Arkadaşlar ben ve diğer yazar arkadaşım tatile çıkıyoruz ama tabi yeni bölümler yine olacak, biraz geç gelebilir ama erken paylaşmak için çok çalışacağız sizi seviyoruz ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
İyi okumalar...
1 Hafta sonra...
Elimdeki içkiden bir yudum daha aldıktan sonra oturduğum koltuktan hızla ayağı kalktım. Onu görmem lazımdı. Bu evde ne tarafa baksam onunla olan anılarımızı hatırlıyorum. İnce beyaz elleriyle vücuduma dokunuşu, sarı saçlarının güzel kokusu... Onu her tarafımda hissedebiliyordum.
Büyük adımlar atarak evden çıkmak için kapıya geldim. Ama bir anda ayaklarım durdu. Kalbim çok acıyordu. Ama ona zarar veriyordum. Peki ya beni görmek isterse? Beni sevdiğini biliyorum. Onu sevdiğimi biliyorum. Bana hafızasında kalan tek kişi olduğumu söylüyordu. O da benim kalbimde kalan tek kişi.
Ellerimi saçlarıma sert bir şekilde geçirip kapıdan uzaklaştım. Gitmemeliyim. Ona zarar veriyorum. Ona zarar vermemek için kendime zarar veriyorum. Elimdeki içkiden son bir yudum alıp yere fırlattım. Şişe yere çarparak bin bir parçaya dağıldı. Kalbim gibi...
Bir süre yere öylece baktıktan sonra daha fazla dayanamayıp hızla kapıdan çıkıp hastaneye gitmeye başladım. Onu görmem lazımdı. En azından elini son bir kez tutmak istiyorum. Mavi gözlerinin en derin yerlerine son bir kez bakmak istiyorum. Ona onu sevdiğimi söylemek, bedenim yanında olamayacak olsa da kalbimin hep onunla olacağını...
Motorda hızlı bir şekilde giderken rüzgarlar yüzüme çarpıyordu. Biran Niall'ın belime sarılan ellerini hissettim. O arkamdaydı. En azından öyle olduğunu düşünüyordum. Heycanlı nefesi bütün o rüzgara rağmen ısrarla kulağıma çarpıyordu. Bedeni sırtıma değiyordu. Bir bütün gibiydik... Bir an gözlerimi kapadım ve kendimi aklımdaki sahneye bıraktım. Ama sonra motorun üstünde olduğumu hatırlayarak hemen gözlerimi açtım. Onu görmeden ölmemem lazımdı. Onu ne olursa olsun son bir kez göreceğim. Ve ona söylediğim son cümleyi yeniden söyleyeceğim. Bu sefer ona yetişerek...
Hastaneye varınca koşarak Niall'ın odasını öğrendim. Yoğun bakımdan çıkarılmıştı. Belki de uyanmıştı. Odasının önüne geldiğimde şimdiye kadar hiç görmediğim üç yüz ve bir de onlardan uzakta oturan uykusuz Noell'in yüzünü gördüm. Noell'in durumu da benim ki kadar berbattı. Tanımadığım kişiler aslında kimler olabileceğini anlamıştım. Annesi, babası, abisi. Beni fark ettiklerinde hemen babası oturduğu yerden kalktı. Beni tanıyordu. Bakışlarından bu tamamiyle belliydi. Annesi'nin ise gözleri dolmuştu. Babası bana doğru küçük adımlar attı.
Noell Bay Horan'ın kalktığını fark edince beni de fark etti. Büyük bir öfkeyle ayağı kalktı ve yanıma Bay Horan'dan daha erken vardı.
"Ne işin var burada?" dedi kolumu sertçe kavrayıp.
"Onu son bir kez görmek istiyorum" dedim düz bir şekilde. Gözleri yakından daha da berbat haldeydi. Mavi gözleri Niall'ın gözlerine benziyordu. Noell bir süre bana öylece baktıktan sonra yavaşça kolumu bıraktı. Ve arkasını dönüp kalktığı yere geri oturdu. Yaptığı hareket karşısında şaşırmıştım. Tam odasına ilerleyecektim ki başka bir kol beni tuttu bu sefer.
"Seninle biraz konuşabilir miyiz" dedi ve bana gülümsedi. Niall'a ne kadar çok benziyordu. Mav gözler, domates yanaklar...
Başımı yavaşça salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In My Memory (Narry)
Fiksi Penggemar"Beni de mi unutacaksın?" "Hastalığımın bile unutturamayacağı birşey var" "O neymiş?" Dudaklarımı kulağına yaklaştırıp bir sır söyler gibi fısıldadım.. "Bu bir sır"