Gri Na'nın ağzından:
Gözlerimi araladığımda, Jungkook yanımda yatıyordu. Yatak... Tanıdıktı. Hâlâ dağ evindeydim. Peki, ya olan düşüşüm, birer rüya mıydı?
Kafamı çevirip baktığımda serumu gördüm, ardından kollarımda ki sargı bezlerini... Dudaklarımı aralıyıp, "Jungkook..."dedim mırıltıyla. Duymadı. Ardından etrafıma bakındım. Yine işler mahvolmuştu. Çok saçmalanmıştı üstelik. Bir gün kavuşup on gün eziyet görüyorduk. Kesinlikle hayatımız bir film olsaydı insanlar şu an kusuyorlardı.
Bir ara cidden kafayı yiyip, ondan bir çocuğum olmasını istemiştim. Cidden kafayı yemiştim. Ve iyi ki öyle bir şey yapmamıştım yoksa çocuk şu zamana kadar on kez düşmüştü.
İç çektim. Ardından, ağrıyan elimi Jungkook'un yüzüne koydum. Yavaşça okşadım, "Jungkook..."dedim mırıltıyla. Ne zamandan beri uyuyordum, bilmiyorum. Gözlerini aralayıp tebessümünü gösterdi. İç çektim, "Ne zamandan beri uyuyorum?" Dedim. Ardından gıcık tutan boğazımı temizlemek için öksürdüm. "Bir gün olmadı."dedi yüzünü ovuşturarak.
"Neden hastaneye gitmedik?" Dedim. Ama bunu düşünmeden demiştim. 'pat!' diyerek ağzımdan kaçmıştı. "Çünkü... Sadece kanaman vardı. Onu da durdurduk."dedi. Ardından yataktan ayağa kalktı, "Jimin'e haber vereyim."dedi. Gülümsedim, "Aranız düzeldi mi?"dedim. Gülümsedi, "Evet."dedi. Sonra odadan çıktı.
Yaralarımın derin olamaması, büyük bir şanstı. Jimin ile Jungkook, barışıp anlaşmışlardı. Artık ölsem de üzülmezdim. Şimdi tek yapmam gereken, bana bunu yapan yalancı Lara ile konuşmaktı. Ardından bu dağ gezisine bir son verip evde tek başına bekleyen Jin'in yanına gitmekti.
Yerimde doğruldum. Vucudum sızlıyordu ama daha kötülerini yaşadığım için artık normaldi. Canım acımıyordu bu yüzden yerimden, kalkıp, odanın içinde biraz gezindim. Üzerimde ki kıyafet değişmişti. Jungkook üzerimi değiştirmiş olmalıydı. Tanrı bilir aklından neler geçiyordu.
Güldüm. Odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Karşımdan gelen bir kızı durdurdum ve Lara'nın odasının olduğu yeri öğrendim. Kızın bahsettiği odaya gelince, kapısını pat diye açıp içeri girdim. Ayak parmaklarına oje sürüyordu. Beni görünce bir an kalp krizi geçirdi. Sonra, "Uyanmışsın." Deyip işine devam etti. Dişlerimi gıcırdatmaktan nefret ederdim ama yine yapıyordum. Tekli koltuğuna oturup ona baktım. Rahatça arkama yaslanıp gevşedim. ''Lara isminden nefret ederim.'' dedim. Bana bakıp güldü, ''Ee?'' dedi. ''Merak etmiyor musun?''dedim. Kafasını olumsuz anlamda salladı. ''Lara... Bunu dediğimde veya duyduğumda... İçimden bir parça kopacak gibi oluyor. Korkuyorum.''dedim.
Ojesini bitirdi, biraz da üzerine üfledi hatta. ''Öyle olacaksın. Ayağını denk al.''dedi. Yerimden yavaşça kalktım, ''Unnie... Lütfen bana kızma... Hem neden kızıyorsun ki?''dedim. Güldü, arkasına yaslandı, ''Jungkook. Canım benim. Jungkook.''dedi. Gözlerini kapatmıştı, kim bilir ne tür düşünceler geçiyordu aklından. Ama bu onun zararına olmuştu çünkü ona ne kadar yaklaştığımı görememişti.
Elimi saçının içine attığımda, beyninin her kenarında acısı yankılansın diye, yere düşürecek hızda kendisini aşağı çektim. ''Ah!'' diye bağırdığında üzerine oturdum. ''Kes sesini.''dedim sakince. Sustu. ''Beni iyi dinle.''dedim kulağına yaklaşıp, ''Jungkook benim neyim biliyor musun?''dedim.
Kafasını olumsuz anlamda salladı. ''Benim sevgilim. Bir daha onun hakkında yanlış fikire kapılırsan veya adını ağzına alırsan. O uçurumdan düşen sen olursun. ''dedim. Onu polise verecek kadar işsiz değildim. Sadece üşendim.
Odadan çıktığımda, etrafta dolanan Yoon-Gi'ye baktım. Gelmesi için işaret ettim. Bana yaklaştıkça konuşmaya başladı, ''Fennek, bu kadar güçlü olman beni korkutuyor.''dedi, güldü. Güldüm. ''Jin ile konuştun mu?''dedim. Kafasını olumlu anlamda salladı. ''Bir gün daha beklerse seni öldürecekmiş.''dedi gülerek. Dudak büzdüm. Haklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DADDY'S MİLK | SNAEKR
FanficDuşakabine girdiğimizde; sakin ve olgunca su sıcaklığını ayarlamaya başladı. Onu inceliyordum, "Altın şapkalı Jungkook."dedim. Sonunda suyu ayarladığında, fıskiyeden su tepemizden, tırnağımıza akıtıyordu. "O ne demek?"dedi. Koyu kahverengi gözleri ü...