Tüm sayfa bizim habersiz fotoğraflarımızla kaplıydı.
İlk restoran gecesinde yerde otururken, stüdyoda kahve içerken, editörün üstüne yürürken, restoran önünde tartışırken, beni cafeden alırken, evime bırakırken, gecelikle elinden tutarken, onun evine girerken..
Gözlerim kararıyordu, nefes alamadığımı hissettim...~
(1 ay sonra)
Hayatımın o günden sonra farklı olacağını anlamam çok uzun sürmemişti.
Tüm o olanların o gününü hatırlıyorum, çok uzun zaman geçmedi üstünden ama kendimden öyle bir soyutlandım ki, sanki yıllardır hücredeymişim gibi hissediyorum.
Lola'nın gidişi, ertesi sabah gazetelerde ki o korkunç manşetler tam bir trajediydi.
Marry teyzenin bir süre dinlenmemin iyi olacağını kibarca söylemesi çok uzun sürmemişti, çünkü tüm o olanlara rağmen bütün beyin sarsıntımla beraber aptalca üzerimi değiştirip cafe'ye gitmiştim ve öyleki içeri girişimden birkaç dakika sonra kalabalık bir basın ordusunun hücumuna uğrayıp arka kapıdan koşarak kaçışımı sadece kameramanlar değil, civarda bulunan herkes görmüştü. Telefonumu yüzlerce yabancı numara aradı, mailime yüzlerce mesaj geldi, sosyal medya hesaplarıma dehşet verici hakaret dolu yazılar yazıldı.
En sonunda bütün bu olanlara dayanamayıp her şeyi kapattım, hesaplarımı, hatta telefonumu, her şeyi... 1 aydır evin camından bile dışarı bakmadım.
Neyseki Sam vardı, gıda tedarikçim olarak her hafta market alışverişimi sağlaması bile mucizeydi. Hiçbir şeyi görmemeyi, duymamayı tercih etsem bile Sam'in söylediğine göre birkaç hayran Sam'in evime girip çıktığı anları görüntüleyip sosyal medyada yayınlamış, sevgili olduğumuza dair bir şeyler yazılmış çizilmiş hatta dahası nerden bulduklarını bilmeyerek Sam'i birkaç magazin dergisi bile aramış.
Benim ne hissettiğime gelirsek;
yıkık döküğüm, dağıldım. Böyle bir şeyin içinde olacağımı asla hayal dahi edemezdim.
Her şey çok saçma.
Bir anda 2. kadın ilan edildim, kara kedi oldum, ihanetin suç ortağı oldum.
Gerçi haksız da sayılmazlardı ama bu kadar ağır suçlamayı hak ettim mi bilmiyorum.
"Fazla düşünüyorsun Army, al iç şunu, rahatlatır." diyerek kupa bardağı uzattı bana Sam.
Ah Sam, iyi ki varsın.
"Düşünmeden edemiyorum.." diye mırıldandım kendi kendime ve bitki çayından minik bir yudum alıp kapalı olan televizyon ekranına boş boş baktım.
"Ne düşünüyorsun?" diyerek boş bakışlarımı dağıttı,
"Bundan sonra ne yapacağım Sam? Yani bu hep böyle mi olacak? 1 aydır dışarı dahi kafamı çıkarmadım, ama sanki her şey aynı gibi, kimse hiçbir şeyi unutmadı, çok çirkin bir durumun tam ortasındayım ve bundan nasıl kurtulacağımı dahi bilmiyorum."
Tükenmiştim. Gerçekten tükenmiştim.
"Piç herif. Her şey o piç yüzünden oldu ama o gününü gün ediyor!" dedi sinirle ve cep telefonunu çıkarıp bir şeylere bakmaya başladı.
Size söylemedim değil mi?
Zayn'i merak etmenize gerek yok, o geçen hafta Gigi ile Dubai'de çöl gezisine çıkmıştı en son.
Bu olaylardan zararsız çıkan tek şey Gigi'nin ilişkisiydi. Acaba bu sefer ne tarz bir yalanla kurtarmıştı kendini diye düşünmeden edemesem de, dert ettiğim şeyin bu olmasına ayrı bir sinirleniyorum.
Yani, herkes hayatına bir şekilde devam etti, Zayn yaklaşık 2 hafta boyunca ortalarda görünmedikten sonra geçen hafta Dubai'de biricik sevgilisiyle vıcık vıcık mutluluk pozları vermişti, Sam sağolsun acılarıma acı katmak için gözüme soka soka göstermişti her şeyi.
"Seni hiç aradı mı?"
"Ne? Kim?"
"O işte, o herif seni aradı mı?"
Güldüm,
"Sam telefonumun nerede olduğunu dahi bilmiyorum, ne aramasından bahsediyorsun." dedim alayla.
Aramak mı, adam aşk tazeliyor aşk!
Ben burada linç yerken o mutluluk pozları veriyor. Sanki bütün her şeyin tek sorumlusu benmişim gibi herkes hayatına mutlu mesut devam ederken burada dört duvar arasında ne yapacağımı bilemeden öylece duruyordum.
"Lola benimle ilgili bir şey söylemiyor mu?" diye sordum umutsuzca, elbette sormayacaktı.
Benden ölümüne nefret ediyordu.
"Hadi ama A. Gerçekten Lola'yı ciddiye mi alıyorsun? O ne yaptığını bilmiyor."
"Sam, bizim birlikte olduğumuzu, ona ihanet ettiğimi düşündü." dedim, ayağı kalkıp pencereye doğru ilerledim. Yağmur yağıyordu.
"Army bu tam bir saçmalık, başka bir şey değil, ona ihanet etmen için onun sevgilisini elinden alman lazımdı."
"Ama Lola, Zayn'e aşıktı!" dedim öfkeyle, gözümün önüne o geceden anılar geldikçe deliriyordum, hatırlamak dahi istemediğim bir kabustu. Sam sinirle ayağı kalktı,
"Gerçekten mi Army? Ne aşkından bahsediyorsun? Saçma sapan saplantılı bir hayranlıktan başka bir şey değil onun hisleri, diğer tüm o saçma hayran grupları gibi. Adamın zaten hali hazırda oldukça ünlü bir manken sevgilisi varken Lola'ya ne gibi bir ihanet etmiş olabilirsin ki?" dedi sinirle.
Haklıydı bir bakıma, ben dünyaca ünlü bir mankene ihanet ediyordum değil mi?
"Ona eksik anlattım, tüm o görüntüler tam olarak gerçeği yansıtmasa da bir bakıma yaşanan gerçek anlardı, bu anların hiçbirini bilmiyordu-"
"Her şeyi bilmek zorunda değildi zaten Army, Lola aptal bir ergen gibi davrandı, aslında her zamanki gibi, tüm o saçma şeye katılması bile aptalcaydı, bu aptallığa seni sürükledi, madem suçlanılacak bir durum varsa en büyük suçlu ta kendisi!"
Derin bir iç çekerek tekrar koltuğa geçtim, her şeyin böyle olacağını o da bilemezdi, bende.
"Biz gerçekten yatmadık Sam." dedim kendimi tutamayarak.
Gözlerim yanıyordu, kötü hissediyordum, yanıma oturdu ve sıkıca sarıldı,
"Her ne olduysa bu senin suçun değildi Army, kendine eziyet etmeyi bırak. Bütün bu şeyi kendine yük etmemelisin." dedi.
Haklıydı. Çok haklıydı hemde.
"Lütfen iyi ol." dedi bir kez daha. 1 aydır sürekli söylediği cümleydi, geri çekilip gülümsedim,
"Deneyeceğim." dedim.
Ayağı kalkıp ceketini giydi,
"Şimdi gitmem lazım annem yeni bir televizyon almış, kurmamı istiyordu, tekrar gelirim. Görüşürüz." dedi ve kapıya gitti,
"Görüşürüz." dedikten hemen sonra etrafa hızlıca göz gezdirdim, telefonumu en son nereye fırlattığımı hatırlamaya çalışıyordum ama en ufak bir şey gelmiyordu aklıma. Sanırım işe kaçmayı bırakıp, yüzleşmeyle başlamalıydım. En kötü ne olabilirdi ki?
Ağır gelirse tekrar kapatır, bir süre daha teknolojisiz hayatı sürdürürdüm.
Evet, bunu yapabilirdim.
~
Yaklaşık 1,5 saatlik arayışının ardından yastık kılıfının içinden çıkması beni hayrete düşürse de hemen zemine bağdaş kurarak çöktüm ve telefonun açılmasını bekledim.
Gergin miydim?
Fazlasıyla.
Midem bulanıyordu.
Sakin ol Army! Sakin!
İşte, açıldı!
Hassiktir!
Bunu kesinlikle görmeniz lazımdı, telefona yüzlerce bildirim geliyordu. Ekrana asla dokunamıyordum bile, bu da neydi böyle?
Bir sürü cevapsız çağrı ve sms, telefonun bir süre kendine gelmesini bekledikten sonra gelen cevapsızlara baktım, 513 cevapsız çağrı? Bu gerçek mi?!
786 sms bildirimi mi?!
Tanrım sosyal medya hesaplarımı açmak dahi istemiyordum, bu kadar mıydı?
Gerçekten tüm bu her şey bu kadar önemli miydi? Ben bu kadar önemli biri miydim onlar için?
Magazin için yeni bir avdım ve benden faydalanmak için sayısız şey yazmışlardı,"Sevgili Army Rose Warner,
yarın sabah Elite dergisi için sohbete davetlisiniz, adres bilgilerini mailinize yönlendirdik, sevgiler.
-Elite World Office IKA""Merhaba Army Rose Warner, hakkınızda çıkan haberlerle ilgili açıklama yapmanız için kanalımıza bekleriz.
-LLC, menajerlik"Herhangi bir açıklama yapmayacak mısınız?"
"Telefonunuz neden kapalı?"
"Avukat ihtiyacınız için yardımcı olabiliriz.
-Yullin Avukatlık BürosuVe daha bir sürü şey...
Bütün hepsi kaostan faydalanmak isteyen kalabalıktan başka bir şey değildi.
Hızlıca ekranı kaydırıp daha aşağılara inmeye başladım, hepsi, bütün mesajların hepsi aynı şeylerdi, benimle görüşmek isteyen editörler, basın ekipleri, ajanslar, avukatlar, menajerler..
Birkaç mesaj tüm o saçma mesajların arasın serpilmişti, o denk geldiklerim hariç, aşağılara indikçe o diğer mesajların arasındakileri bulmam zor değildi, en son gelenden, en başta gelen mesaja kadar bulup tek tek okumaya başladım;"Aç şu telefonunu, lanet olsun beni delirtmeye mi çalışıyorsun!"
"Rose, konuşmalıyız. Telefonunu aç!"
"Neredeyse 1 ay olacak ve sen o siktiğimin telefonunu bir kez bile elime almadım deme sakın! Bunu neden yapıyorsun?"
"Sana hiçbir yerden ulaşamıyorum, bunca zamandır ne halt ediyorsun?"
"Bana yazacak hiçbir şeyin yok mu?!"
"Seni merak ediyorum, lütfen bana iyi olduğunu söyler misin?"
"Özür dilerim."
"Rose konuşacağız tamam mı, endişelenme, her şeyi halledeceğim. Bana inan."
"Bana neden cevap vermiyorsun?"
"Rose biliyorum arayamadığım için üzgünüm ama düzeltmeye çalışıyorum ve yakında her şey geçmiş olacak."
"Lütfen bu yazdıklarımı okur musun?"
"Bu durumun içinde olduğum için üzgünüm, lütfen ben halledene kadar kimseyle konuşma."
"Apar topar gittiğim için üzgünüm, son birkaç gündür yapılabilecek en iyi ihtimalleri düşünüyordum, lütfen kendini kötü hissetme, eminim arkadaşın seni anlayacaktır, birkaç gün içinde kimse bunları hatırlamayacak bile."
Ve sonra kahkahalar atmaya başladım.
Gözlerimden yaşlar süzülürken kahkahalar atmaya başladım, sanırım deliriyordum, gerçekten mi? Tüm bu attığı mesajlar beni merak ettiği için mi?
O sabah ortadan kaybolduktan 1 hafta sonra zahmet edip haber verirken ben o lanet 7 gün boyunca aşağılanırken düşünüyordu öyle mi?
Ve düşündüğü tüm o ihtimallerin en iyisi sevgilisiyle Dubai'de tatil yapmaktı öyle mi?
Ben burada çıkmazın içindeyken o sevgilisinin yatağından beni merak ettiğini yazıyordu öyle mi?
Kızım sen tam bir salaksın salak!
Hiçbir bok olduğu yoktu işte, merak etmişmiş. Sahi mi?
Gazetecilerin yazdığı davet yazıları bile daha samimiydi, gerçekten kusmak istiyordum.
Daha fazla sakin kalamazdım.
Daha fazla katlanamazdım.
Bu ben değildim.
Toparlanacaktım. Her şey iyiye gidecekti.
Bunu yapabilir miydim?
Elbette!~~~
Merhaba, bunu bir geçiş bölümü olarak düşünebilirsiniz, bir sonraki bölüm oldukça atraksiyonlu olacak.
Sevgiler. 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safe And Sound | ZM
Fanfiction~ "Ne kadar zaman geçerse geçsin, seni kırmızı elbisenle süzülerek bana doğru ilerlediğin ilk andan beri biliyordum ki, elime kalemi her aldığımda, yazdığım her bir satırda seni yazacak, insanların dinleyeceği bütün şarkılarda seni söyleyecektim A...