Multi:Samira
Samira'dan
Bir yandan mutfakta Umut'a çorba hazırlıyor, bir yandan da ilk yaptığım çorba gibi güzel olması için dua ediyordum. Salonda olanlar aklıma geldikçe ister istemez sırıtıyordum. Bir insan neden her şeye güler? Herkese Leyla diyordum şimdi onlardan bir farkım kalmamış oldu. Bu hayatta büyük konuşmayacaksın babbbba! İçimde bir keko yatıyormuş da haberim yokmuş.
Salonda olanlara inanamıyordum. Hele hele Yamaç Hoca' nın bana göz kırpmasına. Bir insan nasıl öyle güzel göz kırpar aklım almıyor. Ben yapsam maymuna dönerim herhalde.
Adam gülerken bile karizmayım ben diye bağırıyor sanki. Hele ki güldüğünde gözlerinin kısılması yok mu? Gamzelerinden bahsetmiyorum bile on cilt kitap yazılır lan o gamzlere. Mezar gibi mübarek! Kendimi tutamayıp yanaklarını sıkacağım diye ödüm kopuyor... Tamam saçmalamayı kesiyorum!
Çorbanın altını kapatıp dolaptan kase almak için uzandım ama yetişemedim. Arkamdan gelen sesle oflamayı bırakıp kafamı arkama çevirdim. Yamaç Hoca kapının pervazına yaslanmış kollarını çapraz bir şekilde bağlamıştı ve sırıtarak bana bakıyordu. Boyumun kısalığına güldüğünü anladığımda kalçamı tezgaha yasladım ve iki elimi de arkamdan tezgaha yerleştirdim. Yamaç Hoca'ya döndüm ve konuşmaya başladım.
"Neye gülüyorsunuz?" diye sorduğumda Yamaç Hoca sırıtarak ellerini ceplerine yerleştirdi ve üstüme doğru gelmeye başladı. Onun attığı her adımda ben tezgaha daha çok yaslanıyordum. Neden dövecekmiş gibi üstüme geliyor ve neden sırıtıyor? Yamaç Hoca tam önümde durdu. Ellerini cebinden çıkarıp iki yanımdan tezgaha yasladı ve üstüme doğru eğilip konuşmaya başladı.
"Hiiiç. Boyun çok uzun ya hani, ona gülüyorum." deyip güldüğünde kendimi tutamayıp ellerimi arkamdan çektim ve omzuna vurdum. Ben vurduğumda o gülmeye devam ediyordu. Böyle güzel gülünce insanın vurası gelmiyordu. Boyum o kadar da kısa değildi. Ne zoru var bu adamın benim boyumla! Boy benim değil mi kardeşim size ne!?
Ona tekrar vurduğumda yine gülümseyip, yaklaştı ve aramızdaki mesafeyi -zaten aramızda mesafe diye bir şey yoktu- kapattı. Güzel kalbim benim n'oluyo sana böyle? İnşallah bu duyduğum sesler benim kalbimin sesi değildir! Ben tekrar ona vurur vurmaz iki elimi de tuttu ve elleriyle ellerimi sarmalayıp tezgaha yasladı. Tekrar üstüme doğru eğilip kulağıma fısıldadı.
"Şimdi de vursana." dediğinde kulağıma değen dudakları yüzünden ürpermeme engel olamadım. Bu adam neden sürekli benim kulağıma fısıldıyor? Ve ben neden her seferinde değişik tepkiler veriyorum? Kendine gel Samira! Karşında ki öğretmenin. Belhanda'yı aldatmak sana yakışmıyor.
Elleri ellerimin üstündeydi ve kafam sürekli göğsüne sürtünüyordu. Yamaç Hoca ellerini ellerimin üzerinden çekip belime yerleştirdi ve beni biraz daha tezgaha yaslayıp konuşmaya başladı. Tezgah ve onun arasında sıkışıp kalmıştım. O ellerin ne işi var orda Allah aşkına? Allahım şu an bayılmayayım söz bir daha Yağız'ın çikolatalarını çalmayacağım. Hatta Galatasaray maçlarında hakemlere sövmeyeceğim. Vallaha söz!
"Biraz önce vuruyordun şimdi n'oldu? Süt dökmüş kedi." dediğinde ellerimi göğsüne koyup itmeye çalıştım ama o daha çok gülerek bedenini bana yasladı. Ellerim kıpırdamıyordu bile, ikimizin arasında sıkışıp kalmışlardı.
'Hayır yani eğer derdiniz kalp krizi geçirmemi sağlamaksa birazdan amacınıza ulaşacaksınız.'
Yamaç Hoca birden kahkaha atmaya başladığında tip tip ona bakmaya başladım. Kafamı yukarı kaldırdığımda çenem göğsüne sürtünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KISKANÇ ÖĞRETMENİM {Devam Ediyor}
Teen FictionBaşlangıç tarihi: 31.03.2019 " Hoop! Yavaş, çek ellerini. Bu gün benim günüm. İstediğim her şeyi yapacağım ve sen bana mâni olmayacaksın." "Şimdi gelelim asıl konuya. Telefonumu açmadın bu, bir." dedi ve alnıma bir öpücük kondurup devam etti. "Mes...