Olayın üzerinden bir hafta geçmesine rağmen odamda içtiğim otun etkisi ile artık tavanın dönmesinden ziyade aynı kızı yatağımda görmenin heyecanı ile yanıp tutuşuyordum. Her seferinde ismimi fısıldıyordu. Sanki başka bir dünyada bütün hücrelerim,benliğim ve bedenim onunlaymış ve beni çok iyi tanıyormuş gibi. Bu hissi içimden atamıyordum. Bu gücü nereden bulduğunu düşünüyordum ama erişemiyordum. İmkansızlığa tanık oluyordum onu her görüşümde. Korkuyordum. Normal değildim ve asla normal olmayacaktım. Hislerim ölüydü. Sadece öfkeyi biliyordum. Bu çocukluğumdan beri böyleydi. Belki de babamdan öğrenmiştim tüm bunları. Her şey çocukluğumuzdan ibarettir aslında. O zamanlarda büyürüz ama sadece rakamlar yerini bulmamıştır. Rakamlar yerini bulduğunda yaşamaya başlarız. Babam beni ve annemi dövdüğünde kahraman olmak isterdim. Hatırlıyorum, o zamanlar annemi ve kendimi kurtarmak istiyordum. Babamdan... Yemin ediyordum. Asla alkol almayacağım diye. Büyüyünce onun gibi olmayacağım diye. Ama günaha giriyormuşum boş yere. Ben onun genlerini taşıyordum. Alkolün en alasını alıyordum. Ve ondan daha beterdim...
''Bir gün annemi odaya kapattığı ve zorla elde ettiği o zaman kapının önünde dikildim. Bir şeyler yapmak istedim ama o kadar çaresizdim ki... Sadece kapının önüne oturup annemin ağlamalarını ve acı çığlıklarını dinledim. Bunlarla büyüdüm. Sonra ben büyürken 9 ay içinde yeni biri geldi eve. Bir bebek. Zor gecelerin, işkencelerin sonucu. Çok korktum. Bizimle aynı şeyleri yaşamasından... 8 yaşındayken öldürdüm yeni doğan kardeşimi. Onu babamdan korumak, kahraman olmak istedim. Bıçağın en keskin tarafı ile kestim onu. Bir kere değil. Binlerce kez belki. Hatırlamıyorum. Sonra oturdum yere. Çok mutluydum. Önümde kırmızılar, ellerimde kırmızılar, her yerde kırmızılar... Onu kurtardım. Artık kahramandım.'' Boğazımın düğümlendiğini hissettim. Gözlerimin dolduğunu... Dişlerimi sıkarak kendimi dizginlemeye çalıştım. Yanımda beni usulca dinliyordu. Gözlerine baktım. Çünkü ihtiyacım vardı. Beni uysallaştırıyordu. Devam etmemi ister gibi baktı yüzüme. Eli suratıma uzandığı anda kapı çaldı. Müzik durdu. Kız kayboldu. Kapıya baktım bomboş. Tam karşıdaki kişi pes etmişken kapıyı açtım hızlıca. Duman kokusundan sarsılan Dilara,
''Bende sana eşlik edebilir miyim?'' diye sordu içeri meraklı gözlerle bakmaya çalışırken.
''Hayır.'' dedim dümdüz, ''Yalnız kalmaya ihtiyacım var.''
''Ama hep yalnızsın. Belki sana iyi gelirim-''
''Sen kendine bile yaramıyorsun. Bana nasıl iyi geleceksin?'' ağzımdan çıkan acımasız sözlerin istemsizce Dilarayı üzmesi ile susmaya karar verdim, ''Görüşürüz sonra.'' deyip kapıyı hızla kapadım. Bu benim sorunumdu. Kesinlikle bir problemim vardı. Belki gerçekten iyi gelecekti ama istemiyordum kimseyi. Benim kendime bile tahammülüm yoktu. Bu ruh başkasını nasıl kabullensindi?
Odanın içinde 6 tur attıktan sonra tekrar sardım otu. Çektim bir fırt. Ve yatağımda Lili. Ben hemen onun sol yanında...
...
Okulda, evde, yolda tek düşündüğüm bildiğim oydu. Belki ismimi bilmese bu kadar çok etkilenmezdim. Belki de herkes biliyordu adımı. Hayır. Ama buna izin vermezdim. Mutlaka duyardım. Haberim olurdu.
Dersten çıktığımda bütün yük üstümden kalkmış gibi rahatlamıştım. Eve gidip her zamanki rutinimi gerçekleştirmek istiyordum. Ta ki koridordaki heykelcilik atölyesinin aralanmış kapısı arasında onu görene kadar... Kapının önünde kalakaldım. Kendini işine adamış, kaşlarını çatmış, avuçları kil içerisinde işini yapıyordu. Elindeki eser miydi güzel olan yoksa kendisi mi anlamlandıramadan, farkında olmadan onu izlemeye koyuldum. Birinin bana çarpması ile dikkatim dağıldı. Çocuk yaklaşık 10 kere özür dileyerek yanımdan ayrıldı. Kafamı tekrar atölyeye çevirdiğimde kız yoktu. İçeri girmek istedim ama o cesareti kendimde bulamadım. Kendimi bundan alıkoymak zorundaymışım gibi atik bir şekilde bahçeye çıktım. Panik atak geçirircesine sigaramı hızla yaktım. Ve gevşemeye çalıştım. Derin nefesler alıp verdim. Bu durumdan uzaklaşmalıydım. Başaramayacağımı bildiğim bir şeyi umut edemezdim. Hayalini kuramazdım. Çünkü sonunu tahmin etmek benim için zor olmayacaktı...