Okuldan eve vardığım gibi Annem ile birlikte soluğu karşı dairede almıştık ve şu an, ağzı hafif açık saçları yastığına dağılmış halde şirince uyuyan çocuğun odasının ortasında duran halıya oturmuş rengi atmış yüzünü izliyordum.
Çok büyük bir şey yaşamıştı, Babasını kaybetmişti. Üstelik Babasının kanlar içindeki cansız bedenine dokunan ilk kişi de o olmuştu. Olanları sadece anlatılanlar kadarıyla biliyordum fakat nasıl hissettiğini en iyi ben anlayabilirdim zira biz benzerdik.
Hemen uyum sağlayamayacağını biliyordum fakat yanında olmak gibi önlenemez bir hissin pençeleri içindeydim. Onun benimkinden daha kısa zamanda iyi olabilmesi için, onunla güzelce ilgilenecektim ve ona yağmurun efsunlu tarafını gösterecektim.
Uyuduğundan dolayı düz olan yüz hatlarının gerilmesiyle oturduğum halıda düzelerek dizlerimin üstüne oturdum.
Sonunda gözlerini kırpıştırarak açan Seungmin, ne olduğunu anlamaya çalışırcasına etrafına bakındı. Kolundaki sargıyı fark ettiğinde, sargılı olmayan kolunu kaldırıp parmaklarını sargının üstünde gezdirdi. Yüzündeki ifadeden, bu durumdan hiç memnun olmadığı ve istemediği anlaşılıyordu.
Gözleri bana döndüğündeyse kalkmaya yeltendi fakat bu hamlesi sadece teoride kalarak başı yastığa geri düştü. Bedeni yorgun olduğundan kendini dik tutamıyordu. Bunu bilebiliyordum çünkü aynısı olmasa da krizlerimden sonra bende bir süre vücudumda güç bulamazdım.
Tekrar deneyeceğini anladığımda dizlerimin üstünde ilerleyerek yatağına yaklaşıp, sırtına koyduğum elimle düzelmesine yardım ettim.
İkimizin arasında garip bir çekim hissediyordum. Sanki o mıknatıstı, ben ise bir metal parçasıydım ve ben onun çekim alanına girdiğim gibi, beni kendine çekiyordu. Bu çekimi neyin oluşturduğunu bilmiyordum fakat benzer şeyler yaşamış olmamız ve kollarımda kanlar içinde uyumaması için yalvardığım günden sonra oluşan koruma iç güdüsünden de olabilirdi. Evet, sadece bu kadardı.
"Teşekkür ederim." boğuk ve mahcup çıkan sesiyle fısıldayıp kafasını sargılı eline eğdi ve yüzünü benden sakladı.
"Önemli değil. İyi misin? Nasıl hissediyorsun?" sakince söylediğim cümlelere kafasını kaldırmadan cevapladı.
"İyiyim. Bir şeyim yok." gülümseyerek ayağa kalktım, gülümsememi göremeyeceğini biliyordum fakat hissedeceğini biliyordum.
"Acıkmışsındır. İçeri mi gidelim, yoksa Annene buraya getirmesini mi rica edeyim?" kafasını kaldırmadan başını iki yana salladı.
"Yemek istemiyorum."
"Seungmin. Biliyorum bu senin için çok zor ve şu an bu konu hakkında konuşmak için doğru zaman olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden zorluk çıkarma, güzelce yeyip bi' an önce iyileş ki seninle ilgilenebileyim." kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Gözlerinden geçen duyguyu anlamlandıramıyordum ve onun ağzından da herhangi bir şey çıkmıyordu.
Birkaç saniye daha geçmişe karışırken, beklemeyip yatağına ilerledim. En azından bir kaç gün hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdim.
Üstünde ki yorganı kaldırarak sağlam eline doğru elimi uzattım. "Hadi bakalım. Bende acıktım gidip bir şeyler yiyelim. Güzelce yediğinden emin olacağımı söylemeliyim bir de." yüz hatları garipçe gerildiğinde bunu şaşırdığına yormuştum fakat gözlerindeki o yabancı parıltı kafamı bulandırmıştı.
Elini uzattığında elini tutup kalkmasına yardım ettim. O, yürümeyi yeni öğrenmiş bir bebek gibiydi şu an gözümde, bu normal miydi?
Mutfakta yemek hazırlayan Annelerimizi es geçip, onu yemek masasına oturttuktan sonra karşısına oturarak çoktan kurulmuş masaya bir göz attım. Annemlerde gelip masaya oturduklarında bakışlarımı Seungmin'e çevirdim, gözlerimizin ani buluşmasıyla hemen kafasını çeviren Seungmin kafamı bulandırmaya tam gaz devam ediyordu.
"İyice ye. Seni kontrol ediyor olacağım."
*
Sizi seviyorum~! Kendinize cici bakın ve gitmeden benim için bir kaç yorum bırakın~!
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.