14. Bölüm: "Rüya"

2.4K 294 384
                                    

Yolda adımlarımı sayarak yürüyordum yine. Bunu yapmamın sebebi, kafamın içinde zıplayıp duran onlarca düşünceyi bir süreliğine de olsa sükûnete kavuşturmaktı. Fakat bu amacıma ne kadar ulaşabiliyordum, orası şüpheliydi. Medresedeyken hissettiklerim, geçmişimin bulanık görüntülerini gözümün önüne getirdiği için bana çok yakındı. Ama bir yandan da, o hatıralara uzun yıllar boyunca uzak durmamın bir cezası olarak, bana bir o kadar uzaktı. Babam, acaba o medresede dizlerimi kırıp da Kur'ân okuduğumu görse nasıl tebessüm ederdi! Bunu düşünmek bile dudağımın buruk bir edayla kıvrılmasına sebep oldu. Gülünce yüzü aydınlanırdı onun. O kadar tatlı gülerdi ki, kalbimde sıcak, sımsıcak bir his gezinirdi o gülünce.

Allah'ım, bu nasıl bir şeydi?..

Babamın olmadığı gerçeği, tıpkı şu anda olduğu gibi, zaman zaman beni dehşete düşürürdü. O yoktu... Babası olanlara farklı gözle bakardım sırf bu yüzden. Tuhaf gelirdi bana... Eve her gittiklerinde babalarını görüyorlardı. İstedikleri zaman onunla sohbet edebiliyorlar, sarılıp şakalaşabiliyorlardı. Hatta öyle ki bazıları için nefret edebilecekleri, kavga edip kalplerini kırabilecekleri bir babaları vardı!

Allah'ım, nasıl bir şeydi bu?..

Benim babam hayatta olsaydı tek bir kez bile sesimi yükseltmezdim ona. Gururumun ardına saklanıp da ona sarılmamazlık etmezdim. Hem ben uzak dursam da o izin vermezdi ki... Gelir sarılırdı. Kalbimin üzerinde atardı kalbim. İşte o zaman dünyadaki hiç kimsenin bana zarar veremeyeceğini düşünürdüm. Öyle bir güven duyardım ki o an; korktuğum her yaratık, cılız bir ayrıntı olarak sinerdi beynimin ücra köşelerine.

Ama yoktu işte.

Allah'ım, delirecek gibiydim.

Bir babanın yaşıyor olması... Eve gidince onu mutlaka göreceğini bilmek... Bu bilincin yavaş yavaş alışkanlığa dönüşmesi ve o varlığı önemsememek... Bir 'baba' sesinin evde yankılanması... O sese aşina olmak... Öyle ki artık o sesi duymak bile istememek.

Eğer babam yaşasaydı onun sesini alıp kalbimin en güzel köşesine saklardım. O bağırıp çağırsa bile benim için yaptığını bilir ve susardım. Eğer o yaşaydı...

Adımlarımı hızlandırdım. Farklı şeyler düşünmeye çabaladım. Aksi hâlde çıldırabilirdim. Belki de o medreseye hiç gitmemeliydim. Bana geçmişimden bir pencere açan her şeyden uzak durmalıydım. Ama bu, her şeyi çözecek miydi? Kaçarak, saklanarak, uzaklaşarak içimdeki acıyı yok edebilir miydim? Belki de bunu yaparak sadece duygularımı bastırıyordum. Bastırdıkça da, bana onu hatırlatan en ufak bir anda -tıpkı şimdi olduğu gibi- sarsılıyordum.

Eve varana kadar kendi içimde çok çetin mücadeleler verdim. Onca uğraşmama rağmen kalbimdeki sarsıntıyı durduramayan ben, evimizin önünde Yılmaz'ın arabasını görünce her şeyi unuttum. Hissettiğim hüzün, yerini karanlık bir öfkeye bıraktı. Bu adamı her yerde görmek, o ukala tavırlarını çekmek mi zorundaydım? Her şeyden de mühimi; bu saplantılı herif, vazgeçmeyecek miydi?

Dış kapıyı açıp apartmana girerken, "Sakin ol Asiye..." diye kendime telkinler vermeye başladım. Ama ne yaparsam yapayım vücudumun öfkeyle titreyişini, beynimin içinde Ömer'in kanlı yüzünün belirip kaybolmasını engelleyemiyordum. Dairemizin önüne varana kadar kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Annem evdeyken bir delilik yapamazdım.

Kapıyı açmakla uğraşmak istemediğim için zile bastım. Öfkem ve memnuniyetsizliğim belli olsun diye bir alacaklı gibi üst üste bastım. Bilmem kaç yüzüncü çalışımda kapı hızla açıldı. Karşımda annemi beklerken Yılmaz'ın heybetli bedeniyle karşı karşıya geldim. Galiba, 'gel de beni öldür' diyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÂSİYE (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin