0.6 - Oyun

3.9K 243 59
                                    

"Dostum, çok şanslısın. Michael Clifford'dan bahsediyoruz. O mükemmel." 

Liz'e olayı binlerce kere açıklamam rağmen hala bunu söylemekte diretiyordu. Tamam ilk önce bende şaşırmıştım ama Michael açıklamayı yapınca rahatlamıştım. 

"Pier, bana öyle bakma. Tanrım tamamen yanlış anladın. Gerçi bende böyle aptal bir cümle duysam aynı tepkiyi verirdim. Dur bak açıklıyorum. Numaradan sevgili olacağız. Bu sayede Luke kıskançlıktan ölecek. Oyuncaklarını bile paylaşmayan adam seni eğer gerçekten seviyorsa hiç mi hiç paylaşamaz." 

Onu kabul etmemin nedenini hala anlamamıştım. Sanırım Michael'ın hevesini kırmak istememiştim ve Luke gerçekten ne tepki verecek merak ediyordum. Liz, anlamsız bir şekilde iksirin neden işe yaramadığını düşünüyordu.

"Bence işe yaradı. Ama o benden çok fazla nefret ettiği için o kadar da etkili olmadı. Tanrı aşkına Luke kime kör kütük aşık olur ki?" diye söylendim. Liz beni onayladı ve telefonu kapatarak sabah kahvaltısını yapıp okula gitmek için aşağıya indim. Annem dün gece ne olduğunu fazla sorgulamadı. Yani Michael yardımcı oldu ve çok saçma bir neden ortaya attı. Araba yıkatırken camlar açılmış ve işte durum bu, gibi bir cümle kurmuştu. Yüz ifadesindeki ciddiyet ve annemi inandırması beni güldürmüştü. Annem kolay kolay her şeye inanmazdı ama galiba Michael'ın insanları etkileme gibi bir özelliği vardı. Filmlerde olsaydık bu teorim doğru olabilirdi ama burası bir film değildi. Kahvaltıda bana Michael'ın çok iyi bir çocuk olduğunu ve yemeğe davet etmem gerektiğini söyledi. Annemin bir medyum olduğundan şüphelenmeye başladım. Sadece biraz konuşmuşlardı ve annem Michael'ı ideal sevgili konumuna sokmuştu. Hem de onun renkli saçlarına rağmen. Bunu ona söylediğimde "İçindeki renkler dışına vurmuş." gibi anlamsız bir cümle kurmuştu. Onun artık benim annem olmadığını düşünürken kapı çaldı. Demek ki karşımdaki kadın bir uzaylı ve kapıdaki de gerçek annem. Ağzıma kocaman bir peynir atıp kapıya gerçek annemi karşılamaya gittim. Annem saçlarını maviye boyatmıştı ve Michael Clifford'a dönüşmüştü. Annem gerçekten Michael'a aşık olmuş olmalı. Bu kadar saçmalamanın yanlış olduğunu anlayıp Michael'a elimle içeriye geçmesini işaret ettim. 

"Sana da günaydın günışığım. Ağzına kendin kadar peynir almayı nasıl başardığını merak ediyorum. Neyse sonra anlatırsın. Günaydın Bayan Martinez. Bugün enfes görünüyorsunuz." 

Michael içeriye geçip kahvaltı masasında yerini aldığında annem küçük bir kıkırtı ortaya attı. Anne sen evlisin farkında mısın? Babam bunu görse eminim annemi tımarhaneye kapatırdı. Şu an annemin bakışlarına bakarsak bende annemin oraya kapatılmasına itiraz etmezdim. Kaç yaşındayım bir kere bile bana böyle bakmadı. Bıraksam Michael'ı şeker niyetine yiyecek. Ağzımdaki peyniri yutup çantamı aldım ve salamı ağzına atmaya çalışan Michael'ın kolunu kapıp kaldırdım. Michael "Hey, hüy, ama salam" diye yakınmaya çalışırken onu duymazdan geldim ve anneme hoşçakal dedikten sonra kapıdan çıktık.

"Tanrım. Pier. Salamım ile arama girdin. Şimdi seni salam olarak yemem gerekecek."

Annemi şimdi anlayabiliyorum. Michael, çok şirin bir çocuktu. Başka biri bu cümleyi kursa çantamla onu öldüresiye döverdim. Düşüncelerimden beni Michael'ın sesi ayırdı.

"Ciddiyim. Şimdi sabah sporu için benden kaçman gerekecek. Okula kadar salamcık. Eğer yakalarsam yerim."

Ona gülerken koşmaya başladım. Michael da arkamdan koşuyordu. Lanet olsun çok iyi koşuyordu. Erkeklerin kızlardan daha hızlı olduğunu bir kenara not etmem gerek. Yada Michael'ın benden hızlı olduğunu. Biz yolda koşarken bir sürü kişi bize dönüp baktı. Gülmemi durduramıyordum çünkü bu çok fazla komik bir andı. Okulun bahçesine girdiğimizde yavaşladım ve Michael bana sarılarak yakaladı.

Love PotionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin