Bölüm 4-Karan Soylu

155 36 71
                                    

Sabah işe gitmeden önce Ezra'nın teorisini test etmek üzere uğradığım kahve dükkânında sıra beklerken kafamda sorgulamaya devam ettim. Erkeklerin görünüş ve davranışlarından gerçekten onları anlayabiliyor muydu? Benim ne yazık ki bu konuda hiç deneyimim yoktu.

Hemen önümde duran deri ceketli adam verdiği siparişi alırken bileğindeki doğum lekesine benzer ize baktım. Sonsuzluk işaretini andırıyordu. Bileğini ustalıkla kapatıp yüzünü göstermeden dükkândan ayrılırken arkasından bakındım. Yüzünü görmeye bu denli yakınken nasıl olurda göremezdim. Ardında bıraktığı tanıdık kokuyu aldım. Bu o olmalıydı. Yabancı...

"Siparişinizi alabilir miyim?" diyen kadına baktım. Muhtemelen birkaç kez seslenmişti. Aklım onda olduğu için şaşkındım. Siparişi verip ödeme için elimi cihazın üzerinden geçirdim. Kendimize ait bütün bilgiler derimizin altına işleniyordu. Böylelikle kartları, kimliği kaybetme ya da çaldırmanın önüne geçmiştik. Bilgilerimiz kolaylıkla çalınamıyordu. Cihazın yeşil renkli ışığı maviye dönerken gözlerim onu aramaya devam etti. Ondan hiçbir iz yoktu.

Siparişim hazırlandığında taşıma kutusundan tutarak kapıdan dışarıya çıktım. Etrafıma bakınıp bir süre daha onu aradım. Alt dudağımı ısırıp yürümeye devam ettim. Ezra arabayı aldığı için işe taksiyle gitmek zorunda kaldım.

İş yerimin bulunduğu kristal kulenin içine girerken danışmaya gülümsedim. Biraz ileride bulunan camdan kapının önündeki okuyucuya retinamı tarattım. Kapılar hızla açılırken koridorun sonunda bulunan asansörün yanına ulaştım. Düğmeye basarak çağırıp beklemeye koyuldum. Asansör geldiğinde 14 numaralı tuşa bastım. Çalışma arkadaşlarıma "Günaydın" diyerek odama ilerledim. Montumu çıkarıp askılığa astıktan sonra Güz'ün odasına yöneldim. Camdan kapıyı tıkladığımda sandalyesini geri ittirerek içeriye gelmemi işaret etti.

"Günaydın. Rahatsız etmiyorum değil mi?"

"Hayır. Haftaya deneme sürüşünü birlikte gerçekleştireceğiz. Evrakları kontrol ediyordum. Bir takım sıkıcı işler," diyerek gülümsedi.

"Sistemlerin hazır olduğunu sanmıyorum," dedim. Bu konuda fazla aceleci davranıyordu.

"Heyecan yapmana gerek yok. Yönetim kurulu gelişmeleri görmek istiyor," diye açıklamada bulundu.

"Sana kahve aldım. Umarım Latte seviyorsundur."

Gülümsemesi büyüdü. "Teşekkür ederim. Evet severim. Oturmaz mısın?" diyerek karşısındaki koltuğu gösterdi. Yanaklarımın ısındığını hissederken koltuğa oturdum.

"Kendini nasıl hissediyorsun? Dün senin için çok endişelendim."

"Endişelendirdiğim için özür dilerim. İra'nın kaybolması beni derinden etkiledi."

"Sana söz veriyorum. Arkadaşının bulunmasıyla bizzat ben ilgileneceğim. Bugün birkaç tanıdığımı arayacağım. Senin için yapabileceğim başka bir şey var mı?"

Gözleri kararlılığını gösteriyordu. Benim için bir şeyler yapma isteği umut doluydu. Arkadaşımı bulmak için çabalamasını takdir etsem de endişelenmeden edemedim. Neler yapıyordu? Neredeydi? Kaçırılmış mıydı?

"Hayır. Teşekkür ederim," diye cevapladım sorusunu.

Aklımda derin düşüncelerle ayrıldım ofisinden, elimde hala sıcak olan kahve bardağını yudumladım. İşlerime döndüğümde vakit çoktan öğleni geçmişti. Kapım tıklandığında Ezra fazla neşeli bir şekilde gülümsedi. "Ablacım."

"Bunu söylediğine göre kesin bir şey yaptın!"

"Arabanın ayarlarını bozdum. Nasıl oldu anlamadım. Otoparka bıraktım. Ekip arkadaşların ilgilenecek ama bir süre araba kullanamayacağız."

KORUYUCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin