2

15.8K 539 86
                                    

Multi: Samira

Samira'dan

Sabah babamın onca itirazına rağmen okula otobüsle gitmeyi tercih etmiştim. Babam şoförümüz Kemal Abi götürsün diye tutturmuştu. Bana göre gereksizdi.

Okula gelen öğrenciler düne göre daha fazlaydı. Kulaklığımı takıp şarkı dinlemeye başladım. Müzik dinlemek kadar güzel bir şey var mı ya? Şarkı dinlediğimde birinin derdine ortak olmuş gibi hissediyorum.

Omzumda bir el hissedince arkama döndüm. Kulaklığımın düğmesine basıp şarkıyı durdurdum. Sibel sırıtarak bana bakıyordu.

"Ödümü kopardın!" gülümsemesi yüzünde genişledi. Buna iki gündür ne oluyordu böyle? Aşık falan mı oldu acaba? Leyla'ya dönmüş çünkü.

"Sende kulaklık takıp yürüme." peki hanfendi. Şuna bak, bunun en kısa zamanda bir ifadesini almak lazım. Bu aralar şımarmış çünkü. Konuşurken okulun bahçesine girmiştik.

"Sana iki gündür ne oluyor? Leyla'ya dönmüşsün. Bıraksam kanatlanıp uçacak gibisin." yine gülmeye devam etti. Şimdi vuracağım ağzının ortasına bir tane ancak öyle susacak. Mal gibi sırıtıp duruyor ve bu hali sinirimi bozuyordu. Sınıfa gelmiş ve sıralarımıza oturmuştuk.

"Bende onu diyecektim. Bu gün bize gelirsen anlatacağım sana." vay demek ki harbiden bir şeyler var. Belliydi zaten. Yoksa böyle garip hareketler yapacak kız değildi.

"Tamam gelirim. Şöyle mal mal sırıtıp durma! Yoksa çakacağım ağzının ortasına bir tane." omuz silkip önüne döndü. Yağız sınıftan içeri girip, Sibel'in yanına oturdu. Bu ikisinde bu aralar bir şey vardı ama. Yakında öğreniriz.

İki sıkıcı edebiyat dersinden sonra sonunda zil çalmıştı. Şu edebiyatçıyı ayakkabımın bağcığıyla boğasım vardı. Laf sokarken bile edebiyat yapıyordu. Manyak!

Sibel ve Yağız ayağa kalkınca onlara ayak uydurup bende kalktım. Nereye mi gidiyoruz? Tabi ki yine kantine. Neden mi? Benim, iki aç arkadaşımı doyurmaya.

"Yağız bu aralar hiç benimle oturmuyorsun. Sap gibi kaldım en arkada tek başıma." önceden ben Yağız'la oturunca Sibel beni yalnız bıraktın diye bana küserdi. Şimdi ayrılmıyorlardı. Hayırdır?

"Kardeşim, sen o kadar saçlarımı çekiyorsun ki. Bu dönem aklım başıma geldi." deyip kolunu omzuma attı. Ben de kolumu omzuna attım demek isterdim ama sadece isterdim. Benim bu kısa boyumla biraz zordu. El mecbur elimi beline sardım. Boyu öyle uzundu ki kolunu omzuma atmak için eğiliyordu. Hepimizin aklına aynı şey gelmiş olacak ki gülmeye başlamıştık.

"O kadar da kısa değilim lan. Değilim değil mi?" ikiside kahkaha atmaya başladı. Yağız'ın omzuna sertçe vurdum. Bana kısa diyorlardı. Aslında azcık, ufacık haklı... Tamam haklılar!

Merdivenlerden inerken Yamaç Hoca'yı görünce gülümsemem yüzümde soldu. Kaşlarını çatmış üçümüze bakıyordu. Elimi Yağız'ın belinden çektim ama Yağız'ın eli hala omzumdaydı.

Merdivenlerden inerken Yamaç Hoca gözden kaybolmuştu. Adam resmen çatık kaş ya Ne zaman görsem kaşlarını çatıyor. Kantine inince benle Sibel oturmuş Yağız'da bir şeyler almaya gitmişti.

Yağız elinde üç tane sıcak çikolatayla gelip masaya oturdu. Karton bardağı alıp iki elimi etrafına sardıktan sonra bardağı dudaklarımla buluşturdum. Sıkılmadan bu sıcak çikolatadan binlerce içebilirdim.

"Hızlı için, sıcak falan demeyin. Ders rehberlik. Bir de şu hocayla uğraşmayalım." ders rehberlik miydi? Yapma ya. Bir matematikçi eksikti başımıza. Emin Hoca'yı mumla arayacaklarını söylemiştim.

KISKANÇ ÖĞRETMENİM {Devam Ediyor}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin