Üzerimize, gelirken giydiğimiz spor kıyafatleri geçirip arka kapıdan çıkmak için hazırlandık. Saçlarımı ensemde boş bir şekilde topladım ve t-shirtümün üzerindeki hırkamın kapşonunu geçirdim. Üzerine de kot ceket giydim ve topladığım saçımı sağ omzuma attım. Evie'nin kolunda kapıdan çıkarken bizi büyük bir kalabalık karşıladı. Akşam karanlığında arka arkaya patlayan flash ışıkları gözlerimi alıyordu. Yanından geçtiğimiz insanlar imzalamamız için kağıtlar ve üzerinde çekindiğimiz fotoğraflar olan posterler uzatıyordu. Menajer oppa ömüzdeki büyük kalabalığı bizim için yarıp kimseyle konuşmadan ilerlememizi söylüyordu. Sanırım bizim gibi şirket çalışanları da hazırlıksız yakalanmıştı bu insan denizine. Yanımızda sadece Jong Soo oppa vardı ve bu koca deniz bitmek bilmiyordu. Bir dakikalık yolu on beş dakikada zar zor geçip arabaya ulaştığımızda kendimizi nasıl içeri attık hatırlayamıyorum bile.
Bizim güvenle yerlerimize oturup kapıyı kattığımızdan emin olduktan sonra, Jong Soo oppa da söylene söylene şoför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı.
"Hayır, sen niye grubunu sahne için yollayıp koruma yollamazsın ki. Bu kızlar ölsün mü kalabalıkta. Şu hale bak ya. Bir zarar görselerdi suç yine bende olurdu. Millet kıytırıktan grubuna bilmem kaç tane koruma yollarken... Hayır, hata bende. EXO'ya doğru düzgün koruma vermiyor ki bu kızlara versin. Sanki bilmiyor ne kadar ilgi çektiklerini. Bari menajer sayısını arttırsa..."
Menajer oppanın söylemleri arasında Evie başını omzuma koydu. Ben de kendim başımı onunkinin üzerine. Sahnede ve az önce olanların verdiği yorgunluk ve minik bir tebessümle gözlerimi kapattım.
"Liya-shi, sıra sende." Reality programımızın bölümü için röportaj yapıyorduk. Üç farklı kameranın karşısındaki toz pembe, tekli koltuğa oturdum. Salık bıraktığım bal rengi saçlarımın birazını kulağımın arkasına sıkıştırmıştım. Üzerimde lacivert, dar pantalon ve salaş bir bluz vardı. Doğal kahverengi tonlarda bir makyaj yapmıştım. Yine pembe tonlarında olan yastığı kucağıma aldım.
"Performans günü nasıl hissediyordun Liya-shi?"
"Aslında çok ama çok endişeliydim. İlk kez sahneye çıkıyordum ve bizi izlemek için beklemiş onca insan varken hata yapmaktan çok korkuyordum. Tabii bir de sahne korkum vardı. O yüzden çok endişeli ve heyecanlıydım. Evet."
"Sahnede olmak nasık bir duyguydu?"
"Sahnede olmak... çok, çok farklıydı. Kelimelerle nasıl anlatırım, bilmiyorum. Daha önce hissettiğim hiçbir şeye eş değildi. Kalp atışlarımı daha önce hiç bu kadar güçlü duymamıştım. Sahnede dans etmeye başlamadan önce en büyük korkum hata yapmaktı ama başladıktan sonra tek hissettiğim huzurdu. İstediğim ve sevdiğim şeyi yapabiliyor olmanın versiği o rahatlatıcı huzur. Lee Soo Man başkanım. Bu şansı bana verdiğiniz için teşekkür ederim. Sizi seviyorum." Ellerimi kafamın üzerinde birleştirip kalp yaptım. Kameraman kıkırdadı.
"Teşekkürler Liya-shi."
Röportaj için yüzünü teras kapısına çevirdiğimiz toz pembe tekli koltuğumuzdan kalktım ve mutfağın yolunu tuttum. Musliktan ketıla su doldurup yerine yerleştirdim ve düğmesine bastım. Dirseklerimi tezgaha dayayıp hafif bacaklarımı kırarak eğimdim ve kameranın karşısındaki Kate unnieyi izlemeye başladım. Hepimize aynı soruları soruyolardı ve soru sahnede olmanın nasıl bir duygu olduğuna geldiğinde hepimizin yüzünde ışıl ışıl bir gülümseme oluşuyordu.
Düşüncelerimden suyun ısındığını haber veren sesle ayrıldım. Aslında kameraman oppalara da kahve yapmak istiyordum ama yeterince kupamız yoktu. Bu yüzden sadece üyelere ve kendime yapmak zorunda kaldım. Toz kahveyi kupaya boşaltıp sıcak suyu ekledim ve iyice karıştırdım. Tam o sırada kameramanların eşyalarını toplamaya başladığını gördüm. Rahatça konuşabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For A Dream || Can I Be An Idol?
Fanfiction#Türkidol "Beş eksi bir sıfır eder Sun hee. Biz sen olmadan Five Hearts olamayız." Neler yapabileceğinizi keşfetmeye var mısınız?