Bölüm 5- Kara Şövalyeler

161 36 61
                                    

Ofisin büyük camdan kapısına dikilip bakılan meraklı gözleri izledim. Odasında saçları beline kadar inen bir kadın vardı. Arkadan baktığım için yüzünü göremesem de hal ve tavırlarından anladığım kadarıyla iş görüşmesinden farklı bir samimiyete doğru ilerliyordu.

Bu kadının nereden çıktığını istemsizce merak ettim. Furkan Bey ile iyi anlaşıyorduk. Dikkatli ve ilgiliydi. Yani en azından ben iyi anlaşıyordum. İş yerinde muhabbet edebildiğim ender insanlardan biriydi. Odaya girmek için hazırlanan insan kaynaklarından Gözde'nin fısıldamasını duydum.

"Özellikle kadın asistan istediğini belirtti. Adaylar arasından da bu kadını seçti sadece fakat kadına baksana gerçekten içine düşecekmiş gibi duruyor."

Beni fark etmedikleri için aralarında sohbet etmeye devam ettiler. Gözde'nin yorumları yüzünden iş görüşmesine gelen kadını incelemeye başladım. Beyaz gömleğinin düğmelerini o kadar açmıştı ki göğüsleri belli oluyordu. Altına giydiği kısacık siyah kalem eteğine baktım. Anlattıklarını not alarak onu iyi asiste edebileceğini göstermeye çalışıyordu fakat her eğildiğinde fazlaca frikik veriyordu. Erkek çalışanlarımızın çoğu camekân odaya kitlenmişlerdi bile. Kalemi dudakları arasına götürüp ısırdığında kaleminin ucuna rujun bulaştığını gördüm. Dudaklarına sürdüğü mat kırmızı ruju, sarıya boyattığı saçlarına baktım. Saçlarına perma yaptırmıştı. Aslında böyle tavırlar sergilemese alımlı bir kadın olduğunu söyleyebilirim.

Elimde tuttuğum proje raporunu götürmek üzere odaya yöneldiğimde Güz oturuşunu düzeltti. Daha dik ve meydan okurcasına oturuyordu. Yakınana gelerek dosyayı ona uzattığımda yutkunduğunu gördüm.

"Melisaydı değil mi?" dedim. Konuşurlarken adını duymuştum.

Kadın başını salladı. Onun yanına gelerek hafifçe eğilerek konuştum. "Odanın cam olduğunu biliyorsun değil mi?" Kadın koridorda oluşan kuyruğa döndü. Umursamaz görünüyordu. "Başka bir şey yoksa çıkabilirsiniz," dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Şimdi de mesafeli olmaya çalışıyordu. Odadan çıkmaya hazırlanıyordum ki Güz'ün sesi ile durdum.

"Saye Hanım, bugün saat 14.00'de deneme sürüşüm var. Alana birlikte gitmemiz gerekiyor."

Başımı sallamakla yetindim. Odadan ayrılırken kaldıkları yerden konuşmaya devam ettiklerinde mideme vuran ağrıyı yok saymaya çalıştım. Amacı neydi bu adamın?

Odama döndüğümde başımı masaya yasladım. Ne yapacağımı bilemiyor, karşısında saçmalamaktan korkuyordum. Kahvaltıdan sonra benden uzaklaşmaya başladığını düşünmüştüm. Sergilediği tavırdan sonra bu düşüncemde haksız sayılmazdım. Bunun beni sevindirmesi gerekirken neden böylesine dağılmış hissediyordum? Yeni asistanıyla olan yakınlığı tuhaf geliyordu. Ezra'nın haklı olduğu filan yoktu. Boşuna kafamda kurmama neden olmuştu!

İra'nın kayıp vakasıyla ilgili herhangi bir gelişme olmayınca kayıt ettiğim numarayı aramaya karar verdim. Heyecandan titreyen parmaklarım bana pek yardımcı olmadı. Bu durumu onu aramak için bahane olarak kullandığım için kendimi kötü hissettim. Telefon birkaç çalıştan sonra açıldı.

"Karan Soylu," dedi tek seferde.

Telefonu bu şekilde yanıtlıyor olmalıydı. "İra'nın davasıyla ilgili bir gelişme olup olmadığını sormak için aradım."

Telefonda güçlü bir nefes alış sesi duydum. "Bir gelişme yok Saye Hanım. Ekibim arabanın koordinatlarını bulmaya çalışıyor," dediğinde sesinin ezgisinde kayboldum. Elimi pencerenin kenarına yaslarken, duruşumu dikleştirdim. Derin bir nefes alarak birkaç saniyeliğine içimde tuttum.

KORUYUCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin