"Sanırım senden dilemem gereken bir özür var." dedi Taehyung banka oturarak. "Düşünmeden konuşup akılsızlık ettim. Özür dilerim."
Banktan kalkıp gitmek istese de bunun gerçekten 'çocukça' olacağını düşünüp vazgeçti. Konuşmanın vakti gelmişti. Seokjin başını ondan çevirip ellerine baktı. "Problem değil. Dediklerinde haklıydın."
"Hayır, haklı değildim. Sadece sinirle birkaç saçma cümle söyledim. Ama gerçekten üzgünüm Seokjin. Özür dilerim."
"Tamam Taehyung. Problem değil dedim. Özrünü kabul ediyorum."
"Madem şimdi kabul ettin, neden iki haftadır beni görmezden geliyorsun?" Taehyung, Seokjin'le göz göze gelmeye çalışıyordu ama çocuk gözlerini ellerinden henüz çekmemişti.
"Görmezden gelmiyorum. Görmezden gelsem, seni umursamazdım. Ama senin varlığının tamamen farkında olarak senden kaçtım." Seokjin o acı yumrunun boğazındaki yerini bulduğunu hissetti. "Suçlu hissettim Taehyung. Seni rahatsız ettiğimi düşündüm, saçmaladığımı, kendimi sevmediğimi dahi düşündüm. Dediklerinden sonra yüzsüzlük edip seninle konuşamazdım."
"Tanrım! Seni böyle hissettireceğimi düşünemedim. Tam bir aptal olmam gerekli."
"Tamam sana içimden birçok kez küfretmiş olabilirim ama kendine aptal deme. Sinirlenince herkesin ağzından söylemek istemeyeceği şeyler çıkıyor."
"Hayır Seokjin, bu bir sebep olmamalı. Birisini üzmek bile yeterince kötü. Kendimi gerçekten kötü hissediyorum. Beni affetmen için ne yapabilirim?" Taehyung'un içindeki suçluluk duygusu gittikçe büyüyordu çünkü üç yıldır neşeli gördüğü bu çocuğun dudaklarının yukarı kıvrılmaması kendisini çok büyük bir halt yediğini kabul etmeye zorluyordu.
"Bir şey yapmana gerek yok Taehyung. Özürünü kabul ettim ve seni affettim."
"Ya, şunu söylemekten vazgeç. Gözlerime bakmıyorken söylediklerine inanmam."
Seokjin aniden başını kaldırıp gözlerini diğerininkilerle buluşturdu. İçinde bir şeyler kırılırken boğazındaki yumru gittikçe büyümüştü.
O kadar uzun zaman geçmişti ki gözlerine bakmayalı kendini yabancı hissediyordu onlara. Yüzünde gezdirdi gözlerini. Hiçbir detayı değişmemişti. Burnunun ucundaki ben hâlâ oradaydı ve Seokjin'de onu gördüğü anda öpme hissiyatı oluşturmuştu. Kirpikleri ok, kaşları yay gibiydi, Taehyung bakışlarıyla kalbine bir ok atmıştı.**
İçindeki doyumsuz his, gözlerinin biraz daha gencin yüzünde dolaşmasını istese de bakışlarını yeniden gözlerine getirdi. Kalbini hızlandıran birkaç cümle söyledi sonra. "Seni affettim. Özür dilemene gerek yok."
Taehyung içindeki ağlama dürtüsüne karşı koymaya çalışarak onun gözlerine baktı derince. Gözleri parıl parıldı.
Kendisine inanamıyordu. Bir sevgilisi, sevdiği kız vardı ama bu erkek çocuğunun gözlerinde kaybolmaktan kendini alamıyordu. Sanki, sanki milyonlarca yıldız ona gülümsüyordu orada. Kendisine kavuşmak isteyen bir sürü yıldız var gibi hissetmişti.
Gözleri hissettiği duyguların yoğunluğundan dolarken ellerini yüzüne kapadı. Aptalın önde gideniydi.
Seokjin şaşkınlıkla karşısındakine baktı. Ağlamasını beklemiyordu. Asıl ağlaması gereken kişi kendisiydi üstelik!
"Hey, niye ağlıyorsun? Burada ağlaması gereken kişi benim."
"Çünkü sen beni affetmedin. Senden çok özür diledim ama kabul etmedin. Seni üzdüğümü bilmek kalbimi acıttı." Taehyung kendisini bir bebek gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Amazing Eklembacak | taejin texting
FanfictionMahallenin dost canlısı, sevecen, akıllı ve zeki örümcek adamını canı gönülden, tüm benliğiyle seven bir eklembacak Seokjin, lisenin son yılında sınıf arkadaşı Kim Taehyung'a mesaj atar.