Harry
Bugün ölürsem bir şey hisseder mi? Hatırlar mı beni? Son bir kez beni kollarına alır mı? Odanın ortasında deli gibi dönüyordum. Elimdeki içki şişesi son yudumlarındaydı. O gittiğinden beri deli gibi içiyordum. Unutmak istiyordum! Beni unuttuğu gibi! Ama olmuyor. Lanet olsun ki o hafızama değil kalbime kazınmış. Canımı acıtıyorsun Niall! Hayır kendi canımı kendim acıttım. Herşeyde olduğu gibi bunu da yüzüme gözüme bulaştırdım.
Dönmeye devam ederken bedenim sarsılarak yere yığıldı. Alkolün etkisi vücudum da artıyordu ve ben bunu kontrol etmek istemiyordum. Artık hissetmek istemiyorum. O beni hissetmiyorsa bende onu hissetmek zorunda değilim. Onu hissetmememin tek bir yolu var. Kalbimi yok etmem gerekiyor. İçindeki ağlayan aşk parçalarıyla...
Eski plaktan çalan şarkı bir milyonuncu kez kendini tekrarlamaya başladı. Bu odayı onun için hazırlamıştım. Belki kaçıkca ama bu odayı onun en sevdiği şeylerle doldurdum. Yanımda olmasa da onu yanımda hissedebilmek için... Şarkıya dayanamayıp popomun üstüne yığıldığım yerden kalkıp büyük bir öfkeyle plağı iki elimin arasına alıp yere savurdum. Şarkı kulaklarımda sönüp giderken parçalar etrafa yayıldı.
"Artık yanımdasın!" diye bağırdım sesimin çıktığı kadar. Göz yaşları yeniden gözlerimden dökülüyordu. Onsuzluğa alıştığım zamanda yeniden onun aşkıyla çarpıldım. Bu sefer kendi mezarımı kendim hazırladım. Nasıl bir aptaldım ki bunu kaldırabilieceğimi düşündüm! Mavi gözlerine nasıl umutlar bağladım... Bu şarkıdan nefret ediyordum, maviden nefret ediyordum, dokunulmaktan nefret ediyorum, senden nefret ediyorum kalbim...
Onu sevmek istemedim. Beni sevmesini istemedim. Neden benim istediklerim olmuyor. Onun için herşeyden vaz geçebilirdim. Paraya ihitiyacımız yok, insanlara, saygı duyulmaya, sevilmeye... sadece yanımda olmasına ihtiyacım var. Yerde bıraktığım içkiye ulaşıp büyük iki yudum daha aldıktan sonra duvarda asılı Niall'ın resimlerini toplamaya başladım. Bir kaç tane aldıktan sonra ortaya çektiğim siyah metal çöp kutusununun içine attım. Hiç birine ihtiyacım olmayacaktı. Seni hatırlamayacaktım artık Niall Horan. Beni tamamiyle unutmanı sağlayacağım. Odadaki küçük resimleri toplayıp kutunun içine attıktan sonra cebimden siyah zippo çakmağı çıkarıp yaktım.
Eğer şimdi ellerimden kayıp gitmesine izin vermezsem bir daha yapamazdım. Parmaklarımı yavaşça serbest bırakıp çakmağın parmaklarımın arasından kayıp fotoğrafları yakıp kül etmesine izin verdim.
Belkide yeterli olamadım. Onun için ne yaptıysam sadece kendimi mutlu ettim. O mutlu oldu mu? Sadece verebileceklerimi verdim. Daha fazlasını vermekten korktum. Şimdi de korkularım da boğuluyorum. Korkularım sonsuz bir çukur gibi, bir zamanlar beni çeken Niall artık yok. O gittiği gün bacağımdan çeken korkularım şimdi bütün bedeni tutuyor ve beni öldürüyor. Kendi katilimi kendim yarattım...
Niall'ın kırmızı ateşte yanan yüzüne son bir kez bakıp alt kattaki banyoya sarsak adımlarla ilerledim. Gözlerim kayıyordu ve ben ayakta durmakta zorlanıyordum. Ama bunun da sonu gelecekti. Sarsak adımlarla ulaştığım banyoda dolaplarda bulduğum anti depresan ilaçlarını alıp tek tek elime boşalttım. Bir zamanlar Niall'ı kaybetmemden sonra girdiğim depresyonda işe yaradıkları söylenemezdi. Bu sefer işe yarayacaklarına emindim ama...
Aynada kırmızı göz altlarıyla dağılmış bir şekilde bana bakan yeşil gözlere bakıp gülümsedim. Bu suratı bir daha görmeyeceğim için mutluydum aslında. Artık yüzleşmem gereken pişmanlıklar olmayacaktı, özlediğim insanlar, kabullenemediğim gerçekler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In My Memory (Narry)
Fanfiction"Beni de mi unutacaksın?" "Hastalığımın bile unutturamayacağı birşey var" "O neymiş?" Dudaklarımı kulağına yaklaştırıp bir sır söyler gibi fısıldadım.. "Bu bir sır"