraz şaşırtmıştı.

For A Dream || Can I Be An Idol?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin