Yorganı başıma çekip karşımdaki varlığı yoksaydım. Ama o hala benimle uğraşmaya devam ediyordu. Yorganı çekmeye çalıştığında son gücümle bunu engelledim. En sonunda pes ettiğinde derin bir nefes aldım ve başarımı kutlamak için yorgandan başımı çıkardım. Üstüme bir ağırlık çöktüğünde küçük bir çığlık attım ve yorganı yeniden yüzüme çektim. Ama yüzüme değen renkli saçlar yorganıma kapanmamı engelliyordu.
"Hasta numarası yapamazsın. Sana tam bir hafta boyunca hasta bakıcılığı yaptım. Bir ödülü hak ediyorum." dedi Michael ve eliyle yüzümü görüş alanına soktu. Onun yeşil gözlerini ve burnuma değen burnunu gördüğümde nefesimi tuttum. Sanırım bir süre sonra öleceğim ve mezarıma "Michael Clifford ve onun lanet olası tatlılığı yüzünden öldü." yazacaklar. Vasiyetime de "Luke Hemmings gidip kendini becersin." yazacağım. Michael, bir tutan saçımı alıp buklesini elinde döndürdü ve aklına gelen fikirle gülümsedi. "Seni neon yapacağım bebek. Bu gece herkes bize hayran kalacak." dedi ve burnumun üstünü öpüp üstümden kalktı.
"Ben hastayım Michael." dedim ve bana dönmesini bekledim. Sinirlendiğini düşünerek yüzümü yeniden yogana gömdüm ve onun kıkırtısını duydum. "Aşkım ilgi istiyorsan bana söylemen yeterliydi. İlla ki kendini hasta etmene gerek yoktu. Şimdi gidiyorum bir saate gelirim. O zamana kadar kalkıp kahvaltı ve banyo yap." dedi ve göz kırpıp odadan çıktı.
Luke, bana dünyanın en saçma şekliyle duygularını açtığı günün ertesi sabahında kendimi yataktan kaldıramamıştım. O kadar rüzgarda hasta olacağım çok belliydi. Ayrıca hala içindeki tüm kaba halini kullanıp bana ceketini de vermemişti. Gerçi ceket yerine gömleği olduğunu sonra fark etmiştim ama sonuçta donan yine ben olmuştum. Hastalığım boyunca beni hiç aramamış olması da beni endişelendirmişti. Hesapladığımda yaklaşık iki haftam kalmıştı ve ondan sonra mezar taşımı mutlaka hazırlamalıydım. Bu bir hafta hiç okula gitmemiştim ve ben gelmediğim için Michael da okulu asmıştı. Her gün Luke'un bu salak davranışı için sinirle köpürüyordu. Lizzie, Luke'un ilk zamanlardaki gibi etkilenmeyeceğini düşünüyordu. Aslında Luke zaten pek de etkilenmişe benzemiyordu. Bazen sadece fazla romantik oluyordu ve ben onun bu yönünü hiç görmemiştim. O zamanlarda iksirin etkisi olduğunu anlıyordum. Çünkü gözleri mavinin biraz daha koyu tonuna dönüyordu ve ben bunu o gün fark etmiştim. İksirin bu denli bir görünüş değişikliğine sebep olması beni biraz germişti. Bir ara kadının yanına gidip iksirin etkilerini iyice öğrenmem gerekiyordu. İç sesim bunu da önce yapmam gerektiğini bana haykırırken yataktan fırlayıp kalktım ve banyoya koştum. Sıcak suyu açıp ılıştırmaya çalıştığımda aklıma bu hafta yaşadığım yüz kızartıcı anıyı anımsadım.
▼▼
"Efendim? Soğuk su mu?. İşe yarar mı gerçekten? Ailesi sabah dönebilecek. Dışarıda çok fazla yağış var. Tamam. Evet. Sabah olur gelirseniz sevinirim. Tamam.. Soğuk su.. Anladım.. Teşekkür ederim.. İyi günler."
Michael'ın ne hakkında konuştuğunu anlamamıştım ama gözümü açacak bile halim yoktu. Michael, yanıma gelip oturdu ve elini alnıma dokundurdu. Ardından çekmeceyi açıp içinden ateş ölçeri çıkardı ve dudaklarımın arasına yerleştirdi. Telefonu çaldığında kendimi uykuya teslim etmeye çalıştım ama Michael'ın sinirli sesi buna engel oldu.
"Senin arkanı topluyorum salak herif. Ne akla hizmet onu öyle bir yere götürürsün? Hem de bu havada. Bünyesi hastalığa yatkınmış zaten. Ateşi var tamam mı ve bunların hepsi senin yüzünden. Şimdi kapatıyorum ama ona bir şey olursa cehennemde bile olsan gelir seni bulurum."
Kimle konuştuğunu bilmiyordum ama dediklerinden Luke olduğunu anlamıştım. Elimi kaldırdım, ışık hızıyla elimi kavradığında diğer eliyle ateş ölçeri çıkardı. "Lanet olsun gittikçe artıyor. Pekala prenses. Şimdi banyo yapacağız." dedi ve beni kucağına aldı. İtiraz etmeye çalıştığımda öksürük krizine girdim ve başımı Michael'ın göğsüne yasladım. Michael, küvete girip oturdu ve kucağına beni oturttu. "Daha sonra yüzüme bakamazsın diye geceliğini çıkarmıyorum." dedi sonra tshirtünü çıkarıp küvetin dışına attı. Su dolarken ayaklarıma değen soğukluk ile titredim. Michael, bacaklarını araladığında kendimi soğuk küvette buldum. Su daha fazla vücuduma değdi ve ayaklarımı kendim doğru çekip toparlanmaya çalıştım. Su daha da yukarıya çıktığında titremem şiddetlendi ve ağlamaya başladım. Ardından saçlarım bir el sayesinde tek omzumda toplandı ve iki kol bedenimi sardı. Diğer omzumda bir çene hissedince titrememi yavaşlatmaya çalıştım. Ama ağlamaya devam ediyordum. Michael, kolunu çekti ve musluğu kapatıp yeniden bana sardı. Onun hiç titrememesi beni şaşırtmıştı. Hıçkırıklarım Michael sayesinde dindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Potion
Fanfiction"İzninle, zorla da olsa kalbine girmek istiyorum." Başlangıç tarihi: Ağustos 2014 Bitiş tarihi: Ocak 2015