abuk sabuk birkaç felsefi bölüm

134 2 0
                                    

Bölüm bir:
Kişisel politikam ve varlığına inanmadığım ideolojimden bahsetmek gerekirse bu "paraizm". Şirketin de aynı şekilde politikası bu. Çünkü başında ben varım. Cidden böyle bir şey var mı bilmiyorum ama bu "paraizm" denen şeyi ben uydurdum. Çünkü sanayi devrinden beri paran varsa her şeye sahipsin demektir. Sonuçta Amerikalıların bir lafı vardır "Money talks." Hak vermişimdir bu söze kendimi bildim bileli. Öyle para sevgiyi satın alamaz falan hep boktan ve romantik Victor Hugo'lar tarafından uydurulan boş laflar. Kim demiş alamaz? Ben alıyorum. Etrafımdaki insanlar sahte olursa olsun, hepsi yüzüme gülmek zorundalar. Arkamdan ne derlerse desinler. Umrumda değil. Hem işi fazla abartırlarsa susturmasını da gayet iyi bilirim. Nasıl mı? Para ile tabii ki de.

Bölüm iki:
Sevgiye inancım sıfırdır. Ama kendimce haklı sebeplerim var. Mesela cidden sevgi diye bir şey olsaydı annem ve babam olacak kadınla adam beni fakirlikten dolayı yetimhaneye bırakıp kayıplara karıştıktan yıllar sonra 2016 yılında adım Forbis dergisinin "En Genç 100 Yatırımcı" listesinde dört numarada çıkınca yanıma gelip para dilenmek yerine daha önce gelirlerdi. Veya direkt yetimhaneye bırakmazlardı.
Normalde onlara istedikleri parayı vermezdim ama utanmalarını istedim ve bir daha asla ve asla gelmemelerini "rica ettim", bu yüzden vermek zorunda kaldım. Bunu yaparken sinir krizi geçirmiş olabilirim ama bu ayrıntı sanıyorsam gereksiz bir bilgi. Tabii sonra önemli bir ayrıntı olduğunu anladım ama neyse. [Ciddi bir sorunum varmış.]

Bölüm üç:
Sevgiye olan inançsızlığım yüzünden ilişkilerimde hiçbir zaman üzülen kesim de olmadım. (Diyorum sevgiye inanmamak en iyisi diye.) Zengin olduğum için önüme gelene yürüyebiliyordum ve tipiyle aurasını beğendiğim kıza çıkma teklifi edebiliyordum. Sonra da sıkılınca direk ayrılıyordum. Onlar üzülse de ben üzülmüyordum. Önemli olan da bu. [Yetimhane hayatı bana bunları öğretti.] Ayrıca bana ne yahu, bağlanmasaydınız. Sanki benim ne kadar şerefsiz olduğumu bilmiyorsunuz.

Bölüm dört:
Neyse size durup dururken Jung Soojung'dan bahsetme ihtiyacı duydum. 65'lik boyuna rağmen bir model. Bunu kesinlikle keskin,  karizmatik ve vahşi bakışlarına borçlu. Ayrıca benim de en favorim (tabii Choi Sooyoung'dan sonra). Aramız da gayet iyi. Şirkette bana "oppa" demesine tek izin verdiğim kişi. Yarı Amerikan aksanıyla demesi hoşuma gittiği için galiba o da. Ayrıyetten ablası Jung Sooyeon arkadaşım, biraz da o zorluyor. Bir de ben Sooyeon'a noona diyorum kardeşi bana oppa demese ayıp olur.

Bölüm beş:
Bizim oğlanın -Sehun'un- bu Soojung'a merakını fark etmedim değil. Normalde umursamaz takılan sevgili korumam Sehun, nedense ne zaman Soojung'ın "photoshoot"una gitsem sihirli bir şekilde ilgili olup yanımda dikiliyordu. Evet en az ona ihtiyacım olduğu zaman işini yapıyordu... Aslında bakarsanız son birkaç gündür, Sehun işe yarıyordu. Yeni aldığım 186'lık hademe Park Chanyeol korkutucu bir şekilde yanımızda dikilip bana bakıyordu. Onunla iletişime geçebilmek için Sehun'u ve  Seulgi'yi kullanıyordum. Aslında Seulgi'yi birçok şeyde kullanıyordum, orası ayrı.

Bölüm altı:
"Seulgi. Bu herif kim? Bana garip garip bakıp duruyor." Soojung'ın photoshoot'unu kollarımı bağlayarak izlerken vücudumu eğip Seulgi'nin kulağına doğru yaklaşmıştım. Seulgi paniğini gizleyerek başını kulağıma doğru çevirdi.
"Efendim o yeni aldığınız hademe. Bayan Jung'ın önerisi üzerine almıştınız."
"Ciddi misin? O zaman işten de atamam." Büyük bir hayalkırıkığıyla etrafıma bakınıp çözüm yolu ararken yanlışlıkla hademe ile göz göze gelince bana hayranlıkla baktığını fark ettim. Sanki yılların aşığıymış gibiydi. Bundan iğrenip yüzümü buruşturduktan sonra Soojung'ı izlerken ağzı sulanmış Sehun'un yanına gittim. 84'lük boyuyla beni duysun diye sesimi yükselttim.
"Şu garip yoda çakması yaratığı burdan çıkart yoksa yapmadığım prim üstüne maaşından da keserim. Karı kız kesmekten işini düzgün yapmıyorsun, it herif."
Sehun'un ensesine sertçe vurduktan sonra Soojung'a gülümseyerek Seulgi'nin yanına doğru kaydım. Bu sırada da Sehun "Bay Byun işine gitmeni söylüyor." diyordu hademeye.

Bölüm yedi (gereksiz gelebilir ama çok önemli bir bölüm çünkü mükemmel kişiliğim ön planda):
O hortlak tiplemenin gitmesiyle keyfim yerine gelmişti. Soojung'a flörtöz şekilde gülümseyip espiriler yapıp duruyordum. Ortamdaki herkes espirilerime gülüp duruyordu çünkü cidden çok komiktiler.

YN// Bunları ilk başka bir yerde paylaştığımdan ilk başlarda konsept garip olabilir ama ilerledikçe normale dönüşüyor.

bay byun'un nesi var?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin