Ellerimle oynandığını hissettiğimde, gözlerimi kırpıştırarak açtım ve ellerimle oynayan ellerin sahibine baktım.
Seungmin ve minik kediciği Mavi şirinlikte yeni bir çığır açmaya çalışırcasına ellerimle oynuyorlardı ve şu an aşırı kötü gözüktüğümün farkına yeni varıyordum. Birbirine girmiş ve kabarmış saçlarım ve kaymış suratımla inanılmaz kötü gözüktüğüme emindim.
Seungmin uyandığımı fark ettiğinde, henüz aydınlanmayan günümün perdelerini aralayan bir gülümseme bahşetti bana. Ah, bu çocuk... Çok farklıydı.
"Günaydın, Hyunjinie-ah~" bu çocuğa kesinle şirinlik yapmak yasaklanmalıydı.
"Günaydın, Minie." yeni uyandığımdan olduğundan kalın ve çatlak çıkan sesimle, Seungmin yatağımın kenarında duran Mavi'yi kucağına alarak ayağa kalktı.
"Elini yüzünü yıkayıp içeri gel. Bugün tatil, biraz dolaşırız diye düşündüm." ah, nasıl reddedebilirdim ki, dediklerini kabul etmeme konusunda berbattım. Bu çocuk kesinlikle beni büyülüyordu.
"Olur, Minie." kıkırdayıp, kaşlarıyla kucağında sakince duran Mavi'yi işaret etti.
"Pisiciği eve bırakıp hemen döneceğim." kafamı sallayarak onay verdiğimde arkasını dönerek dışarı çıktı.
Gözlerim ellerime kaydı. Ellerim karıncalanıyordu fakat çok güzel hissediyordum. Kalbimin hızla çarpışına rağmen, huzurlu bir sakinlik hakimdi bedenime ve... Bu çok... Garipti...
*
Eve döner dönmez bedenimi yatağa bırakmıştım. Fazlasıyla eğlenmiştik ve fazla güldüğümden yanak kaslarım sızlıyordu. Ah, bu çocuk etrafımdayken mutlu hissediyordum.
Gün boyu bilinç altıma ilmek ilmek işlediğim, güzelin bambaşka ve aslından kat ve kat daha iyi bir tanımını yansıtan anılardan olsa gerek, huzur dolu bir uyku beni esir almıştı.
Gözlerimi tekrar açtığımda etraf karanlık ve soğuktu ek olarak abimin hırıltılı gelen nefes seslerinden hasta olduğunu anlamıştım. Uzun zamandır onunla ilgilenmiyordum.
Dolabıma ilerleyip, eve geldiğimde değiştirmeden yatağa uzandığım kıyafetlerimi bir çırpıda değiştirdim ve sonrasında pencereye yaklaşarak perdeyi araladım. Çok fazla olmasa da yağmur yağıyordu ve uzun süredir yapmadığım terapimi yapmak istiyordum. Hatta belki Seungmin'i de çağırırdım.
Dolabımdan çıkardığım yağmurluğumu giyerek, anahtarlarımı cebime attım ve kapıdan sessizce çıktım.
Aşağa iner inmez dikkatimi çeken ilk şey Seungmin'in onu ilk gördüğüm yerde büzüşmüş bir biçimde oturması ve hipnoz olmuş şekilde yağan yağmuru izlemesiydi.
Sessizce yanına yaklaşıp oturdum. Başta irkilse de ben olduğumu fark ettiğinde başını omzuma yasladı.
Sakin nefesleri ve kokusu burnuma dolduğunda, asıl terapinin bu olduğunu ve bence yağmurda olan efsunun, görevini yanımda başını omzuma yaslayıp iyice büzüşerek bana sığınmış çocuğa bıraktığını düşünüyordum.
Ve belki de, ben... Bilmiyorum...
*
Sizi seviyorum, kendinize cici bakın ve benim için birkaç yorum bırakın~!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rain ☘ hyunmin
Fanfiction"Yağmur artık benim için ruhumu dinlendiren efsunlu bir iksirdi." © yuu, 2019