"Burada ne kadar çok gezecek yer varmış. Rahat bir hafta buradayız desene."
Luke, elindeki broşürü incelerken, ben sadece onun bu ciddiyetine şaşkınlıkla bakıyordum. Bir hafta buradayız da ne demek? Ben buradayım ama o burada kalamazdı. Ben ondan kaçarken onun gelmesi yeterince sinirimi bozmuştu. Gidilecek yerleri işaretlemek için cebinden bir kalem çıkardı ve ağzıyla kapağı açıp mırıldanarak yerleri işaretlemeye başladı. Dişlerinin arasındaki kalemin kapağı fazlasıyla ilgimi çekmişti ve gözümü oradan ayıramıyordum. Bakmadan hipnoz etme yöntemi vardı ve ciddi anlamda piercing, kapak, dişler ve dudaklar dörtlüsü arasında kalakalmıştım. Ağzından çıkmaya çalışan tek bir mırıltıya bile odaklanamamıştım. Şu an karşıdan nasıl göründüğümüz umurumda değildi ama biraz daha böyle bakmaya devam edersem beni fark edecek ve sürekli dalga geçecekti. Ben gözlerimi ayıramayınca başını broşürden çevirip bana baktı ve kapağı tutan ağzında bir tebessüm oluşur gibi oldu. İlgi odağım kapaktan çıkıp onun az çok belirginleşen gamzesine takıldı. Tam çukur oluşmamıştı, çünkü kapak yüzünden gülemiyordu ama bu hali bile fazla kusursuzdu. Bakışlarımı gözlerine çevirdiğimde bana göz kırptı ve elindeki kalemi ağzına götürüp kapağını kapatarak cebine yerleştirdi ve broşürü de arka cebine sokarak kolunu bana attı ve ben itiraz edemeden çekiştirmeye başladı.
"Eyfel'e en son gidelim diyorum. Notre Dame Katedrali'ne gidelim önce."
Kendimi kolundan kurtararak kollarımı birbirine bağlayarak ona döndüm. Ellerini ceplerine yerleştirip masumca bana baktı. Ufak bir tebessüm verdikten sonra bakışlarını ayaklarına çevirdi. Ona ne diyeceğimi biliyordu ve her zamanki gibi cazibesini kullanarak benden merhamet bekliyordu. Onun bu yüzüne kanamazdım. Bakışlarını ayakkabılarından çekip mavi gözlerini yeniden bana diktiğinde bir adım geri çekilip yutkundum. Sanırım gözleri bile fikrimin değişmesi için yeterliydi.
"Luke, senin gitmen gerek. İşleri zorlaştırıyorsun ve ben geri dönmeyeceğim."
Bunları söyledikten sonra hemen arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Arkamdan geleceğine emindim ama en azından bunun tersi olmasını istemek için küçük bir umudum vardı. Ama Tanrı her zamanki gibi beni dinlemiyordu. Luke arkamdan özellikle yüksek bir sesle bağırmaya başladı. Ne yaptığını anladığımda şaşkınlıkla ona döndüm.
"Hey millet. Ben Luke Hemmings. Şimdi beni terk etmek üzere olan sevgilim için bir şarkı söyleyeceğim. Lütfen buraya gelebilir misiniz?"
Onun bu çağrısına neredeyse yoldan geçen herkes durmuştu. Luke, kalabalığın ortasında kayboldu. Onu görmek için boyum yetmiyordu ve ismimle beni çağırdığı için insanları yararak onu görmeye çalıştım. Gitar sesi duyduğumda onun karşısına gelmiştim. Hangi ara kendine bir sokak sanatçısı bulduğunu ve onun gitarını aldığını anlamamıştım. Aslında Luke'un gitar çalıp, şarkı söylediğini de bilmiyordum. İşin en korkunç yanı ise benim, olmayan Fransızcamla dalga geçer gibi, şarkıyı Fransızca söylemesiydi. Dediklerinden tek kelime bile anlamıyordum ama etraftaki herkes Luke'a hülyalı bakışlar atıyordu. Etkilendikleri çok açıktı ve bu durumda, burada fazlalık gibi duran bendim. Etkilenmiş gibi yapmayı da beceremiyordum. İnsan bilmediği bir dildeki şarkıya ne kadar etkilenebilir ki? Kollarımı göğsümde kavuşturup, Luke'u izlemeye başladım. Uzun boyuyla o küçük tabureye oturmuş olması çok komikti. Bununla ilerde dalga geçebilmek için kayıt altına almak isterdim ama kadının biri yanımdan beni dürterek "Anlamıyorsan bile dinle. Müziğin dili yoktur." dediğinde başımı sallayıp Luke'a odaklandım. Tanrı aşkına kadın gerçekten de haklıydı. Luke, bunu anlamamam için yapıyordu. Meraktan çatlayıp, ona sormam için bunu yaptığı çok açıktı. Ona sormamak için her şeyimi verirdim ama yaptığı işe yaramıştı ve ben şarkının sözlerini çok fazla merak ediyordum. Luke'a iyice odaklandığımda sesinin büyüleyici olduğuna kanaat getirdim. Kusursuz bir sesi vardı ve ben bunu daha şimdi öğreniyordum. Arada gülümseyerek bir şey söylediğinde çevredeki kızların hepsi iç çekti. Ben saf saf bakarken Luke'a odaklanan tüm kızlar kendinden geçmişti. Luke, başını kaldırıp bana göz kırptı ve son sözleri söyleyip şarkısına son verdi. Gitarı, yanında duran çocuğa teslim edip teşekkür etti ve ayağa kalktı. Hipnozun etkisinden çıkan herkes bir anda Luke'u alkışlamaya başladı. Yanımdaki kadın beni yeniden dürterek "Seni bu çocuktan daha iyi kimse sevemez. Güven bana." dedi ve ilerleyerek onu tebrik eden kalabalığın arasına karıştı. Ben hala kollarım bağlı bir şekilde, olduğum yerde dikiliyordum. Çevredeki kızlar bana dik dik baktığında rahatsız olduğum için adımlarımı Luke'un bulunduğu yere çevirdim. İnsanları ikinci kere yarma girişimimden sonra düşmekten son anda kurtulup Luke'un koluna tutundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Potion
Fanfikce"İzninle, zorla da olsa kalbine girmek istiyorum." Başlangıç tarihi: Ağustos 2014 Bitiş tarihi: Ocak 2015