Niall...
İşte yine başladığım yerdeyim. Aslında buraya yeniden hangi yüzle geri döndüğümü anlamıyordum. Sadece ayaklarımın bildiği tek yerdi. Artık atmayan kalbimin güvendiği tek yer, cebimden anahtarları çıkarıp kapıya yaklaştım. Acaba içeridemiydi? Lütfen içeride olmasın, evet elinde sonunda onunla yüz yüze geleceğim ama şimdi olmaz. Aldığım bu darbe üzerine dayanamam.
Derin derin nefes alarak cesaret pompalamaya başladım. Anahtarı kilide sokup yavaşça çevirdim. Kapıyı aralayıp içeriye bir göz attım. Açık ışık yoktu. Sanırım evde yoktu, evde olsa da yüzüme bakacağını sanmıyorum. Bugün ki sessizliği her zamankinden farklıydı.
Yavaş adımlarla odama gittim. Bu odadan ne kadar nefret etsemde rahatça ağlayabildiğim tek yerdi. Üstümdeki ıslak kuyafetleri yavaş yavaş çıkarmaya başladım. Üstümde sadece boxer 'ım kalmıştı. Odanın en köşesinde duran boy aynasının önüne geçtim. Gözlerim ağlamaktan kıp kırmızı olmuştu. Yağmurdan dolayı da saçlarım ıpıslaktı ve ben bunu daha yeni fark ediyordum. Yol boyunca yağmur durmadan yağmıştı. Yağmur göz yaşlarımı saklayabiliyordu ama şimdi göz yaşlarımı saklayabilecek hiçbirşey yoktu. Lanet olsun artık ağlamak istemiyordum. Bu benim hatamdı! Harry'ye güvendim, ona kalbimle bedenimi vermek istedim.
Ve yine aynı son! Bu oda da yine yalnız başına ağlıyorum. Ve bu sefer beni kurtarabilecek kimse yok. Kalbimi söküp yerinden çıkarmak istiyordum! Kendimden nefret ediyordum. Hayatın bu sefer bana iyi davranacağını düşünmem hataydı. Hayat bizi hep en çok istediğimiz şeyle sınıyor. Herkes mutlu olmak ister. Peki mutluluk ne? Mutluluk sonsuza kadar süren birşey mi? Anlık birşey mi? Benim için mutluluk sadece bir kelimeydi.
"Böyle olmak zorunda değildi! Neden bu sefer mutlu olan ben olmadım" dedim kendi kendime. İğrencim. Asla kimsenin sevemeyeceği bir böceğim. Akan burnumu çektim ve aynada suratıma son bir kez baktım.
"Lanet olası bir ibneden başka birşey değilsin!" diye bağırdım. Daha fazla içimdeki öfkeye hakim olamadım ve yumruğumu aynaya geçirdim. Ayna parçalara ayrılıp yere düştü. Elimi yavaşça aynadan çektim ve yere yığıldım. Daha fazla kendimi taşıyamıyordum. Böyle olmayı ben seçmemiştim. Lanet olsun ibne olmak zorunda mıydım? İnsanlar bu kadar kötü olmak zorunda mıydı? Neden farklı olan bendim!
Kendimi tutamıyordum, vücudumun her parçasını teker teker söküyorlarmış gibi hissediyordum. Daha fazla dayanamayıp son sesimle çığlıklar atmaya başladım. Çığlıklarım da gözyaşlarım gibi durmuyordu. Kanlar içindeki elimle saçlarımı çekiştirmeye başladım. ÇAKMA SARIŞIN! Onun için çakma bir sarışındım. Onun için bir oyuncaktım. Onun için bir ibneydim!
"Lanet olası bir ibne!" diye bağırdım çığlıklarım arasında. En sonunda kendimi daha fazla taşıyamayıp yere bıraktım. Ellerimdeki sızıyı hissetmeye başlamıştım ama kalbimdeki sızı onu gölgede bırakıyordu. Artık düşünmekten çok yorulmuştum, sürekli birilerine parazit olarak yaşamaktan da.
Gözlerime ağırlık çökmesiyle yavaşça yere uzanıp fetus şeklini aldım. Ellerimin acısını her geçen saniye daha çok hissediyordum. Çığlık atmayı kesmiştim artık, ağlamıyordum da. Sadece acıyı hissediyordum. Gözlerimi yavaşça kapadım ve kendimi acıya bıraktım.
...........................................
"Niall!"Adımın söylenmesiyle gözlerimi yavaşça araladım. Noell odamın kapından hızlıca bana doğru geldi. Hiçbir şey söylemeden beni uzandığım yerden kaldırdı. Şuanda öylesine güçsüz hissediyordum ki. Noell beni kucaklayıp yatağa bıraktı. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum, kafamı yavaşça geriye yatırdım. Hafızam yine yarım yamalaktı. Beynim patlayacakmış gibiydi, kalbimse yaralarını sarmaya çalışıyordu. Kalbimi yaralayan ansa hiç aklımdan çıkmıyordu. Elimde hissettiğim yakıcı acıyla ellerime baktım. Noell ellerimdeki camları bir yandan çıkarıyor bir yandan da yaraları yakan bir şey döküyordu. Ellerimi çekmek istiyordum ama buna gücüm yetmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In My Memory (Narry)
Fanfic"Beni de mi unutacaksın?" "Hastalığımın bile unutturamayacağı birşey var" "O neymiş?" Dudaklarımı kulağına yaklaştırıp bir sır söyler gibi fısıldadım.. "Bu bir sır"