Asla abartmıyorum, asla.
Sadece son 1 aydır ruh gibi yaşadığım için yaptığım makyaj biraz fazlaydı, yada giydiğim siyah deri pantolon, siyah dantelli sütyenimin her bir santimini gösteren transparan bir üst, mükemmel botlarım..
Kırmızı rujum asla fazla değildi. Hayır bugün hiçbir şey aşırı olmayacak!
Onca zaman kendimi hapsettiğim, dramalar kraliçesi rolümü sonlandırıyorum. O piç herif gününü gün ederken, tüm bu olanlarla tek başıma savaşmayacağım.
Parfümümden de bolca üzerime sıktıktan sonra son kez baktım kendime. Tamamdı işte, "Umursamayan" portföyüm hazırdı. Gerçekten umursamıyor muydum?
Neyse. Düşünmek yok.
Şimdi dışarı çıkacağım ve canım ne istiyorsa onu yapacağım.
Aşırı özgüven patlamamla birlikte anahtarımı çantama atıp evden çıktım.
Serin havanın yüzüme çarpmasıyla deri ceketimin yakalarını çekiştirdim. Sokak bomboştu, kolumdaki saatime baktığımda öğleden sonra 16:17'yi gösteriyordu.
Sokağın sonuna doğru yürümeye başladım, uzun zaman sonra dışarıdaydım ve gerçekten nefes aldığımı hissediyordum.
Ne yapmak istiyordum?
Kahve.
Evet önce bi kahve içmeliydim, sabahtan beri bir şey yememiştim. Gerçi uzun zamandır doğru dürüst yiyemiyorum, biraz ileride cadde başında kahve alabileceğim dükkan vardı. Adımlarım oraya doğru ilerledikçe birkaç insan görmeye başlayınca tedirgin hissetmeye başladım.
Umursama. Umursama. Umursama!
Kahve dükkanına vardığımda mekan kalabalıktı, sahi bugün günlerden neydi?
Hassiktir, bana mı bakıyorlar?
Kafenin önündeki masalarda birkaç meraklı gözle karşılaştığıma yemin edebilirim.
Hadi ama herkes Zayn Malik hayranı olamaz değil mi?!
"Aslında sadece bu kadar küçük bi mahallede yaşayan birinin, dünyaca ünlü biriyle adının geçmesine hala alışamadılar." dedi bi ses.
"Ne?" dedim dalgınlıkla ve zahmet edip benim yine farkında olmadan sesli düşünmeme cevap veren kişiye baktım.
Kasadaydım ve doğal olarak sipariş vermemi bekleyen kasiyerdi,
"Aslında biraz da kötü bi ünle tanınmış oldun." dedi gülümseyerek.
Gülümsedim, mimiklerimi kullanabiliyor muyum?
"Çok ilgilendiğim bir şey değil." deyip zoraki bir şekilde kocaman gülümsemeye çalıştım.
Ah hadi ama, ilgilenmiyor muyum?
"Üzgünüm, sipariş vermeyi unuttum. Orta boy filtre kahve lütfen, sütsüz, şekersiz." deyip çantamdan cüzdanıma ulaşmaya çalıştım.
"Herkes sana bakıyor." dedi tekrar, başımı kaldırıp arkama baktığımda birçok kişinin bakışlarına maruz kalınca özgüvenimin bi tık kırılmaya başladığını fark ettim.
"Adım-"
"Army Rose Warner, şu sıralar bilmeyen yoktur değil mi?" diyerek lafımı böldü.
Mavi gözleriyle muzip muzip bana bakıyordu, benimle alay etmeden, yada iğnelemeden konuşuyordu,
"Peki senin adın ne?" diye sordum.
Baristanın hazırladığı kahvemi alıp bana uzattı,
"Matt, adım Matt Margrot. İşte kahven."
"Teşekkür ederim." diyerek kahvemi alıp hızlı adımlarla mekandan kimseyle göz teması kumardan çıktım.
