[Performans Produce 48'e ait. Sadece aklınızda daha rahat oluşsun diye koydum :) ]
(Başlamadan önce şu yıldıza bir basıverin lütfen iyi okumalar)
Konserin üzerine daha fazla çalışmaya başlamıştık çünkü mükemmel bir sahne istiyorduk. Aynı EXO'nun ve diğer sunbaelerimiz gibi sahnede parlamak, insanların gözlerini kamaştırmak ve sahnede olmayı hakkettiğimizi göstermek. Tabii ki bunun için bu gece de pratik odasında sabahlıyorduk. Tam hızda pratikler yapıyorduk ve şarkıyı bilmem kaç bin kere dinlediğimizden grupça gerçekten sıkılmıştık fakat sadece iki gün sonra sahnemiz vardı. Enerjimizin dibini sıyırsakda devam etmeliydik. Zaten bu gece son sabahlamaydı. Yarın iyice uyuyup sonraki gün, sahne için enerjik olmalıydık.
Bu arada, Chanyeol'un ceketinin hala bende olduğunu söylemem gerek. Onunla şirkette karşılaşmıştık ve teşekkür edip geri vermek istediğimi söylemiştim ama bana daha çok yakıştığını, bu ceketi üzerimde görmenin onu bir şekilde mutlu ettiğini söylemişti. Farklı duygular içine giriyordum. Ceket çok güzel olduğundan fazla üstelemedim.
Bir de ona ait bir şeyi giymek hoşuna gittiğinden.
Garip bir şekilde tüm şirkette gözüm sürekli onu arıyordu ve bunun dikkatimi dağıttığının farkındaydım. Buna izin veremezdim. Kendi kendime sürekli bunu söylememe rağmen engel olamıyordum işte.
Kafamdaki düşünceleri kışkışlamak için kafamı salladım ve dans ederken keskin hareketlerden dağılmış at kuruğumu bozup tekrar yaptım. Odada sadece biz olduğumuzdan üzerimde yarım atlet ve short vardı. Su içmek için köşeye fırlattığım şişemin yanına gittiğimde tamamen bittiğini gördüm.
"Kızlar, ben su doldurmaya gidiyorum. Bir isteği olan var mı?"
Aynı anda şişelerini gözüme soktuklarında ani hareketlerinden dolayı geriledim. Kaşlarımı çattım ve işaret parmağını tek onların üzerlerinde gezdirdim, "Biriniz benimle geliyorsunuz." dedim.
"Ben gelirim." Evie'ye gülümseyip koltuktan ceketimi aldım, koluna girdim. Arkadakilere dil çıkartıp kankamı ittirmeye başladım.
"Ceket?" Nedensizce yüzümde buruk bir gülümseme vardı. Hiç sorma, dermiş gibi. "Bana anlatabilirsin."
"Konuşma konusunda iyi değilim."
"Yine de dene."
Gözlerinin içine baktım önce. Güven verici bir gülümsemeyle bakıyordu. "Ne olduğunu gerçekten bilmiyorum, Ev. (İv diye okuyun.) Kalbimi attırıyor ama kafamda kuruyormuşum gibi hissesiyorum. Bunu bir kez daha yapmıştım ve... Bilmiyorum. Kendime güvenim yok sanırım."
"Ondan hoşlanıyorsun..."
"Yani o Park Chanyeol ve..." tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Ne demeye çalıştığını anlamak zor değildi. Fısıltıyla, "O hayatımı kurtardı." dedim. Anlamaz ve endişeli bakışlarıyla karşılaşmıştım ama bu hikayeyi anlatmaya hazır hissetmiyordum. Gergince ceketin ceplerini sıktım.
"Bana güvenebilirsin, seni asla yargılamam." Yürümeyi bırakıp elimden tuttu ve gülümsedi. "En yakın..."
"Sanırım en baştan başlamalıyım: Size hep mutlu ve güçlü biri gibi görünüyor olabilirim -güçlü olmasada mutlu- Ev, ama hep böyle değildim. On dört yaşlarındaydım ve lise sınavı yüzünden çok endişeliydim. O zamanlar K-Pop ve şarkı söylemeyle ilgili de değildim sadece dinliyordum. Yani kafamı dağıtmamı sağlayan hiçbir şey yoktu. Daha yeni yeni başlıyordu ilgim. Her şey üst üste geliyordu: annem ve babam kavgalıydı, babam evden gitmişti, sınav geliyordu, hoşlandığım piç bunu öğrenmiş, benimle dalga geçip çirkin ve şişko olduğumu söylüyordu... bir gün dayanama-" sesim kesildi. Ağzımdan bir hıçrıkığın kaçmasına engel olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For A Dream || Can I Be An Idol?
Fanfiction#Türkidol "Beş eksi bir sıfır eder Sun hee. Biz sen olmadan Five Hearts olamayız." Neler yapabileceğinizi keşfetmeye var mısınız?