Yaklaşık beş gündür EXO ile çalışıyorduk. Buraları fazla anlatmıyorum çünkü heo aynı şeyler oluyordu. Yurt, şirket, partik, yurt, şirket, pratik... Önce bizim normal derslerimiz vardı. Onların da kendi programları tabii ki. Akşamsa altıdan sonra bize eğitmenlik yapıyorlardı. Kendimi bir noktada kötü hissediyordum açıkcası. Zaten kendi programları yeterince zordu. Bir de bize sahne inceliklerini, dans ve vokaldeki püf noktaları öğretmek için çabalıyorlardı. Kendilerini bu kadar zorlamaları beni üzüyordu. Bizim en azından benim bunları öğrenmiş olmam lazımdı ama malum, sadece dört aydır buradayım ve doğru düzgün stajerlik bile yapmadım.
Ayrıca realty programımızın ilk bölümü de yanımlanmıştı. Kırk dakikalık bir bölümdü: yurda gitmemiz, market alışverişimiz ve bir kaç provamızdan oluşuyordu. Ayrıyetten yurtta minik röportajlar da yapmıştık ve onların da bir kısmı vardı. Beklediğimizden daha büyük bir ilgi almıştı. Artık dışarı çıkarken etrafımızda daha büyük bir kitle oluyordu fotoğraf çeken. İstisnasız hepsine gülümsemeye, ilgi göstermeye çalışıyordum ve el sallıyordum. Ama her ne kadar Jong Soo oppa fotoğraf çekmelerini engellemeye çalışsada fotoğraf çekenin artması demek daha güzel görünmemiz gerektiği demekti. Bu yüzden sabah yaptığımız makyajın ağırlığı da artıyordu, maalesef. Halbuki ben makyaj yapmayı pek sevmezdim.
Havalar da iyice ısınmıştı. Ben de artık elli iki kiloydum, bu da kendimi daha özgüvenli hissetmeme neden oluyordu. Giydiğim kıyafetler daha çok yakışıyordu. İncelen yüzüm, bacaklarım ve belim güzelleşiyordu. Saçlarım uzamıştı ve boyası aktığı için artık bal rengi ve turuncu arası bir renk gibiydi. Bana açık renk saçın daha çok yakıştığını fark etmiştim. Ama kilo verdiğim için de çokca saçım dökülüyordu ve bu yüzden kuaförüm sürekli şampuanımı değiştirmek zorunda kalıyordu. Ona rağmen hayatımda ilk defa, güzel olduğumu gerçekten hissediyordum.
Akşam yemeğimizi de yedikten sonra tekrar pratik odamıza döndük. EXO gelmeden önce eğlenerek biraz ısınma hareketleri yapmaya karar verdik. Her şey güzel ilerliyordu. Üyelerimle aramız çok iyiydi. Kısa sürede bir aile olmuştuk. Birbirimizi çoğu zaman tamamlıyorduk. Bu iyi hissettiriyordu. Ait olduğum yerdeymiş gibiydim. Her ne kadar hala yeterince iyi dans edemesem de... kareografide hata yapmıyordum ama dans ederken kendime güvendiğim de söylenemezdi. Bu yüzden dans da estetik durmuyordu ve endişeli olduğum bariz bir şekilde belli oluyordu. Hareketlerim akıcı değildi, hareketlerin zamanının gelmesini bekliyordum ve bu belli oluyordu. Özellikle videolu pratik yaptığımızda hatalarım tamamen gün yüzündeydi. Bu videoyu üyelerim ve EXO izleyince gerçekten utanıyordum. Daha iyisini yapmak için çabalarım sonuna kadar devam ediyordu tabii ki. Pes etmeyi düşünmüyordum bile. Buraya kadar gelmiştim sonuçta ama bazen hiçbir şeyin değişmemesi moralimi çok bozmuyor değildi.
O esnada belimi esnetmek için el parmaklarımı ayak parmaklarıma değdirmeye çalışıyordum. Bacaklarımı arkasındaki gerilimin acısı beni öldürüyordu ama yine de May unnie daha çok esneyebilmem için belimden ittirmeye devam ediyordu. Acıdan çığlık attığım sıra da kapının açılma sesiyle panikle dikleştim ve içeri giren Suho, Chanyeol, Kai ve Chen'in önünde eğildik.
"Size bir süprizimiz var, kızlar." Suho'nun lafıyla sevinçle zıplamaya başladık. İçimdeki küçük kıza engel olamayıp Junmyeon oppanın yanına şirin bir tavır takınarak gittim. Üyelerim de bunu bekliyormuş gibi beni takip etti.
"Bize ne süpriz yapıyorsunuz? Hadi söyleyin."
Chanyeol'un kıkırtısını duydum ve ona döndüm. Gülümseyerek bana bakıyordu. Tek gözünü kırptı ve benden başka yöne döndü. Anlık bir kalbim durdu. Cebinden beş tane kağıt parçası çıkardı.
"Üç gün sonraki EXO konseri için hepinize birer bilet."
"YOK ARTIK!!!"
Heyecanıma yenik düşüp birden kendimi, kollarımı Chanyeol, pardon Chanyeol oppanın, bunu hatırlamak neden bu kadar zor ki, boynuna sarmış şekilde buldum. Ne yaptığımın farkına vardığımda artık çok geçti. Ölüm fermanım hazırdı ve imzayı çokdan atmıştım. Hem de kendi kanımla. Belimde ellerini hissedince yine panikledim ve hızlıca ellerimi çekip yüzüne bakmadan hiçbir şeyden haberi olmayan ve sevinçden havalara uçan üyelerimin yanına gittim. Stresten parmaklarımla ve saçlarımla oynuyordum. Ama maalesef merakıma yenik düşüp başımı hafif kaldırarak Chanyeol'ün yüzüne baktığımda ponçik bir gülümsemeyle, yanaklarını sıkasım vaağğğrr, bana baktığını gördüm. Minik bir gülümsemeyle başımı geri indirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For A Dream || Can I Be An Idol?
Fanfiction#Türkidol "Beş eksi bir sıfır eder Sun hee. Biz sen olmadan Five Hearts olamayız." Neler yapabileceğinizi keşfetmeye var mısınız?