Juliam: Hey çocuklar
Juliam: Sanırım bir sorunumuz var.
Juliam: Birkaç dakikadır size sinyal göndermeye çalışıyorum, hiçbiriniz beni duymadınız
Rauf: Bölgede bir şeyin tüm beyin dalgalarını bloke ettiğini hissedebiliyordum
Benjamin: Ne? Vampirler için kasıtlı olarak yapışmış bir icat falan mı?
Rauf: Hayır, beyin dalgalarını savurma, belki de zihnin içine girip kontrol edebilme güçlerine sahip bir vampirin etrafımızda olması?
Brandan: Niye bu kadar zekisin ki? Her neyse. Okul civarındaki ormanda buluşalım, ben etrafı koloçan edeceğim
Asha: Hayır, bir sürü vampir kokusu alıyorum.
Jeon: Bugün endgame için bilet almıştım, cidden mi? Saldıracak başka gün bulamadı mı şu boktan karşı krallık?
Juliam: Bokumu yesinler.
-Asha'nın gözünden
Ormana vardığımda etrafıma dikkatlice baktım. Hızla buraya doğru ilerleyen diğerlerinin kokusunu alabiliyordum, ama bu çok zayıftı. Oysa ki yakınlarda olduklarından emindim.
"Baya güçlü bir ordu yaklaşıyor, hissediyorum..."
Mirenda'nın sesiyle başımı kaldırdım ve onu ağacın en tepesinde gördüm. Dalgınca ileriye doğru bakıyordu. Aşağıya atladı ve karşımda durdu.
"Bizim için geliyorlar..."
"Mirenda..."
Gözlerime baktı ve tek kaşını kaldırdı.
"Efendim?"
"Neden?" diye sordum usulca. "Benim hafızamı ve güçlerimi geri kazanmam onlar için niçin bu kadar önemli ki?"
"Biliyorsunuz, yıllar önce o krallık ve bizim krallığımız bir savaş halindeydi. İntikam almak istiyorlar."
"Ama Brandan da benim kardeşim, o neden bir tehlike oluşturmuyor?"
"Çok zor sorular soruyorsunuz, prensesim."
Ağzını aramaya devam etmeyi istiyordum, istiyordum fakat diğerleri gelmişti. Oldukça kalabalıktık, hepimiz bir aradaydık ve bu bana eski güzel günleri hatırlatıyordu. Elimde olmadan tebessüm ettim.
Rauf her zaman ki gibi, liderliği eline almıştı. Brandan ile beraber yere bir harita açmışlar ve hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Juliam ve Jeon en köşede, olası bir savaş halinde ihtiyacımız olabilecek şeyleri bir yere not ediyorlardı. Eski zamanlarda yaptıkları gibi. Onlar en iyi vezirlerdi. Benjamin ve Annabella güçlerini bizim için kullanmaya hazırlardı.
Birden aklıma gelen şeyle kaşlarım çatıldı.
Benjamin'in güçleri...
Yıllar önce olan şeyler aklıma geldikçe biraz daha kaskatı kesiliyordum.
Benjamin en son güçlerini kullanmaya çalıştığında olan şeylerin tekrarlanabileceği gerçeği beni bitiriyordu.
"Asha?"
Tyler'ın sesiyle ona döndüm.
Tanrım...
Eğer varsan, Tyler'ı bana verdiğin için sana minnettarım.
İnsan olduğu zamanlar yükselen vücut ısısını hala özlüyordum. Kızaran yanaklarını, sıcak kanını...
Yine de, onu ölümsüzleştirmek yaptığım en iyi şeydi. Onda en çok sevdiğim şey herkese karşı soğuk ve katı olmasıydı. Hafızamı kaybettiğim zamanlar bana bile böyle olmasıydı. Ama iş gerçek bana geldiğinde... Ona deli gibi aşık olan, vampir Asha'ya geldiğinde o utangaç ve kibar bir hanımefendi oluyordu.
"Tyler?"
Yavaşça kollarını belime sardı. Omuzlarının üstünden kendi kollarımı geçirdim ve ona sımsıkı sarıldım.
"Tüm bunlar geçecek Tyler, onlarla anlaşacağız."
"Ama... Onların kocaman bir ordusu var."
"Bizde de Benjamin var."
Dediğim şeyle güldü ve Benjamin'e baktı.
"Yine aynıları olmaz ona. Değil mi?"
İç çektim ve ona daha sıkı sarıldım.
"Umarım..."
---
Avacavavanlık savaş sahnesi ovacak diğev bölüm
Peltek olsam keşke neyse vote vermeyi unutmayın iyi okumalar seviom sizi bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz (Texting) (tamamlandı)
Vampiros"Benim karanlık dünyamda sana yer yok, Anista."