Buraya gelişimin üzerinden neredeyse bir ay geçmişti. Her gün daha çok yoruluyordum ve kilom gittikçe düştüğü için sanki enerjim de çekiliyormuş gibi hissediyordum.
Sabah yine saat altıda alarm çaldı. İlk günün aksine artık gözlerimi açmamak için çabalıyordum ama alarmın bilerek ayarladığım sinir bozucu sesi buna engel oluyordu ve telefonum uzaktaydı, kapatmak için yataktan kalkmalıydım. Uykulu uykulu şarjdaki telefonumu elime aldım ve alarmı kapattım. Youtube'a girip uykumun açılması için sunbea'lerimin sahne performaslarını izlemeye başladım. Red Velvet Happiness isimli debut şarkılarının son sahnesini gerçekleştiriyorlardı. Bir gün ben de gerçekten orada olmak istiyordum. Sabahları bizim için ayrılmış dans pratik odasına giderken Red Velvet'inkinin önünden geçiyorduk. İçeriden sürekli ayaklarının dans ederkenki yere vurma sesleri geliyordu. Bazen de hunharca atılan kahkahalar. Sanırım en çok Rachel'la aynı grupda olmak isterdim.
Telefonu komidinin üstüne koyup Rachel'ın arkasından banyoya gittim. Diğerleri de oradaydı. Duş aldım ve çıkıp klasik yüz bakımımı yaptım. Saçlarımı hafif kuruttum. Banyodan çıkıp dolaptan kıyafet almaya gittim. Bugün ilk ders temel danstı. Altıma aldığım siyah eşofmanı giydim. Üzerime ben de önceden bulunan beyaz salaş t-shirtümü. Rachel'ın koluna girdim ve kafeteryaya indik. Yemeklerimizi alıp boş bir yere oturduk. Rachel bugün bayağı şen şakraktı. Nedenini soracak kadar Korece biliyordum artık ama anlar mıydım? Orası ayrı mesele tabii.
Yurdun dışında çok zorlanıyordum. Zaten bilmediğim bir ülkedeydim, bir de kimseyi anlayamayınca her şey sarpa sarıyordu. Herhangi biri soru sorunca yada bir şey söylemek isteyince anlamıyordum. Çalışanlar bir rica da bulunsa anlamıyordum. Bu beni istemsiz üzüyordu. Şu an Korece dersleri bildiğim şeyleri anlattığı için pek bir getirisi de olmuyordu açıkcası.
Neyse, denemekten zarar gelmez.
"Rachel, 왜 넌 그렇게 행복하니까?" Neden bugün bu kadar mutlusun, Rachel? Gülümseyerek ve onun enerjisine uymaya çalışarak sormuştum. Artık ne işe yaramışsa.
Hızlı hızlı ve heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlattı. Ben aradan sadece bir aydır buradayız, bu mutlu olmak için bir sebep, dediğini seçebilmiştim. Gülümseyip yemeyime döndüm. İkimizde bitirdiğimiz de yurda uğramadan hemen dans dersini alacağımız pratik odasına geldik. Dersleri anlıyordum çünkü ben dahil birçok kişinin Korecesi söylenenleri anlayabilecek seviyede değildi. Bu yüzden İngilizce anlatılıyordu.
İçeri girdiğimizde bizim dışımızda birkac kişinin daha gelmiş olduğunu gördüm. Birkaç basit esneme hareketleriyle başlayıp her harekette biraz daha zorlaştırdığım on beş dakika yarım saatlik bir antreman yaptım. Bitirdiğim sırada hoca içeri girdi. Yere oturup bağdaş kurduk. Yaklaşık bir saat dansda dengemizi nasıl sağlamamız gerektiği, ağırlığı nasıl dengeleyeceğimiz, nefesimizi nasıl düzenleyebileceğimiz, dans ederken şarkı söyleme konusunu nasıl daha kolaylaştırabileceğimiz gibi konularda bir ay boyunca bize verdiği tüm konuları kısaca tekrar etti. İçeri vokal, rep ve Korece hocalarımız da girdi.
"Evet, millet! Sıra size anlattıklarımı anlayıp anlamadığınızı pratik bir şekilde göstermede. Buraya geldiğinizden beri geçen zamanda öğrendiğiniz her ayrıntıyı kullanacağınız bir sınav yapacağız. Şimdi size SNSD'nin Into The New World şarkısının bir kısmına hazırladığım koreografiyi öğreteceğim." Vokal hocamız söze girdi.
"Şarkıyı söyleyerek kamera karşısında dans edeceksiniz. Kameraya bakışınız, dans ederkenki görüntünüz ve yansıttığınız hissiyat, şarkıyı söylerkenki sesinizi kontrol yönteminiz..." Korece hocamız araya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For A Dream || Can I Be An Idol?
Fanfiction#Türkidol "Beş eksi bir sıfır eder Sun hee. Biz sen olmadan Five Hearts olamayız." Neler yapabileceğinizi keşfetmeye var mısınız?