1.2

1.8K 178 16
                                    

"Hayır, hayır Anista..."

Tyler ile çıkışta hoş bir kafeye gelmiştik, burası hiç uğramadığım bir mekandı ve insanların bazen göz ucu ile bana baktıklarını hissedebiliyordum. Çünkü heyecanım yüzümden okunuyordu.

Neden mi?

Bir gün içinde Tyler'ın bilinmeyen olduğumu bildiğini öğrendim.

Ve...

Vampir olduğunu...

"Nasıl yani, ah hadi ama Tyler... Sorularımı cevaplayacaktın!" diye mızmızlandım. Bu beni korkutmuştu, daha önce vampirleri konu alan bir sürü film ve kitap bitirmiştim, gerçek olabileceklerini defalarca düşünmüştüm ama bir tanesine aşık olabileceğimi hiç düşünmemiştim.

Aklıma gelen ani şeyle yüzümdeki çocuksu ifade kayboldu.

Tyler bir vampirdi ve onun karanlık, ıssız dünyasında asla bana yer olamazdı.

"Of, güneş bizi kül etmiyor! Sadece tüm enerjimizi sömürüyor, ve tabutta uyumuyoruz! Uykuya sizin kadar ihtiyacımız yok bizim, yatakta yatıyoruz. Hayatımda ilk defa bu kadar çok konuştum, lanet olsun!"

Kıkırdadım ve düşünmemeye çalıştım.

"Peki... Nasıl besleniyorsunuz, kan?"

"Evet, ama sorularından çıkardığım kadarıyla çok fazla Vampire diaries ve twigilight izlemişsin."

"Ah, canım dizilerime laf etme lütfen. Ne kanı peki?"

"Sıçan."

"Ne!?"

Yüzünden ufak bir gülüşün geçip gittiğine yemin edebilirdim fakat hemen kaybolmuştu.

"Şaka, sersem. Biz... İnsanlardan besleniyoruz, fakat bunu beslendiğimiz insanlar dahi bilmiyor."

"Nasıl yani?"

Derin bir nefes verdi.

"Sana bunları anlattığıma inanamıyorum... Bak, bir vampir ne kadar yaşlıysa o kadar kana ihtiyaç duyar. Ben henüz çok gencim ve bu yüzden kandan çok insan enerjisine yapışıyorum, beni ayakta tutan şey bu sa-"

"Bu yüzden mi yakınlarında hep yorgunum!?"

"Eh... Biraz öyle. Devam edebilir miyim?"

Başımı olumlu anlamda salladım ve kahvemden bir yudum aldım.

"En yaşlımız Rauf, kana en çok ihtiyaç duyan o fakat şanslı. İnsanların son dakikalardaki hafızalarını silip değiştirebiliyor, kanını içtiği kişilerin hafızasını silip panzeri onlara bulaştırarak ısırdığı yerde ufak 2 nokta morluk bırakıp gidiyor. O yüzden Rauf olmadan avlanmazlar."

"Sen avlanmıyor musun?"

"Çok değil..."

Bir an aklıma gelen şeyle kaşlarım çatıldı ve eteğimi kaldırıp bacağımın üzerindeki iki nokta gibi duran morluğu gösterdim.

"Yoksa..."

Sırıttı. Tanrı'm... Onu neden bir şaheser gibi yarattın?

"Lezzetli idi."

"Ciddi misin!?"

Korkarak doğrulduğumda yüzü bir anda düştü.

"Ah, seni korkutuyor olmalıyım."

"H-hayır, hayır tabi şapşal! Sadece benim kanımı içmen ve hatırlamamam kendimi kötü hissettirdi, ah... Saçmalıyorum."

Ben konuşurken çoktan çantasını sırtına geçirmişti.

"Yarın okulda görüşürüz." diyip kalktı ve ücreti masaya bırakıp onu kapının önünde bekleyen Annabella'nın yanına doğru ilerledi. Fakat Annabella onu orada bırakıp bana doğru insansı bir şekilde koşup gülümsedi.

"Selam, Anista! Tanıştığımıza memnun oldum, Annebella ben."

Aynı gün içinde ikinci bir vampirle konuştuğumu bilmeme rağmen çok sakin bir şekilde elini sıktım.

"Selam, Annabella."

~~~

Beğenip yorum yapsanız da mutlu olsa bu yakışıklı yazarınız :(

Ölümsüz (Texting) (tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin