3. Bölüm: "Tesadüf"

496 27 6
                                    

Büşra benimle okulun sonuna kadar konuşmadı.

Haklıydı.

Ben olsam bende konuşmazdım. Cüneyt'in benden hoşlanma fikri kulağa bile saçma gelirken bunu söylemem -üstelik ona âşık, en yakın arkadaşım yanımdayken- aptallık derecemi herkesin önünde gözler önüne sermemi sağlamıştı.

"Büşra, bak gerçeken özür dilerim. Evrim'i sinirlendirmek içindi! " diye bağırdım boş okulun bahçesinde peşinden koşarak.

Gerizekalı bir saatir beni peşinden koşturuyordu. Eğer başka bir zaman olsa onu çok güzel fırçalayabilirdim. Fakat şu anda boş imalarda bulunup arkadaşını kıran hemde affedilmek zorunda olan bendim.

Bana hızlıca dönüp "Ama beni daha çok kızdırdın." diye bağırdı.

Arada birbirimizle kavga ederdik. Hatta bir keresinde saç başa kavga ettiğimizi hatırlıyorum.

"Büşra, beybisi allasen Cüneyt beni sevecek? Kusura bakma da bir tarafımla gülerim buna. Hem sen ne derdin? Cüneyt'in kitabında bağlanmak yok."

Dediğime gülüp sonra tekrar pot kırdığımı anlayınca hemen sustum. Allahtan Büşra söylediğim şeye takılmamıştı.

Bana tehlikeli adımlarla yaklaştı. Tam önümde durup parmağını tehtit edercesine havada salladı. "Eğer Cüneyt senden ya da sen ondan hoşlanmaya başlarsan ikinizi de vururum." Bir an ne söyleyeceğini bilememiş gibi duraksadı. Sonra gözlerimin içine bakıp "Hemde. Tüfekle." Dedi. Tehlikeli sesi her ne kadar tüylerimi ürpertsede kendimi kahkaha atmaktan alıkoyamadım.

Kafama sertçe geçirince susmak zorunda kaldım. Ona zor durumlarda her zaman işe yarayan yavru köpek bakışlarımdan birini atıp "Barıştık mı?" diye sordum.

Bana sertçe bakıp sonra yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Bunu fırsat bilen ben hızla boynuna atladım. Bir an şaşırsada elerini yavaşca belime doladı.

"İyi arkadaşlar birbirlerini vurmazlar ayrıca Büşra hanım."  İmâ ile devam ettim. "Hemde tüfekle."

Dediğime homurdandı. "Yaparım ama. Biliyorsun." deyip güldü.

°°°

Kapıdan girip içeriye göz attım. Yine en erken ben gelmiştim. İşimi riske atmayıp "Baba!" diye bağırdım.

Ses gelmeyince sinsice sırıtıp odama girdim. Yatağım her zaman ki gibi toplanmamıştı. Annem ne kadar kızsada bu alışkanlığı bir türlü edinememiştim.

Üstümü değiştirip dolabıma göz attım. Çok şık giyinen bir insan değildim. Genelde spor takılırdım. Ama bu şık kıyafetlerim olmadığı anlamına gelmiyordu. Hatta dolabımı gören bir insan beni rahatlıkla abartı giyinen biri olarak görebilirdi.

Zamanında görüp uygun fiyatından dolayı aldığım ama hiç giymeye fırsat bulamadığım pembe göğüs kımı taşlarla bezeli elbisemi alıp aynanının karşısına geçtim. Kesinlikle gece elbisesi olarak fazlaydı.

Geri yerine koyup çiçekli askılı elbisemi aldım. Üzerime tutup yüzümü buruşturdum. Kış için hiç uygun bir elbise değildi. Elbiseyi yatağımın üzerine atıp dolaba tekrar göz attım.

Bu işi kendim beceremeyecektim anlaşılan.

Sonra bu işlerin müdavini Büşra aklıma geldi. Kesinlikle bunlar ondan sorulurdu.

Telefonumu çantamdan bin bir zorlukla çıkarıp Büşrayı aradım. İlk çalışta açınca sevindim. Bazen bir kaç aramadan sonra bile açabiliyordu.

"Naber?" diye sordu. Sesi boğuk çıkınca ne yaptığını merak ettim.

"İyi. Ne yapıyorsun?" Birşeyleri bırakıp telefonu eline aldı. İç çekip "Kıyafet seçiyordum." dedi.

TutukluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin