Büyük Sır

18 4 27
                                    

  Medya : Ekim

  Gözüm duvardaki takvime takıldı bugün 16 Ocaktı , nasıl unutabildim , nasıl böyle rahat davrandım , ah beni asla affetmemeliydi .

      Şimdiye kadar hep evimizde geçirmiştik , kendi içimizde tutmuştuk acımızı ,  şimdi neden öyle değildi bilmiyordum ve Tarıkların bu durumla ilgisi neydi, Tarık tüm gün ölümden bahsetmiş , hayat çok kısa deyip durmuştu .  Belki de ortak bir acımız vardı şimdi buna kafa yoramazdım neler olup bittiğini öğrenmek için aşağı indim Tarık ve Ada da gelmişti .

 Büyük bir sessizlik içinde yemeklerimizi yemiştik , herkesin suratından düşen bin parçaydı , sessizliği bozmak adına ' heyy ben bir şey mi kaçırdım ' diye sordum ama pek işe yaramamıştı  .

  ********* BÖLÜM SONU **************

    Masadaki gözler bana çevrilmişti, hepsinin içinde birer mezar saklı gibiydi yıllar önce bugün büyük bir kaza geçirmiştik ve o kazada canımızın bir parçasını vermiştik biricik kardeşimiz Başak o kazada bizden gitmişti. Henüz 2 yaşındaydı ve bir dikkatsizlik sonucu emniyet kemeri açılmış ve arabadan fırlamıştı.

Bunu düşününce gözlerim yaşlarla doldu, ben nasıl olurdu böyle bir günü unutup hayatıma devam edebilirdim, ben acımı unutmuştum kendimi suçlu hissediyordum masadan kalktım ve hızlı adımlarla bahçeye çıktım.

Gözyaşlarımı saklama taraftarı olmamıştım hiçbir zaman, duygularımı saklayan bir insan değildim fakat bu defa öyle olmamıştı kendimi saklama ihtiyacı duymuştum.

  Gözyaşlarım bir bir atlamaya devam ederken birisinin arkamdan yaklaştığını hissettim bu Adaydı, usulca yanıma oturdu. ' Biliyor musun , bugün annemin ölüm yıl dönümü fakat ben bunu unuttum , tüm gün boyunca aklıma gelmedi . Çekinmeden kahkahalar attım , kendimden o kadar utanıyorum ki , içeride olanlardan sonra beni en iyi senin anlayacağını düşündüm . Kafanı şişirdiysem özür dilerim ' dedi.

 Ona şaşkın bakışlar atmaktan başka bir şey yapamıyordum ' böyle bir durum olduğunu  bilmiyordum , başınız sağ olsun . Ben ne diyeceğimi bilemiyorum ' deyip saçmalamaya başlamıştım ve gözlerim dolmuştu  . Böyle zamanlarda nasıl davranacağımı bilemiyordum . 

 Ada bana biraz daha yaklaştı ve  kolunu omzuma koydu  , ne kadar öylece oturduk bilmiyorum ,  sırtımda hissettiğim soğuklukla birlikte çığlık atıp sıçradım faakat yalnız değildim , Ada gözlerini ovuştururken bir şeyler mırıldanıyordu . Onun bu uyku sersemi haline mi gülsem yoksa Tarık ve Eylülü mü kovalasam bilememiştim . İkisini de aynı anda yapmaya karar verdim ve  gülerek arkama döndüm . 

  Gülüşüm suratımda donarken karşımda görmeyi bekleyeceğim en son kişiler duruyordu , Can ve kuzeni Umut Yakar ikilisi , onlarla henüz bugün tanışmıştık daha doğrusu Canla .Burada ne işleri vardı acaba en iyisi onlara sormaktı . 

 Bir kez daha onlara doğru dönünce ellerindeki su tabancalarına takıldı gözlerim . ' Bunlar da ne be , bizi siz mi ıslattınız ' diye cırlayıp üzerlerine atladım ve tabancalardan birini kapıp onlara sıkmaya başladım , bir süre sonra tabancanın suyu bitmişti , sırılsıklam halde içeri dalıp Tarığı buldum ve ' lütfen bana evde su tabancası olduğunu söyle ' dedim . Bana şaşkın bakışlar gönderip ' ne oluyor bu halin ne ' diye sordu , bir yandan da odasına doğru ilerliyordu . Kısaca olayı anlattım ve peşinden gidip kapıda beklemeye başladım . 

 Bir süre kapıda bekledim , içeride bir şeylerin açılıp kapanma sesleri geliyordu , daha fazla dayanamayıp içeriye daldım ve Tarık bir  sürü su tabancasının ortasında oturuyordu . Bana bakıp gülümsedi ve ' su tabancalarına ve suyla ilgilisi olan her şeye ilgim olduğunu söylemiş miydim ? ' dedi . 

 Ona yandan bir bakış atıp sevinçle boynuna sarıldım , ' hadi acele edelim , savaşmamız gereken konular var ' dedi . Kahkaha  atarak dışarıya fırladık , tabii ki silahlarımızı doldurmayı ihmal etmemiştik . 

 Gün batmak üzereydi ve havada tatlı bir serinlik vardı , güneş ışığı  yeryüzüne geçici vedasını ederken , kahkahalar kızıllığına karışıyor , gözyaşları suların altına gizleniyordu . Çocuk olmak veya çocuk kalmak böyle bir şeydi ne olursa olsun acılara rağmen kahkahalar atabilmekte saklıydı belki de hayatın güzelliği . Hayatımız boyunca mutluluğu bulmak için çabalar uğraşır dururuz , mutluluğu bulamadığımız için somurtur dururuz . Hayat üzülmek için fazla kısadır ...

************ Ertesi gün okulda *******************

 Okula girdiğimiz zaman , müdürümüz bizi kapıda karşıladı ve ' ah çocuklar gözlerim yollarda kaldı nerelerdesiniz siz ' dedi eliyle saatini gösterip .Sanırım geç kalmıştık ' hocam çok özür dileriz fakat Tarığın ayağı burkuldu bu yüzden yavaş yavaş gelmek zorunda kaldık ' dedim bu sırada Tarık 'hahahaha hapşuuuuğ ' dedi . Kulağına yaklaşıp ' bu biraz yanlış oldu sanki 'dedim ve ayağına hızlıca bastım ' ah ayağım! 'diye bağırıp topallamaya başladı  . Rol yaptığını bilmesem gerçek olduğuna inanabilirdim , yüzünde acı çekiyormuş gibi bir ifade vardı . 

 Müdür bize bakıp ' cık  cık cık , kesin şamatayı , Ekin sen doğru öğretmen katındaki nöbetçi masasına , nöbetçi kartın ve diğer şeyler seni bekliyor , Tahir sen de peşimden gel seninle işimiz uzun , bu arada ayağının iyi olduğunu da biliyorum ' dedi. 

 Tarık ters bakışlar attı ve ' hocam öncelikle Ekin ve Tahir değil , Ekim ve Tarık ikincisi sadece bizi mi cezalandıracaksınız ,  bu hiç adil olmaz ' dedi . Müdür kaşını kaldırıp ' beni düzeltme çocuk , diğerlerini cezalandırmadığımı nerden çıkardın ayrıca hepinizin isimlerini aklımda tutamam ya neyse bu kadar gevezelik yeter hadi herkes görev yerine kış kış ' dedi . 

 Nöbetçi masasına oturdum ve dönen sandalyede boş boş dönmeye başladım , aslında eğlenceliydi , taa ki müdür yardımcısı bey amca gelip elime bir yığın kağıt ve kalem sıkıştırana kadar . 'Bu kağıdı tüm öğertmenlere imzalatacaksın , ayrıca geç kalanları ve kurallara uygunsuz giyinenleri , sakallı  gelenleri yazacaksın 'dedi ve ' ayrıca işini bitirince bana çay getir ' diye ekledi .

 Kağıdı alıp tüm okulu turladım , şimdiden canım sıkılmıştı , 12.sınıfların katına geldiğim zaman 12/B sınıfından gelen müzik sesi dikkatimi çekmişti , diğer sınıfları sona saklayıp o sınıfa yöneldim , kapıyı tıklattım fakat cevap gelmemişti ben de beklemekten vazgeçip içeri daldım . Gördüğüm manzara ile şoka uğramıştım , bizim otoriter öğretmenler listesinde birinci sırada olan ve hepimize kök söktüren adam Roman Havası oynuyordu .

 Gülmemek için kendimi  zor  tutmaya çalışmıştım fakat başaramamıştım , çıkardığım tuhaf ses ile herkesin odağı olmuştum , hoca bana bakıp ' ne var lan neden geldin ' dedi. Elimdeki kağıdı salladım ,  yüzümü kapatmaya çalışıyordum çünkü domatesten halliceydim . 

 Hoca kağıtları doldurup elime tutuşturdu ,  ' bu gördüklerin aramızda kalırsa sevinirim Ekin ' dedi . Usulca başımı salladım ve fermuar işareti yaptım ' şey yalnız Ekin değil Ekim ' dedim. Hoca istifini bozmayıp ' beynimiz bize bazen böyle oyunlar oynayabilir ve der ki ' arka sıralardan gür bir ses ' ve der ki ben aslında yokum ' dedi . Tüm sınıf kahkahalara boğulurken hoca da ona kaş göz yapmakla meşguldü . 

 Onlara iyi dersler dileyip çıkıyordum ki orta sırada, en arkanın bir önünde oturan bir kız bana el salladı , beni  nereden tanıdığına dair bir fikrim yoktu fakat onu sevmiştim , kanım ısınmıştı . Daha fazla oyalanmadan işimi hallettim ve müdür yardımcısının odasına gittim , çay almayı unutmamıştım tabii ki ...

   ************ DEVAM EDECEK *********

     Uzun bir aradan sonra bölüm geldi aslında 500 okunma olmasını bekliyordum ama yapacak bi şey yok , umarım bölümü beğenirsiniz .

  Arkadaşlarına önermeyi unutmayınız . Sizi çok seviyorum 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 21, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİR EKİM MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin