Bütün zaman boyunca gözlerimden akan yaşlar en sonunda kurudu. Ama ben halen ağlamak istiyordum. Kalbim çok acıyor, ruhum ölüyor, nefes almak istemiyorum. Bütün bu başıma gelenleri konuşabileceğim kimse yok. Herkes hayatımı yalanlarla doldurmuş. Hayatımla bir oyuncak gibi oynamışlar. Noell neden bunu bana yaptı? Hayır neden bunu kendine yaptı?
Saatlerce bir mezar taşına karşı konuşuyordum ve cevap alamıyordum. Cevapları artık o bana veremez. Her ne kadar Noell'de benden gerçekleri saklamış olsa da içimde ona karşı hiç bir öfke yok. Bir yanım gerçekleri bilmek istiyor, bir yanımsa gerçeklerle yüzleşmekten çok korkuyor. Kaldırabiliecek miyim? Aslında gerçekleri kimden öğrenebileceğimi bile bilmiyorum. Ailem neden benden bunca yıl gerçekleri sakladı? Jenny'de biliyor mu?
Yavaşça oturduğum topraktan kalktım. Çevremdeki insanlar kimler bilmiyorum ama öğrenmem gerekiyor. Son bir kez Noell'in ismi yazan beyaz taşa baktım.
"Hoşçakal Noell. O zaman sana gerçekten veda edememiştim. Önceden nasıl biriydim bilmiyorum ama içimde sana karşı farklı bir sevgi var" dedim ve arabaya doğru ilerledim.
Aslında neler olabildiğini tahmin edebiliyordum az çok... Harry ile sadece arkadaş olmadığımızın farkındaydım. Peki neden bunca zaman sonra karşıma şimdi çıktı? Beni gerçekten sevmiyor muydu? Peki neden o fotoğrafları halen saklıyor? Neden gitmişken geri gelip canımı acıtıyor?
İngiltere de olan tek yakınıma gidiyordum. Belki Greg bana gerçekleri anlatabilirdi. Hafıza kaybı yaşadığım zamanlarda bana hiç bir zaman nasıl biri olduğumu söylemezdi. Ne zaman ona sorsam 'Şuan da neysen o zaman da oydun' derdi. Sanırım kim olduğumu öncedende bilmiyordum.
Evin önüne geldiğimde aynaya bakıp saatlerce ağlayan gözlerime baktım. Berbat gözüküyordum, berbattan da öteydi aslında. Bir kaç saniye kendimi toplamaya çalışıp arabadan indim. Yavaş adımlarla eve ilerlerken ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Diyebileceğim tek bir şey vardı. Ben gay miyim? Gay'sem neden önceden fark edemedim. Hiç bir erkeğe cinsel istek duymadım, kızlara da. Harry'yi görene kadar...
Şu bir kaç adımda aklımdan bir sürü konuşma geçmişti. Belki de gitmeliydim. Buralardan kaçıp gidebilirdim. Jenny umurumda değil, annem yada babam da değil, kitabı da sikeyim... Peki ya Harry... Yeşil gözlerini bir kez daha görmek istiyorum. Eskiden yapmış olduğum şeyi yeniden yapmak istiyorum. Onu öpmek istiyorum. İçimdeki eksik parçayı istiyorum.
Daha fazla dayanamayıp kapıyı çaldım. Bir kaç saniye sonra kapı yavaşça açıldı. Kapıyı açan Greg'in karısı miranda'ydı. Sarışın mavi gözlere sahip sıcak kanlı bir kadındı.
"Niall!" dedi gülümseyerek, aynı zamanda da şaşırmıştı.
"Merhaba Miranda..." dedim.
"Aaa kusura bakma içeri girsene..." diyip kapıyı girmem için açtı. Hızla eve girdim, Miranda da kapıyı hemen kapattı.
"Seni gördüğüme şaşırdım açıkcası Niall" dedi gülümseyerek. Aynı zamanda da yüzümü inceliyordu. Gözlerimin halini fark edince yüzü yavaşça soldu.
"Aslında şey Greg'e sormam gerek bazı şeyler vardı" dedim aceleyle. Bir yandan da etrafa bakıyordum.
"Üzgünüm ama Niall Greg iki gün sonra iş seyahatinden gelecek..." dedi. Kısa bir sessizlikten sonra devam etti. "Ama belki ben yardım edebilirim..." dedi merakla.
"Pekala... Miranda aslında nasıl dile getirmem gerektiğini bilmiyorum, haberin var mı onu da bilmiyorum. Yani hiç bir şey bilmiyorum. Sorun da bu!" dedim sonlara doğru sesimi yükselterek. Duygularımı kontrol edemiyordum. Gerçeklere her an daha da çok yaklaşmış gibi hissediyordum. Miranda tepki karşısında korkuyla bakmaya başladı. "Miranda, hafıza kaybı yaşadığımda benden bazı gerçekler saklandı mı?" dedim net bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In My Memory (Narry)
Fanfiction"Beni de mi unutacaksın?" "Hastalığımın bile unutturamayacağı birşey var" "O neymiş?" Dudaklarımı kulağına yaklaştırıp bir sır söyler gibi fısıldadım.. "Bu bir sır"