BÖLÜM 7

32 10 1
                                    

Playlist: Soley/We Sink (Full Album)

Gecenin 05.38 idi. Yatağımızın içinde yan yana oturmuştuk. Sırtımızı yastıklarımıza yaslamıştık. Yumuşaktı. Karşımızda müthiş bir manzara vardı. Kulaklığımın bir tanesi ondaydı. Diğeri bende. Aramızda milyon mesafeler vardı sanki... Yakınlaşmak istedim. Kafamı omzuna yaslayıp, her şeyin güzel olacağını duymak istedim.

Bana istediğimi vermedi.

Gözlerimi asla pencereden ayırmadım. Ona bakarsam tüm gerçeklik yok olur diye düşündüm. Ama o bu işte sandığımdan daha iyiydi. Yorganın içerisinde kaybolan elim ona doğru yol almıştı, sanki kontrolümün dışındaydı.Ama o kadar uzaktı ki ulaşmak imkansızdı. Hissetmiş olacak ki göz ucu ile bana baktı. Koyu mavi saçlarından bir tutam düşmüştü gözlerinin önüne. Kendini nasıl saklayabiliyordu bu şekilde? Yine de okur gibiydim onu.

Önüne döndü bakışları.

Aşağı.

Lola Marsh- She's a Rainbow

Bir adım zorladım kendimi yanına daha yakın olabilmek için. Anladı çabamı. Bana döndü. Gözlerimi cesurca gözlerine kitledim. Ama benden daha inatçı çıktı. Korkusuzca, inatla bakıyordu. Bir şeyler söylemesi gerekmez miydi?

''Beni tanımadığın zamanlarda daha çok konuşurdun.'' dedim birden.

''Seni önceden daha iyi tanıyordum. '' Doğruydu. İnkar edemezdim. Şarkının sözlerine odaklanmamak çok zordu. Tuhaf bir şekilde bizi gördüm. Bunun etkisinden sıyrılmak istedim. Tüm bunlar ile Burkay'ın aklıma düşmesi ve Mavi'nin tam bu anda bana bir vücut daha yaklaşıp aramızdaki farkı kapatması ile güneşin doğması bir oldu... Önümüzdeki manzara kendi güzelliğini önümüze sererken omuzlarımız temas halindeydi. Yanımdaki gerçekliğin sıcaklığını, bir güneşin yakıcılığında hissettim. Ellerim tekrar devreye girdi. Yatağın içinde avuçlarım onun avuçlarını aradı. Serçe parmaklarımız denk gelince sanki planlı bir şeymiş gibi birbirine dolandılar. Sıkı sıkı tuttu. En küçük parmağı ile ellerimi tutar gibi, yanındayım korkma der gibi. En çok korkmam gereken anda, belki de en çok korkmam gereken kişiden korkma der gibi sardı beni ve tüm benliğimi.

''Bir şey itiraf et. Bu bizim ritüelimiz olsun.'' dedi. Hoşuma gitti. Yüzümdeki tebessüm büyüdü.

''Çok korkuyorum, nedenini bilmiyorum.'' diye itiraf ettim hemen.Sanki bu anı bekliyormuşum gibi.

''Hayalkırıklığına uğramaktan...'' kafamı salladım bana bakmasa da.

''Sen?'' diye döndüm yanımdaki yabancıya,

''Yorgun hissediyorum.''

''Bu bir itiraf degil.'' dedim hızla.Gerçek bir şeyler duymaya ihtiyacım vardı. Ve söylemek istediği şeyin nedense aslında bu olmadığını hissediyordum.

''Hayatımda hiç bir şey olup bitmezken benim için en büyük itiraf budur.''

''Şuan da hayatında bir şeyler olup bitiyor ama.'' Sağ omzumun üzerine yatıp tüm bedenimi ona taraf döndürdüm. O hiç istifini bozmadı,

''Yanlış.'' dedi gözlerindeki tuhaf ifadeyi tavana yansıtırken, ''Hayatımda bir şeyler oluyor evet ama bitmiyor. Bittiği noktada olsaydık ben bugün burada olmazdım.'' Anlamamışçasına suratına baktığımda kafasını çok hafif bir hareketle bana doğru döndürdü. Yavaşça gülümsedi. Ne tuhaftı.Bu gülüş boğazıma tonlarca yük bindirmişti. Oysaki bir şey bile anlamamıştım.

''Belki de...'' dedim ruhumu saran ağırlığın altında ezilirken, ''Aslında hiç burada olmamışsındır.'' Ağzından güldüğüne dair bir ses çıktı,

''LİLİ''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin