İki hafta sonra...
"Tanrım! Burada böyle yatmaya devam mı edeceksin? Seni görmekten içim daraldı." Yoongi yatağında yan dönerek Seokjin'e baktı. Elindeki romanı tavana doğru kaldırmış yattığı yerden okuyordu. Yorgana sarılmış, elleri üşümesin diye de eldiven geçirmişti. Buradaki tek problem ise ilkbahara girmiş olduklarıydı.
"Beni görmekten sıkıldıysan sen dışarı çık, Doktor Oktopus." Bir sayfa çevirdi çizgi romanından.
"O zaman da bok beyinli Taehyung peşimi bırakmıyor, yok Seokjin nasıl, yok Seokjin ne yapıyor. Şu yurda geldin geleli sıçtın tüm yaşantıma. Bir kez konuş da şu çocukla başımın içine etmesin." dedi Yoongi yatakta tepinerek.
"Ben kendimi arıyorum, Yoongi. Şimdi sessiz ol." Seokjin hâlâ okumaya devam ediyordu.
"Bana bak pe#*%)*%# insan, seni yemin ederim çok fena döverim. #%?!%* git şuradan sinirlerimi bozma." Yoongi tam anlamıyla çıldırıyordu.
"Gitmem," dedi Seokjin. "Sen git. Hem ne bu beni gönderme telaşı? Düne kadar bir şey demiyordun?" Gözleri aydınlanmayla parladı. "Yoksa?"
Yoongi çıldırmaktan vazgeçip çocuğa baktı. "Yoksa ne?"
Seokjin sırıttı. Kaşlarını kaldırıp indirdi ve darbeyi vurdu. "Sevgilini mi atacaksın odaya?"
Yoongi kaşlarını çattı. "Tabii ki hayır! Tanrım, sevgilim yok ki benim!"
"Ah tabii, bilmez olur muyum? Geçen gün şu B sınıfındaki kızla kesinlikle hiç sevgili gibi gözükmüyordunuz. Çok haklısın."
"Aptal," dedi Yoongi gözlerini devirerek. "Örümcek Adam maketiyle siz, sevgiliyi geçtim evli gibi gözüküyorsunuz. Bana çamur atma."
"Çünkü biz gerçekten evliyiz," dedi Seokjin romanı komidine bırakarak. "Hollanda'da evlendik geçen yaz."
Yoongi tek kaşını kaldırdı. Bu çocuğun her şeyi yapabileceğine inanıyordu, ama bu kadar ileri gitmiş olduğunu düşünmek istemiyordu. "Ciddi misin?"
"Hayır tabii ki, daha yaşım kaç başım kaç. Annem de izin vermedi." Seokjin gece bir şekilde gizlice yurda soktuğu ve dolabının arkasında sakladığı makete özlemle baktı. Kesinlikle onunla uyumayı özlemişti.
"Her neyse, şimdi defolup gidecek misin?"
"Yatağımda bir halt yapmayın, gelince çok fena bozuşuruz." dedi Seokjin dışarı çıkmaya karar vererek. "Daninoları bitirirseniz," orta ve yüzük parmağını bileğine doğru büküp ağ atıyormuş gibi yaptı. "Ölürsünüz."
Dolaptan bir tişörtle kapri aldıktan sonra banyoya girdi.
Yoongi milyonuncu kez gözlerini devirdi. Şu iki haftada Seokjin'in 'kendini bulma'larına katlanmış, Seokjin'e yardım ederek onun evindeki maketi buraya kadar getirmiş, yurttaki minik buzdolabını danonelerle doldurmuştu.
Neden bu kadar çok şey yaptığını bilmiyordu. Normalde fazlasıyla üşenir, homurdanıp geçerdi. Belki de Taehyung'un yaptığı haltları düzeltmek istiyor ve Seokjin'in ona yaptığı güzellikleri karşılıksız bırakmak istemiyordu.
Taehyung kaç kere Seokjin'le konuşmak istemişti ama Yoongi ona onun 'kendisini bulmaya çalıştığı' hakkında bir şeyler zırvalamıştı.
Mesaj da atmıştı tabii ama mesajları hep tek tik kalmıştı Taehyung'un. Bu yüzden sürekli onu merak edip durmuştu. Okulda çok kez karşılaşmalarına rağmen Seokjin onu gördüğü anda ters yöne dönmüş ve ortamı terk etmişti. Aynı sınıfta olmalarına rağmen bir kere bile konuşamamıştı onunla. Yoongi izin vermemişti. Ama şimdi kavrıyordu ki Yoongi, bu ikisinin arasını kısa bir sürede yapması gerekiyordu çünkü Seokjin'in geceleri dışarı çıkıp deli gibi ayağına giydiği terliğiyle konuşması canını sıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Amazing Eklembacak | taejin texting
FanfictionMahallenin dost canlısı, sevecen, akıllı ve zeki örümcek adamını canı gönülden, tüm benliğiyle seven bir eklembacak Seokjin, lisenin son yılında sınıf arkadaşı Kim Taehyung'a mesaj atar.