"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum."
"Yine unutacak mıyım?"
"Hayır."
"Yalancı."
Dudağını dudağıma değdirdi, soğuk ve sıcak iki demirin ısı alışverişi gibi dudaklarımızdan ısı alışverişi geçiyordu. Yanaklarımdan hızlıca kayan su damlacığı eline düştü, "Ağlama."dedi fısıltıyla. "Hiç bitmesin..."dedim onu umursamayarak.
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum."
İkimiz de ağlıyorduk. O; ne kadar dik durmaya, bir evin direği, bir evin babası gibi güçlü kalmaya çalışsa da sonunda kendini bırakmıştı ve ağlıyordu. İkimiz de ağlayıp sevişiyorduk ve bu... Kolumda akan kanın bile titremesine sebep oluyordu.
Yüzünü avuçladım, "Uzaklara gidecektik... Neden böyle oldu?"dedim titreyen sesim ile. Yüzünü yüzüme yasladı. İki parmağı ile boşta kalan karnımda daireler çizmeye başladı, "Sen bir mucizesin. Öyle bir şey yok."dedi. Güldüm, bunun sebebi söylediği söz değildi.
Karnımda olan parmakları ortama romantik hava katması gerektiği için oradaydı. Ama beni sadece gıdıklıyordu. "Neye gülüyorsun?"deyip şaşkınca bakındığında, gülmeyi yavaşça bıraktım, başka yerlere baktım. Ardından dudağımı içine çevirdim. Dudaklarımı büzüp, "Bilmem."deyip onu kendime çektim.
Altıma aldığımda üzerine çıktım, pantolonunu çıkarttım, boxer'ını sıyırdığımda, "Bunu hep görmek istiyorum."dedim. "Bunu hep göreceksin."dedi kendine emin bir şekilde. Bu ortama biraz ciddiyet kattığında elimin altında olan penisini avuçladım ve sıkarak ovuşturmaya çalıştım.
Gülerek arkasına doğru sürtündü ve rahatlamaya çalıştı, "Rahatla."dedim fısıltıyla. "Hayır."dedi titreyen sesiyle. Ardından hafif tüylenmiş kolunu gözlerinin üzerine koydu.
Yaptığım oyunu bıraktım ve üzerine tamamen uzandım, "Ağlama. Ölmeyeceğim."dedim. Ondan daha önce durumu kabullenmiştim. Biraz fazla hızlı kabul etmiştim ama... Bu bizim son seximiz olabilirdi. O yüzden burada bırakamazdım.
Kolunu kaldırıp yanaklarını öptüm. Ardından dudağına küçük bir öpücük bırakıp ayrıldım, "Ne kadar zaafımı bulmuşsun. Göster bakalım."dedim.
Gökyüzü mavisi gibi, rahatlatıcı bir his hissettiğimde, "Aman Tanrım!" Diye inledim. Neler olduğunu anlamak istedim. Gözlerimi açmaya çalışırken, tıpkı gıdıklanmanın verdiği o naif hoş hissi defalarca yaşıyordum. Dudaklarımda kalan, daha doğrusu ne zaman kaldığını bilmediğim şekerimsi tadı yalamaya başladım, "Mh~"derken ne yaptığını sonunda fark ettim.
İşaret ve orta parmağını birleştirmişti ve kızlığıma sürtüyordu. Ama arka tarafları değil, ön taraflara yapıyordu. Bu o kadar, "Mükemmel..."ki. "Mükemmel. Deva~am et!"sesim titriyordu. Bir süre sonra gördüğüm tek şey, tavanda sallanıp duran avizeydi.
Avize sallanmıyordu. Bu bendim," Oh! Jungkook!"diye çığlık attığımda kızlığıma eğilmişti ve yalamaya başlamıştı. "Oh!"diye bağırdığımda beni sırt üstü yatırdı ve dudaklarıma uzanıp uzun uzun öptü. Yanağıma bir damla yaş düştü. Buna dayanamadığımda çenem titrememeye başladı, ağlamamak için kendimi tuttum.
Kendimi tutmam yüzünden ona karşılık verememiştim. O da benden ayrıldı ve aletini kızlığımın üzerine sürttü. Dudaklarımı birbirine bastırdım.
Oh.
Bu.
Fazla.
İyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DADDY'S MİLK | SNAEKR
FanfictionDuşakabine girdiğimizde; sakin ve olgunca su sıcaklığını ayarlamaya başladı. Onu inceliyordum, "Altın şapkalı Jungkook."dedim. Sonunda suyu ayarladığında, fıskiyeden su tepemizden, tırnağımıza akıtıyordu. "O ne demek?"dedi. Koyu kahverengi gözleri ü...