Bir sonraki gün stresten şirkete erken gelmiştim.
Neden mi?
Çünkü koca karı akşamleyin "iksiri" getirmemişti.
Taeyeon aradığında da telefona bakmamıştı.
"Acaba başına bir şey mi gelmişti yoksa bilerek mi yapıyordu?"
Bunlar beni ürküten büyük bir paranormal soruydu. Aslında paranormal değildi başka bir şeydi ama kelimeyi unuttum.
Neyse;
o kadar erken gelmiştim ki şirkete odamı temizleyen uzun boylu garip kulaklı sürekli beni kesen adamla muhatap olmak zorunda kalmıştım. Adı neydi bunun unutmuştum da.
"Chaeyeon..."
Sözümü kesmişti hadsiz.
"Park Chanyeol efendim."
"İşte her ne haltsa, Chanhwan, işini çabuk hallet. Benim işim gücüm var. Çok yoğunum bugün. Oyalanma buralarda çok."
Bunu der demez elime telefonumu alıp boş boş takılmaya başladım. Öyle bir zamandaydık ki hiç işim yoktu. Bare şu koca karı gelseydi de iksir işleriyle uğraşaydım.
********
Gözlerim her ne kadar telefonumda olsa da bu Chaehyung'un gözlerinin benim üzerimde olduğunu hissediyordum. Sinirlenmiştim. Hangi hakla bana bakmaya cüret ediyordu?
Derin bir nefes aldım. Bu beyinsize kızmaya gerek yoktu. Anlamazdı zaten. Gelince Seulgi'ye kızardım. O genelde tercümandı. Ben ve ekstra düşük seviyeli çalışanlar arası çevirmenlik yapıyordu.Tabii ben Seulgi'ye nasıl kızacağımın planlamasını yaparken öyle bir şey yaptı ki kendimi kaybetmeme sebep oldu. En hassas olduğum yerimdem vurmuştu çünkü, ne yapabilirdim?
Masamı temizlemeye geldiğinde kalem almak için elimi kalemliğe uzatmıştım. Tam kalem alacaktım ki bu garip adam kalın ve çirkin elleriyle elimi tuttu ve kendine doğru çekti. Ben de ister istemez ayağa kalktım. Şaşkın bir öfkeyle, elime gerzekçe bakan hademeye bakıyordum.
"Elleriniz çok güzelmiş. Ayrıca göründüğünden çok daha büyük."
Bunu der demez sinirlenip elimi geri çektim ve yüzüne yumruk attım.
"Sen hangi hadle elime dokunuyorsun??? Bir de benim elime, BENİM."
Elim konusunda fazla hassastım. Güçlü bir yumruk atmış olmalıydım ki biraz gerilemişti. Masanın arkasından çıkıp geçmişte yapmış olduğum hapkido hünerlerimi boyunu umursamadan üstünde gösterdim. Herif bayıldı tabii. Ben de onunla birlikte dizlerimin üstünde kendimi yere attım ve ağzımdan hiç eksilmeyen o ismi çağırdım.
"SEULGI!!! NERDESİN SEN???!!"
"Bay Byun?? Chanyeol?????"
Bu Seulgi değildi. Bu Seulgi'den önceki sekreterim, aramızda cinsellik içeren olaylar olunca terfi ettiğim Kim Hyuna'ydı.
"Seulgi nerde??"
"Efendim, boşverin onu. Sinir krizi geçiriyorsunuz."
Hyuna koltuk altımtan tutarak beni masanın kenarına çekip sırtımı masanın bacağına dayattı.
Sonra da Chanheon'un yanına gidip onunla ilgilenmeye başladı. O anla ilgili en son hatırladığım şey Seulgi'ye ağzımın altından kekeleyerek laf atıp durmamdı.
"Hepsi senin yüzünden oldu, sen burda olsaydın, Cheowon ölmezdi."
Hikayenin bundan sonraki kısmında Chanyeol'e pek değinmek istemediğim için -çünkü başrol olacak kadar mükemmel değil- şimdiden bahsedebilirim.
Hazır bayıldım, gördüğüm rüyaları bundan sayın...
Chanyeol'ü dövmem şirket için kötü oldu çünkü sonrada öğrendim ki Chanyeol, Park Holding'in başı olan Jinyeol'ün tek oğluymuş. Benden uzun süredir de hoşlandığı için babasından bu işi almasını istemiş. Babası ilk başta benim oğlum hademe olamaz diye izin vermemiş ama Chanyeol çok ısrar edince kabul etmek zorunda kalmış. Jung kardeşler aracılığıyla Chanyeol'ü bizim şirkete aldım işte.
Babası da hâliyle bana çok kızdı. Hatta tüm ortaklıkları geri çekecekti ama ben çok zeki biri olduğum için onlara bir teklif sundum. Jinyeol sonuçta oğlunun başka bir firma altında çalışmasını istiyordu ben de Chanyeol'e kendi şirketimde iyi bir maaşa iş ayarladım böylece aramız düzelmiş oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bay byun'un nesi var?
Fanfictionmanyak herif sevmediği kadınla evleniyor. - do kyungsoo [ağır bxg içerir]