Tamam, işte yapabiliyorum.
Ne var yani?
Saçma sapan birkaç haberle baş edemeyecek miyim?
Caddeden geçmekte olan taksiye durması işaret ettim, bugün biraz eğlenecektim.
~
Tamam biraz para harcamamın hiçbir sakıncası yoktu. Çok uzun zamandır para biriktiriyordum, bugün bana her şey serbestse eğer para harcamamda da hiçbir şey olamazdı.
Şehir merkezinin büyük AVM'lerinin birinde gelişi güzel birkaç mağazaya girip çıktım.
Ve evet, girdiğim her yerde meraklı gözler oluyordu, hatta birkaç flash sesi duyduğuma bile eminim ama gelin görünki ben bu duruma kesinlikle alıştım gibi, asla umursamadan keyifle vitrinlere bakıyorum.
Birkaç lüks markadan, aslında giyebilecek pek ortamım olmamasına rağmen gece elbiseleri aldım.
Neden bunu yaptığımı asla sorgulamayın, asla!
Bir şeyler yemeliydim, AVM'nin karşısında lüks bi restoran vardı, gidip orada kendime yemek ısmarlamaya karar verdim.
AVM kapısından çıkarken bingo!
Şaka mı bu?
5'den sonra saymayı bıraktığım bi grup muhabir yığını beni görünce araba farı görmüş tavşan gibi bana dikkat kesildiler.
İlk şok dalgasını beynimde hızla uzaklaştırırken aklıma o'nun bana attığı mesajlar geldi.
Demek beni merak ediyorsun Malik öyle mi?
Merakını gidereyim o halde.
Üzerime doğru gelmekte olan insanlara karşı gülümsedim ve bir anda restorana doğru yürümeye başladım, bir sürü kamera ışığından kör olmak üzereydim,
"Hakkınızda çıkan iddalarla ilgili açıklama yapacak mısınız?"
"Nasılsınız?"
Bak bu soru hoşuma gitti,
"Harikayım." diyerek dikkatli bir şekilde restorana doğru yürümeye çalıştım ama resmen magazin ordusu etrafımı sarmıştı.
"Zayn Malik'le hala görüşüyor musunuz?"
"Zayn ve Gigi'nin evine neden gittiniz?"
"Neden başka birinin adını çalarak hayran yemeğine katıldınız?"
Artık yeter,
"Kimsenin adını çalmadım, öyle olması gerekti ve öyle oldu. Müsade eder misiniz lütfen?" diyerek aralarından sıyrılmaya çalıştım.
"Aranızda ne tür bi ilişki var?"
"Zayn ve Gigi birlikte tatildeler, 2. kadın olmak nasıl hissettiriyor?"
Sakin ol Army, sakin ol.
Restoranın kapısına ulaştığımda kapıdaki güvenlik benim için kapıyı açtıklarında arkamı dönüp son kez sahte gülümsememi takındım,
"Ben önemli biri değilim, kimseyle bir ilişkim yok, 2. kadın da değilim. O yüzden benimle boşuna meşgul olmayın, iyi akşamlar." diyerek kendimi restorandan içeri attım.
Lanet olsun. Biraz önce ne oldu?
Derin bir nefes aldım,
"Hoşgeldiniz rezervasyonunuz var mıydı?" diye sordu karşılama görevlisi, tabii ya böyle mekanlar rezervasyonsuz çalışmıyordu.
"Aslında ben-"
"Hanımefendi benim misafirim, ilgilendiğiniz için teşekkür ederim." diyerek bana doğru yaklaşan adama şaşkınca baktım.
Daha önce tanıdığım biri asla olamazdı.
"Merhaba Army, ben Taylor Neffs Syco Plak Şirketi Global Menajer Müdürüyüm." diyerek uzattığı elini şaşkınlıkla sıktım.
Bana kocaman gülümsüyordu, hoş. Hoş adamdı. Yani. Ne söylüyorum ben?
"Memnun oldum, fakat neden yanıma geldiniz?" diye sordum merakla.
"Lütfen bana eşlik edin, otururken size anlatmak isterim." diyerek elini belime koyarak kibar bir şekilde beni masasına doğru yönlendirdi.
Mekan çok yoğun değildi, ama elbetteki demin magazin ordusunun içinden içeri fırlamış birine merakla bakmaları normaldi.
Sandalyeme oturduğumda kendisi garsona bir şeyler sipariş ederken onu inceleme fırsatı buldum.
Siyah skinny pantolonun içinde uzun bacakları, antrasit rengi gömleğinin içinde şekilli gövdesi, kumral gür saçları, hafif kirli sakalıyla gerçekten de oldukça iyi görünüyordu.
Muhtemelen 28-29 yaşındaydı.
"Evet, nasılsın?" diyerek sonunda sandalyesine oturdu ve oldukça ilgili bir şekilde bana bakmaya başladı,
"Aslında normal, biraz tuhaf. Ben sizin benimle ne konuşacağınızı merak ediyorum açıkcası." diyerek direk sadede gelmek istedim.
Benim bu aceleci tavrım karşısında duruşunu düzeltip, masaya yaklaştı,
"One Direction Syco şirketine bağlı, Zayn'de eskiden bize bağlıydı. Gruptan ayrıldıktan sonra tabii başka bir şirketle çalışmaya başladı-"
"Bana bunları neden anlatıyorsunuz?" diye sordum dayanamayarak. Bundan bana ne?
"Aslına bakarsan bi teklifim olacak, önceli-"
"Ah hayır, benim bir işim var zaten. Çok teşekkür ediyorum." diyerek hızla ayağı kalkıp çantamı omzuma geçirdim, bu konunun bok yoluna gideceği belliydi. Neden masasına oturmuştum ki?
"Lütfen bitirmeme izin ver, yanlış anlıyorsun." diyerek ayağı kalktığında elimle durdurdum.
"Benim böyle işlerle alakam yok. Böyle işlerle dediğim şeyin ne olduğunu bile bilmiyorum? Buraya sadece yemek yemek için geldim, kibarlığınız için teşekkür ederim." diyerek hızla masadan uzaklaştım.
Meraklı gözler daha fazla meraklanarak bizi seyrederken kapıya doğru ilerlediğimde camdan basının hala orada olduğunu gördüm.
Buradan nasıl çıkacaktım?
"Dilerseniz arka kapıdan sizin için Uber çağırabiliriz efendim." dedi karşılama görevlisi.
"Çok sevinirim." diyerek neredeyse adamın boynuna atlayacaktım.
Görevli bana arka çıkış kapısına doğru eşlik ederken bütün bu saçmalığı düşündüm.
Ben unutulup gidecektim.
Ama bu tanınmış insanların hayatı hep böyle miydi?
Kameralar, sorular, aslı olmayan iddialar..
Nasıl dayanılır ki?
"2 dakika içerisinde aracınız gelmiş olur, iyi akşamlar dilerim."
"Teşekkür ederim" diyerek çıkış kapısından adım attım.
Burası mutfak kısmına ait bi arka çıkıştı, hiç ses olmaması beni rahatlatmıştı.
Aracın ışıkları dar sokağı aydınlattığında kafamda hala bir sürü soru vardı.
Taylor Neffs'in benimle ne işi olabilirdi?
Bu kadar büyütülecek bir olayın içinde olduğumu düşünmüyordum.
Gerçekten de öyle miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safe And Sound | ZM
Fanfiction~ "Ne kadar zaman geçerse geçsin, seni kırmızı elbisenle süzülerek bana doğru ilerlediğin ilk andan beri biliyordum ki, elime kalemi her aldığımda, yazdığım her bir satırda seni yazacak, insanların dinleyeceği bütün şarkılarda seni söyleyecektim A...